Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '17

 
Kategori
Eğitim
 

YDS vs YÖK-Dil: Akademik yabancı dil dilemmamız

YDS vs YÖK-Dil: Akademik yabancı dil dilemmamız
 

YDS vs YÖK-Dil

Akademik Yabancı Dil Dilemmamız

Geçen hafta sonu YDS sınavı yapıldı. Genel kanaat sınavın zorluğu yönündeydi. Zorluk kriteri eski sınavlar ve elbette bir aydır tartışmanın odağında bulunan YÖK-Dil. Daha esas tartışma ise bu sınavların yabancı dil seviyesini gerçekten ölçüp ölçmediği ve bunların gerekliliği bağlamında yaşanıyor.

Ülkemizde yabancı dil sorunu bunca emek, yatırım ve zorlamalara karşın büyük bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Bir taraftan 150 küsur yıldır Batı dillerini eğitimde, siyasette, sanatta, ticarette vb. isteyerek ya da istemeyerek kullanma zorunluluğu, diğer tarafta 1000 küsur yıldır ibadette, siyasette, edebiyatta, eğitimde kullandığımız Arapça seviyemiz şaşırtıcı derecede kötü.

Bugün İstanbul, İzmir, Ankara, Kayseri, Trabzon, Diyarbakır’da İngilizce, Fransızca, Arapça tercümana ihtiyaç duysanız zorla-nazla bulursunuz. Kaldı ki örgün eğitimin %90’ların üzerinde olduğu ülkemizde sokağı, çarşıyı, AVM’yi geçelim seçkin 8-10 üniversite dışındaki üniversitelerde bile yabancı dil konuşan-anlayan akademik personel bulmak zor. Bu kadar yabancı dil dersi, kursu, hazırlık sınıfları, yurtdışına gönderilen genç vb. sonuç! Arapça meselesi de ayrıca ilginç. Muhafazakâr-dindar kesimin haklı olarak Kur’an diline karşı bir sempatisi var. Ama İHL ve İlahiyat Fakülterinde zorunlu hazırlık ve onca ağır müfredat sonucunda Fatiha’nın mealini ezber haricinde veremeyen bir nesil yetiştirdik. Elbette Halk Eğitim Merkezlerinden Belediyelerin Kurslarına, bazı tarikatların Arapça yoğunluklu kurslarından medreselerin çalışmalarına Arap ülkelerinde kalanlardan ana dili Arapça olanlarına kabaca hesap yaparsak elinizi sallasanız bu dili çat-pat anlayan birkaç kişiye denk gelmesi gerekir. Ama gerçek şu, İlahiyat Fakültelerinde bile akademik personelin ancak çok çok azı bu dili konuşup-anlayabiliyor. Modern Arapçayı zaten sormayın. Bunun dışında Arapça yazma konusu çok daha problemli bir durum. Son yıllarda doğuda sayıları hızla artan İlahiyat “okullarını” ise ayrı bir tartışmanın konusu kabul ediyorum.

Tekrar konuya dönersek, ülkenin bu dil öğretememe-öğrenememe vaziyeti ortadayken YDS ve YÖK-Dil ile akademik kariyer düşünen adayların dil seviyesi ölçülmek isteniyor. Amaç yüksek lisans, Dr. ve Doçentlik gibi kariyer basamaklarında her alanın güçlü bilim dilini uzman adaylarına öğretmek. Sanırım bu şekilde Doğu-Batı’nın ilim-bilim zenginliklerine ulaşılmak, kendi birikimimiz oralara aktarılmak isteniyor. Görünen o ki akademide onca emek ve zamana rağmen ciddi mesafe kat edemiyoruz. Zira ilk 1000 üniversite sıralamaları ve atıf değeri yüksek yayın açısından durumumuz bunu gösteriyor. Belki turizm, ticaret gibi alanlarda dil becerimiz daha iyi olabilir! Araştırılmaya değer.

Önceleri KPDS, ÜDS, YDS ve nihayetinde YÖK-Dil başarıyı daha iyi ölçmek için ortaya atıldı. Bunların yabancı dil konuşma-yazma becerisini ölçmek gibi iddiaları ise olmadı. Sadece okuma, ezberleme ve kursların öğrettiği taktiklerle doğru cevabı bulma yeterliliği ölçüldü. Dolayısıyla yurtdışında tez hazırlamış birçok kişinin bile bu sınavlarda düşük puan aldığı bilinir. Kimse de bunu ayıplamaz, çünkü ayıp sistemindir. Nihayetinde bugün yukarıdaki sınavları geçip Dr. için gerekli 55, Doç. için gerekli 65 puanı bir şekilde alınıyor. Parayla, torpille YDS, TOEFL vb. geçen kimseler ise her zaman her yerde duyulmuştur. Asıl sorun şudur, çalışmalarında yabancı kaynakları efektif olarak kullanan akademisyen sayısı sınırlıdır. Aynı şekilde yabancı dilde yazmak, sunum yapabilmek-anlayabilmek hala sıra dışı bir özellik!

Peki, büyük bir sektöre dönüşen yabancı dil sınavları neyi amaçlar? Bu sınavlar vakti zamanında konulmuş gereksiz eliminasyon araçlarından başka bir şey değil midir? Akademik çalışma yapmak isteyen herkese yabancı dilde okuma-yazma-konuşma becerisi zorunluluğu uygun mu? Bu dilleri bilmek gerçekten gerekli midir? Kısaca cevaplarsam;

Bir, eliminasyon gerekir ve dil de önemli bir kriterdir. Arapça bilmeyen tefsirci, hadisçi, İngilizce, Almanca vb. bilmeyen sosyolog, kimyager, genetikçi, Osmanlıca, Farsça vb. bilmeyen edebiyatçı, tarihçi… ister istemez ancak Türkçe çalışmaları tekrar edecektir. Bu kimselerin bir orijinalliğe ulaşması çok zordur. Bilenler ulaşıyor mu sorusu ayrı bir meseledir!

İki, herkesten yabancı bir dili okuması, yazması, konuşması beklenemez. Ancak dil bilmeden nitelikli yayın yapma olasılığının çok zayıf olduğu düşünüldüğünde hiç değilse üniversitelerin %10-15’inin bu şekilde akademik kadro kurması ve lisansüstü eğitimlerini buna göre ayarlaması gerekir. Bunun için de üniversitelerin 3’lü, 4’lü kategorilere ayrılması mantıklı görülüyor. Hakkâri, Tunceli, Bitlis, Sinop üniversiteleriyle ODTÜ, Boğaziçi, Gazi, Hacettepe üniversitelerini aynı kanunla-yönetmelikle yönetmek ancak genel başarıyı aşağı çeker. Mevcut farklılıklar sınırlı ve kuralların delinmesi ufak bir siyasi işarete bakıyor.

Üç, evet her alanın temel dillerini bilmek gerekir. Kendi alanımda (din sosyolojisi) piyasada çoğu çeviri çokça kitap olmasına karşın spesifik bir konuda teorik çerçeve hazırlamak istediğinizde Türkçe kaynakların yetersizliği hemen ortaya çıkıyor. Özellikle sadece belirli konuları ilgilendiren ve yayıncıların ekonomik bulmadığı çalışmalar çevrilmiyor. Önemli birçok rapor, analiz, makale de nadiren çevriliyor. Diğer yandan, yabancı dilde yayın yapmak da gerekli. Çünkü Kapıkule-Kilis’ten öte gitmeyen çalışma bu ülkede de kıymet bulmuyor. Çevirmenler ise çoğu zaman ya pahalı ya da alanın diline vakıf değil.

Özetle, yabancı dil bariyerleri genç adaylar için dil öğrenmeye teşvik edici oluyor. Ancak lise-üniversitede çok iyi bir altyapısı olmayan kimselere 23 yaşından sonra iyi bir dil seviyesi yakalatmak zor. Bu sebeple üniversiteler derecelendirilmelidir. Bunun sadece dil beceri üzerine kurulmasını kastetmiyorum elbette. Yine ciddiyeti olmayan YÖK-Dil ile YDS, TOEFL sınavlarını eşdeğer sayıp bununla akademik dil seviyesi yükseltilemez. Sadece kendimizi kandırır ve sorunu içinden çıkılmaz hale getiririz.

 
Toplam blog
: 17
: 489
Kayıt tarihi
: 01.02.16
 
 

Aslen Trabzonlu, İki çocuk babası din sosyoloji alanında Dr.   Yakın dönem Kürt toplu..