Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Yeter artık

Yeter artık
 

BU GÖZYAŞLARI DİNSİN ARTIK


Sabah gözümüzü yine çok acı ve kötü haberlere açtık, duyduklarımız içler acısıydı. Bugün de 26  gencimiz, canımız, umudumuz, geleceğimiz teröre kurban gitti...  Artık yeter diye bağırmak, haykırmak  istiyorum. Her gün onlarca gencimizin öldüğü bu ülkede yaşamak çok azap verici. Cumhurbaşkanı intikamımız acı olacak diyor, başbakan muhalefete çatıyor, muhalefet iktidarı suçluyor, komutanlar hapiste, gazeteciler ajitasyon derdinde... Ne kadar acıklı hikaye, ne kadar dram olursa o kadar tesirli olacak yazılanlar, söylenenler, yüzlerce boş laf, boş vaat havada uçuşuyor, acıklı bir roman, bir film gibi, masalsı ifadelerle veriliyor şehit haberleri,   "Karısı hamileydi, yakında düğünü olacaktı, yeni evlenmişti, bebeği babasını çağırdı, annesinin feryatları yürekleri dağladı..." sanki bütün bunlar olmasa, çöpsüz üzüm, kimsesiz, öksüz- yetim, bekar ya da çocuksuz olsa 20 yaşında bir çocuğun ölümü kabul edilebilir olacak. Oysa her zamanki gibi ateş yine düştüğü yeri yakıyor, bu kadar lafın, timsah gözyaşlarının ardından herkes yoluna... Vah gidene, vah dağılan ocaklara, yıkılan yuvalara, sönen umutlara ve yitip giden gencecik canlara ..

Terör, bir insalık suçu. Üzücü ama bir o kadar da utanç verici. Hangi amaç, hangi duygu, bu cinayetleri meşru hale getirebilir? Avrupa Birliği, Türkiye'ye askerlerini sivilleştirdiği için tam not vermiş! Waww, ne kadar onur verici bir durum!!! Bu not için mi, yüzlerce-binlerce gencimizin bedenini siper ediyor, canlarını feda ediyoruz. Bu çocuklar, ne uğruna ölüyor? Devlet baba ise, evlatlarını neden koruyamıyor? Vatan bu evlatlar yokken, nasıl sağ olacak? Ülkemiz nasıl gelişip kalkınacak, geleceğimizin mimarı olacak binlerce genç, işlerinin başında olacakları yerde neden  toprağın altında? Bedenleri ile birlikte, geleceğimizi, umutlarımızı da toprağın yedi kat altına gömüyoruz her seferinde. Ruhları ise, kırgın ve mutsuz aramızda dolaşmakta. Kalplerimizi, onurlarımızı  ve vicdanlarımızı da yanlarında götürmüş olmalılar ki, hiç bir şey yapamıyoruz arkalarından, ne intikamlarını alabiliyor, ne bu savaşı durdurabiliyor, ne de geride bıraktıklarına sahip çıkabiliyoruz. Onlar açmadan soldular, bizler ise onların kanı ile beslenen asalaklar gibiyiz. Birileri onların canı ile nemalanıyor, birileri ise umarsızca yaşamaya devam ediyor. Bu kadar gencimiz ölürken nasıl  duyarsız kalabiliyoruz?  Sanki farklı gezegenlerde yaşanıyor bu olaylar, ülkenin bir yanında, ne giyelim, nerde yiyelim, nereye gidelim diyenler, dolar/euro ne kadar, borsa ne durumda diye dertlenenler, öte yanda bizim için ölmeye doğanlar...

Sanki bu çocuklar Mars'ta doğdular, orda yetişip, orda ölüyorlar. Bir gram hakkımız varsa üstlerinde bedelini canlarıyla ödüyorlar acımasızca. Yaşarken de bir şey yapamadık onlar için, öldüklerinde de... Yaşıtları gibi yaşayamadıkları gibi, onlar gibi de ölemediler. Şehit oldular diye suni pohpohlar yaparak, gönlümüz ferah yatamayız sıcak yataklarımızda. Nezle oldu diye üstüne titrediğimiz yavrularımıza bakarken, bir başkasının evladını nasıl ateşe atabiliyoruz? Böylesine bir çelişki, bir vurdumduymazlık olur mu? Bu hangi dinle, hangi ahlakla, hangi medeniyet düzeyiyle anlatılabilir? Bunu izah edecek kelimeler hangi dilde mevcuttur? Haberleri duyunca, hepimizin içi acıyor, ahlanıp- vahlanıyoruz, üzülüyoruz. O gün ve belki ertesi gün bunu konuşuyor, sonra hepimiz kendimize dönüyor ve günlük yaşantımızının gereklerini yerine getiriyoruz. Bir yandan ölen gençlere acırken, öte yandan hangi mağazada ne kadar indirim var, akşam hangi dizi yayında onun takibindeyiz. Herkes kendi evinin, kendi yakınının, kendi canının derdinde. Ülkemiz yanıyor, ölen bizim çocuklarımız ama farkında bile değiliz. Her zaman olduğu gibi, ateş bizim evin içinde yanmadıkça da farketmeyeceğiz belli ki. Nedir bizleri bu kadar umarsız kılan? Para kazanmak, günü yaşamak, herşeyin üstünde mi? Neden topyekün bir eylem yapamıyor, neden önlem alamıyoruz? Koskaca Türk ulusu, bir avuç çapulcu karşısında neden bu kadar aciz? Orada ki asıl kavga nedir, ne oyunlar, ne çıkarlar dönüyor ve bu zavallı yavrular, ne uğruna heba oluyor? Hep büyük laflar, hep büyük söylemler, kalkan kaşlar, tehditler, ama içleri  boş.. Hiç kimsenin inancı kalmadı. Bugün ölenler ilk değil ve maalesef son da olmayacak bu gidişle. Her şehidin ardından ağıtlar yakacak ama yine bir şey yapmayacağız. Yeter artık!!! Suçlamayı, vahlanmayı, ağlanmayı, beddular edip işi Allah'a havale etmeyi bırakıp, bir şeyler yapmanın, şehitlerimizin ruhlarını huzura kavuşturmanın zamanı gelmedi mi?   Hepimiz şu'yuz, hepimiz bu'yuz diyoruz da, neden birimiz bile Atatürk olamıyor, onun gibi davranamıyoruz? Yazıklar olsun bize...

 
Toplam blog
: 15
: 521
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

Kendimi bildim bileli yazmayı çok sevdim ben. Duygularımı en iyi ifade ediş şeklinin yazmak olduğ..