Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
Öykü
 

Yıldızlar nerede anne

Yıldızlar nerede anne
 

:)


Küçük kız, elindeki boyama kitabının son sayfasını açtı ve içindeki şapşalca gülümsemekte olan tavşan figürünü boyamaya başladı. Şirinlik kokan bir pembeyle ince burnunu onu incitmekten korkuyormuş gibi hafifçe boyadı, sonrada ucunu yeni açtığı gri kuru boyasıyla tavşanın tombul kürkünü bastırarak boyamaya başladı. Babası endişeli bir şekilde akşam haberlerini izlemekte, ayrıca ince hesaplar yapmaktaydı. Televizyon koltuğundan kalkıp mutfağa doğru yürüdü. Masanın ortasında duran fatura öbeğine umursamazca baktı. Bir sandalyeye oturmuş küçük tavşanıyla didişen kızının başını vedalaşırmışcasına okşadı.

Doğal gaz faturasını gördüğünde gözlerinederin ağrılar saplandı, psikolojik bir tepkiydi. Bu kış zor geçeceğe benziyordu.

Küçük kız boyamasını bitirdikten sonra domates doğramakta olan annesinin yanına giderek eteklerine yapıştı. Odasından bir tükenmez kalem getirip annesinin eline tutuşturdu. Bir yandan pilava su katmaya çalışan kadın bir yandanda kızının yeni şaheseri olan tavşana isim buluyordu. Boyadığı sayfayı kitaptan ayırıp buzdolabına mıklatısladı. Küçük kızın eline tutuşturduğu kalemle de üzerine ‘’Bugs’’ yazdı.

Mutfağın önünde kışın depo olarak kullandıkları balkon vardı. Burayı cam kaplattıklarında taksitleri ödemek için çok zahmet çekmişerdi. O yüzden evin en sevilmeyen kısmı burasıydı.

Kadın eşinin yanına yemeğin hazır olduğunu söylemeye gittiğinde, küçük kızın ilgisini balkonda parlayan küçüklüğünden kalma bebek arabası çekti. Onun için ilginç bir eğlence kaynağı olacaktı. Anne ve babasına ‘’bir evin tek kızı’’ şımarıklığıyla seslendi. Adam ve kadın sofranın etrafına kurulmuş, salatanın limonu sıkılmış bir şekilde kızlarını bekliyorlardı.

Küçük kız oturduğu yerden annesinin el emeği olan dantel perdeyi kaldırıp gökyüzüne baktı ve o anda sokaktan geçmekte olan birininsavaş sireni olarak algılayıp sığınaklara koşacağı bir ses efektiyle çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Küçük kızın ağırlığını daha fazla taşıyamayan bebek arabası, yer çekiminin sinsi yüzüyle tanıştırdı ufaklığı. Küçük kızın çığlıklarına anne ve babası yetişti.

Adam yüzütü düşen kızını kucağına alıp masaya oturttu. Kadın ise kızının patlayan üst dudağına pansuman yapmak için pamuğa tentürdiyot basıyordu. Küçük kız pamuğu eliyle itiyor annesine camdan yukarı bakması için ısrar ediyordu. Kadın kızını kucağına alarak balkondan dışarı gökyüzüne doğru baktı.

Adamda kızına her ne gördüysen kuştur veya rüzgarda savrulan bir poşettir diyerek teselli verdip gözyaşlarını elleriyle siliyordu. Küçük kız yaşından beklenyemeyecek bir olgunlukla; ‘’ Baba sorun herhangibi bir şey değil, asıl mesele onları görememem’’ dedi. Kadın ve adam şaşkınlıkla göz göze geldi. Anlaşılan minik kızlarının aşılması gereken ve bu akşam yemeğinin içine edecek olan bir problemi vardı.

Minik kız, kırmızı ojeli tırnaklarının parmaklarına şiir gibi hapis olmuş elleriyle el örmesi perdeyi kaldırdı... Gözleri dolu dolu ve en sevdiği muhabbet kuşu gözlerinin önünde 2 dakkika önce ölmüş çocuk sesiyle; - ‘’Anne bak yoklar, gitmişler, bizi bırakmışlar. Anne birileri çok büyük kötülük yaptı. Anne ya gelmezlerse, anne! anne! aaannee...’’ diyerek boğazları yırtılırcasına ağlamaya başladı.

Annesi küçük kıza bundan iki sene önce bir hikaye anlatmıştı, Hikayede, yeryüzündeki insanlar o, gün çok mutluysa, kendileriyle barışıksa, çok çalışıp iyi işler başardıklarında, etraflarına bol bol gülümseyip neşe dağıtıyorlarsa Tanrı onlara o gece bir yıldız verir ve o yıldızlar onları sabaha kadar kötüüklerden korurdu. Eğer ki ne zaman insanlar bencilleşir ve kötüleşirse yıldızlar bulutların arkasına utanarak saklanırmış. Arkadaşlarının halini gören bulutlar, üzüntüden ağlarmış.

Küçük kızın mavi derinliklerinden gelen soğuk su damlacıkları, annesinin sıcak nefesiyle karışıp buharlaştı. Kadın anlattığı bu hikayenin kızını bu kadar etkileyeceğini hiç düşünmemişti. Kızının elinden tutup, iki gündür dolapta ısıtılmayı bekleyen tavuk parçacıklarını alıp bir poşete doldurdu. Giriş kapısını açtı, apartmanın ışığını yakarak sokak terliklerini giydi.

Küçük kız annesinin ne yaptığını algılayamadan onu dikkatlice izledi. Kadın, sokak kapısını açıp üç kez arka arkaya ‘’pisi, pisi’’ diyerek mahallenin tüm aç kedilerini başına toplamıştı. Kızınında poşetten et alıp kedilere atmasını, yeterince Tanrıyı mutlu ederse yarın koruyucu yıldızlarının olabileceğini söyledi. Küçük kız bir heves eline et parçalarını alıp gökyüzüne baktı. Annesine; - Anne bugün insanlar niye iyilik yapmadı, niye yıldızları utandırdılar’’ diyerek somurtmaya başladı.

Annesinin gözleri dolu dolu oldu, bu hikayenin böylesine negatif sonuçlar doğuracağını hiç mi hiç düşünmemişti.

Kızını kucaklayıp, iç huzurlarınıda yanlarına alıp yukarı çıktılar. Lavabonun ışığını yakarak, ellerini yıkadılar. Kadın, küçük kızının elinden tutarak odasına götürüp en sevdiği pembe pijamalarını giydirdi, yatağına yatırıp üstünü sıkıca örttü. İyi geceler dileğinde bulunup, alnından savunmasız bir kedi yavrusunu öper gibi öptü. Küçük kız annesinin gözlerine bakarak gitmemesi için yalvardı. Kıyamadı kadın yavrusuna, yanına usulca kıvrıldı, yarın güneşli ve açık bir hava olması için içtenlikle Tanrıya dua etti.

 
Toplam blog
: 21
: 572
Kayıt tarihi
: 19.04.09
 
 

İşsiz spor spikeri, yayın ve yapımcısı. Ösym emekçisi, Kendi çalar kendi söyler, ayrıntıların ger..