Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '08

 
Kategori
Deneme
 

Yazıda seçicilik

Yazıda seçicilik
 

Yazmak ama neyi, ne zaman, nasıl, ne kadar?


Aklımıza geldiği gibi ve onu ateşleyen duygularımıza uyarak yaşamak mı yoksa aklımıza ve duygularımıza dokunan herşeyi seçerek, irdeleyerek, süzgeçten geçirerek eğer gerçekten değerse yaşama geçirmek mi?

Bir yere giderken, bir şeyi giyerken, bir şey alırken, sevgili bile seçerken o kadar ince eler sık dokuruz ki, bunu farketsek şaşırabiliriz de. Ama bu seçiciliği, sayıya değil de ölçütlerimize uygunluğunu arayışımızı her konuda gösterebiliyor muyuz?
Burada ve bir çok yerde yazdıklarımızı ele alalım. Yazdıklarımız, belki de düşüncelerimizin bir daha hiç silinemeyecek işaretlerle kaydedildilişinde ne kadar seçiciyiz, ne kadar ince eleyip sık dokuyoruz, ne kadar uzun bir zihin ve duygu tünelinden geçirip kalan özü aktarıyoruz?! Yoğurdun bile kesede bekletilmişini(kese yoğurdu), ışığın bile hüzme olanını, şarabın bile ömürlenmişini tercih ederiz. Elimize gelen herşeyi niye kaydedelim, yazalım, öleceğini, silinip yiteceğini bile bile. Daha uzun ömürlü olan yazı, daha uzun bir gebelikten sonra doğandır. Öncesinde okumak, biriktirmek, içselleştirmek, ayıklamak, sonra da eğer gerçekten DOLMUŞ isek birazını diğer bardaklara(zihinlere) boşaltabilmek için yazabiliriz. Ama ne biraz önce, ne de biraz sonra. Tam dolduğumuz anda. Çünkü zamanından önce doğan(yazı) prematüre, zamanından sonra doğan hastalıklı olur; ama tam zamanında doğan işte odur asıl besleyici, dolu, sağlıklı ve uzun ömürlü olanı. Yazıda uzun ömür, boşaltıldığı zihinlerde edindiği yerle, hatırlanışıyla, bilinçaltına işlemesiyle ölçülebilir. Bir eser çok okunuyor/seyrediliyor, çok fazla (olumlu/olumsuz) tepki/yorum almış olabilir kısa sürede ama bu, onun tüketildiğini mi yoksa uzun ömürlü olacağını mı gösterir? Bakınız, her yaz çıkan ve çoğunlukla diskolarda, barlarda çalınan albümlere. Kısa sürede çok fazla dinleniyorlar, ama herhangi birinin içindeki en ufak bir söz hatırlanıyor mu bir yaz sonra? Tabii bu da bir seçim, kısa sürede tüketilecek ya da uzun sürede içselleştirilerek anlaşılacak eser sunmak.

Ben, bir eser ortaya koyarken, onun kamuya mal olacağını ve artık okuyanlarının/seyredenlerinin eseri olacağını düşünür, buna uygun şekilde ve artık yeni sahiplerine saygı çerçevesinde sunarım, her bir noktasına dikkat ederek.
Gerçekten böyle mi olmalıdır, yoksa her gelen geldiği gibi sunulmalı mıdır en prematüre haliyle?

Tercih yine eserin yeni sahiplerinin. (Gerçi ben çoğunluğun seçimi üzerine kurulu temsili bile denemeyecek demokrasi artığı sisteme inanmadığım gibi, alabildiğine özgür seçime/tercihe de inanmam. Doğru, sağlıklı ve ideal olan her ne ise o olmalıdır; olması gereken.)

 
Toplam blog
: 3
: 738
Kayıt tarihi
: 16.07.07
 
 

Mimarım, özel bir şirkette çalışıyorum. Felsefe ile özel olarak ilgileniyorum, özellikle karşılaştır..