Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '10

 
Kategori
Mizah
 

Yenice'nin Nasrettin Hocaları-4

Yenice'nin Nasrettin Hocaları-4
 

Çam ağacından inemeyen İsmail Dayı.


Cesur Yürek İsmail Dayı:

70’li yılların ortalarında, Yenice’nin köylerine elektrik geldi. Elektriği önce almak isteyen köyler elektrik kurumuna parasal katkılar yaptılar o dönemde. Katkı yapan köylere öncelikle elektrik hatları çekildi ve elektrik verildi. Köylerde vatandaşta para yok. Çakır Köyü halkı da orman işletmesinden kesim alarak, kesimden kazandıkları parayı da elektrik kurumuna yatırarak köylerine elektrik gelmesini sağlarlar.

Kesim sırasında imece yapan bir ekip, kestikleri bir çam ağacını başka bir çam ağacının üstüne devirir. Kesilen çam bir türlü yere inmez, asılı kalır. Çakırlı Marangoz Mehmet, (Mehmet Baygün) ;

—Bir kişi yukarı çıkıp şu çamı yere devirsin, der.

Kimse ilgilenmez. Marangoz;

—Kim bu çamı devirirse iki buçuk lira vereceğim, der.

İsmail Karadeniz, (İsmil Dayı) parayı duyunca öne atılır;

—Ben çıkar keserim, der.

Yan yatmış çamı merdiven gibi kullanarak diğer çamın tepesine çıkar. Yatık çamın tutan dallarını keserek yere düşmesini sağlar. Sıra yere inmeye gelmiştir. İsmil Dayı çamdan inmeye başlar. Çam hem kuturlu, hem de yüksek. Kolları çamı kucaklamaz. Dalı budağı olmayan çamdan aşağı inemez. Atlamak mümkün değil. Cesareti kırılır. Kalır çamın tepesinde. Eli ayağı titrer, aşağı bakamaz. Yapışır kalır çamın tepesindeki dalara. Arkadaşları aşağıda işin gırgırında. İsmail Dayı, aşağı inemeyince Marangoz Mehmet pazarlığa başlar. İsmil Dayı’dan aşağı indirmek için beş lira ister. İsmil Dayı beş lira vermeyi kabul eder. Köye giden birinin getirdiği iple İsmil Dayı, çamdan aşağı indirilir. İki buçuk liraya çama çık. Beş lira ver çamdan in. Gelir o biçim.

İsmil Dayı’nın beş lirası ile köy kahvesinde çaylar içilir.

Ah İsmil Dayı, Nasrettin Hoca bindiği dalı kesti düştü. Sen diğer ağacı kesip, sağlam ağaçta kaldın. Bu nasıl Nasrettin olmak böyle…

Ah İsmil Dayı Ah!

**

Ben Geç Ateş Alırın Arkideş.

Çakır Köyü, köy kahvesine giren Soğucaklı(Yenice’nin bir köyü) biri, çoktan beri kızdığı, bir meseleden dolayı “dövmek” istediği köylüsünü görüyor. Arkasından yaklaşıyor. Sessizce bir gömülüyor. Çata pata bir girişiyor. Garibim, işin ne olduğunu anlamadan sopayı yiyor. Kahvede bulunanlar ayırıyorlar, iki Soğucaklıyı. Dayağı yiyen oturuyor, aynı yerine. Bir çay söylüyor. Öteki “ben adamı böyle döverim” cesareti ile oturuyor kahvenin gerisinde bir yere. Durmadan söyleniyor. Atıp tutuyor. Damdan yeni çıkmış dana gibi, şımarıyor da şımarıyor.

Sopayı yiyen bizim Yörük, çayını bitirince kalkıyor. Kendisini dövene doğru yöneliyor. Öteki kendinden emin yerinde oturuyor. Dayağı yiyen efe, bir saldırıya geçiyor. Tutabilene aşk olsun. Yer misin yemez misin?

Dayak attım diyen, dayak yiyince, çarşamba çanağı gibi dağılıyor.

Büyük zafer kazanmış gibi ortada dolaşan, önce dayak yiyen Yörük bağırıyor.

—Bene bak, ben geç ateş alırın Arkideş. Adamı böle yaparım. Yamuldurun alim Allah!

**

Bir acayiplikte Çakıroba Köyü’nden yazalım.

Taksi Yolculuğu:

Emekli öğretmenlerimizden Remzi GÜLCAN (Şahin Öğretmen), 67’li yıllarda, Çakıroba Köyü’nde çalışmaktadır.

Bir perşembe günü Yenice’ye pazara gelir. Alış veriş yapıp köye dönecektir. Köye araç yoktur. Eşya taşımak zor. Bir araç bulsa tam alışveriş yapacak. Birde bakar Ziraatçı M.Emin.

Köye gidecek misin? diye sorar. Ziraatçıya, beni de götür der. Ziraatçı kabul edince, bizim öğretmen, araba bulduk diye eksiksiz alış veriş yapar. Eşyayı yükleyip, otomobile binerler. Issız Cuma’ya varırlar. Issız Cuma’dan köye yol yokuştur. Ziraatçı taksiyi çınarların dibine, gölgeye çeker. İki mazot bidonunu indirir. Şahin öğretmene de inmesini ve eşyaları indirmesini söyler. Şahin öğretmen;

—Köye çıkmıyor muyuz, Emin Amca? diye sorar.

Ziraatçı;

Taksiyi burada bırakacağız. Yol yokuş. Taksi hararet yapmasın! Der. Vurur kendini yola iki bidon mazotla. Şahin Öğretmen’in yükü daha da ağır, Yenice pazarını satın almış, taksi buldum diye. Inılıya ınılaya, kan ter içinde köye kadar yürür. Köye çıkana kadar, ”Ziraatçı’ya” verir veriştirir. Çok mevlit okur, çok.

—Eeee sende Şahin Öğretmen, kafan hiç basmıyo. Taksi hararet yapınca, terli terli soğuk su falan içer. Nezle olur. Boğazı şişer. Yataklara düşer. Olur mu beyav?

“Ziraatçı M.Emin CEYLAN, Eğitim görmüş sıra dışı bir adam. Yurdumuzun Amerika’da eğitim görmüş, ilk Ziraat Mühendislerinden. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Amerikalılar yurda dönerken bir otomobil hediye etmişler. Bu otomobili söke taka bozup gitmiştir. Otomobile tarlası içinde bir garaj yapmıştır. Gresleyip saklamaktadır. (Orman içine, kaçak yapıldığı anlaşılan bina yıkıldı. Mayıs Sıkıntısı filmi gerçek oldu.) Öğleyin iki kara erik, dört bakla yiyerek idare etmektedir. Yenice halkına zirai yenilikleri kabul ettiremediği için, içine kapanmıştır. Oğlu N.Bilge CEYLAN’nın (Kasaba-Mayıs Sıkıntısı) filmlerinde oynamış, ödüllü oyuncudur aynı zamanda. Ne yapalım buda böyle bir Nasrettin Hoca işte.)

Devam edecek.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..