Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '15

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Yogayı sevmek

Yogayı sevmek
 

Yoga derslerine öğrenci olarak katıldığınızdaki derin gevşeme ve dinlenme pozisyonunu (savasana) gözlerinizin önüne getirmeye ve neler hissettiğinizi hatırlamaya çalışın. Nefesleriniz sakin, rahat ve huzurlu... Uzun nefesler alıp veriyorsunuz. Bir süre sonra nefesler neredeyse hissedilmez oluyor. Bir an paniğe bile kapılmış olabilirsiniz "acaba nefes alıyor muyum yoksa almıyor muyum" diye... Beden gevşemiş, iyice rahatlamış. Beden tamamen yere yayılmış ve yerçekimine teslim edilmiş... Ağır bir beden; dingin bir zihin; ağır, huzurlu ve sakin nefesler... Ve sonsuz mutluluk...

Tüm bunlar yoga derslerine öğrenci olarak katıldığımızda ve öğretmenin yönlendirmesiyle "asana"lar yoluyla bedeni ve zihni esnettikten sonra bedenimizi yere bırakıp, ağırlaştırıp, teslim ettiğimizde hissedeceğimiz duygular... Bir öğretmen olarak da dersin sonunda aynı huzuru, gevşemeyi, rahatlamayı ve sakinliği hissetmek mümkün mü?

Geçen hafta özel dersimin sonunda zihnimde bu sorular dolaşıyordu. O gün özel dersime gittiğimde kafamda bir sürü fikir vardı. Son zamanlarda öğrencim omuz, el bileği ve boyun sorunları yaşadığı için birkaç seçenek oluyordu kafamda. Ne zamandır kol denge duruşları üzerine yoğunlaşamıyorduk. "Bakasana" (karga duruşu) denemeye ne dersiniz?" diye sorduğumda, kendini henüz kol denge duruşları için hazır hissetmediğini söyledi. Bu süreçte kalça açıcılara, burgulara, karın güçlendiricilere ve denge duruşları üzerinde yoğunlaşmıştık. Derse giderken aklımda ne varsa, öğrencinin de o akışı istediğini fark diyordum. Telapati mi dersiniz? Belki... Ya da belki uzun zamandır birlikte çalıştığımız için beden ve ruh halimizden o gün neye ihtiyacımız olduğunu fark ediyorduk. Yine de o gün fazla seçeneğim yokmuş gibi hissettim. Bunun üzerine öğrenci değişik ders akışlarının olduğu defterimi aldı. Bir sayfa açtı ve defteri önüme koydu. Dersi belirlemiştik: Sırt kaslarını güçlendirici ve esnetici bir akış...

Derse "utthita balasana"da (uzanmış çocuk) meditasyon ile başladık. Öğrenciye, nefes alırken omurganın kuyruksokumundan kollara kadar uzadığını, nefes verirken kalçanın topuklara biraz daha yaklaştığını hissetmesini söyledim. Bu duruşta, ne kollara doğru ne de kalçaya doğru yığılmalıydık. Her nefes alışta omurganın biraz daha uzadığını her nefes verişte birazcık kısaldığını fark etmesini istedim. Omurgayı, pilates derslerinde kullanılan lastiklere benzettim. Lastikleri, tamamen boş bırakmıyorduk. Hep belli bir noktada sabit tutuyorduk ve o noktadan açıp esnetiyorduk. Gevşek bıraktığımızda da o sabit noktadan daha serbest bırakmıyorduk. Omurganın hareketi de tıpkı o lastik bantlar gibiydi. Nefes ve omurganın hareketlerini gözlemleyerek gevşedikten sonra, dört ayak üzerinde derse başladık.

Dört ayak üzerinde ters kol ters bacak akışını çalışarak sırt kaslarını güçlendirdik. Bu akışı hareketli çalıştıktan sonra, bir noktada sabit bekledik. Omurgayı "marjaryasana-bitilasana" (kedi-inek esnetmesi) ile rahatlattıktan sonra "uttana shishosana" (uzanmış köpek yavrusu) ile omurgayı geriye doğru eğdik. Son olarak dört ayak üzerinde sağa ve sola burgu yaptık. Böylece omurgayı öne ve arkaya eğmiş ve burguyla rahatlatmıştık.

Bir "vinyasa" (akış) ile ayağa kalktıktan sonra bedeni "surya namaskara" (güneşe selam) serileriyle ısıttık. "Tadasana"da (dağ duruşu) nefes alırken kollarla yukarı doğru uzayıp nefes verirken elleri "namaste" (dua pozisyonunda) birleştirdik. Dağ duruşunda bedeni sağa ve sola esnettikten sonra, "uttanasana"dan (ayakta öne eğilme) nefes alırken "ardha uttanasana"ya (ayakta yarı yol öne eğilme) geçtik. Bu akışı beş kere tekrarladık. "Ardha uttanasana"ya her geçişimizde omuzları geriye doğru yuvarlayıp kürek kemiklerini kalçaya doğru ittirdik. Göğüs kafesini iyice açtık. Göğüsün ortasında yer alan "sternum" (iman tahtası/göğüs kafesi kemiği) adındaki kemikten ileriye doğru uzamaya çalıştık. Her nefes verişte öne katlandık ve bedeni rahatlattık.

Bir sonraki "vinyasa" akışta "ardha uttanasana"ya geçtiğimizde kolları kulak hizasından öne doğru uzattık. "Şimdi dikkatimizi kollarımıza verelim. Kollar kulakların yanından öne doğru uzuyor ama bunu yaparken omuzları kulaklara doğru yaklaştırdım mı? Eğer öyleyse, omuzları geriye doğru yuvarlayıp kürek kemiklerini kalçaya doğru ittiriyoruz. Böylece kulaklar ile omuzları birbirinden uzaklaştırıyoruz." Yönergeler devam ediyordu: "Nefes alırken tam yol yukarı dağ duruşuna (tadasana) kalkıyoruz ve omuzlar ile kulakları kontrol ediyoruz, nefes verirken yarı yola eğiliyoruz. Yine kulaklar ile omuzu kontrol ediyoruz." Beş nefes de bu iki duruş arasında aktıktan sonra, bir "vinyasa" yapıp bedeni dengeleyip "tadasana"da dinlenmiştik.

"Tadasana"dan nefes verirken "utkatasana"ya (sandalye duruşu) inmiştik. Kollar yine kulakların yanında ama omuzlar geriye yuvarlanmiş sekilde. Omuzlar ile kulaklar birbirinden uzak... Eğer omuzlar ile kulakları birbirinden uzaklaştıramıyorsak, kolları biraz geniş açıp elleri geriye doğru çevirecektik. Böylece omuzlara dış rotasyon yaptırıp omuz kuşağını biraz rahatlatacaktık. Nefes verirken kolları bedenin yanına doğru indirip geriye doğru çekip kürek kemiklerinin alt uçlarını birbirine yaklaştıracaktık. Yani kürek kemiklerini sıkıştıracaktık. Beş kez de bu akışı yaptıktan sonra, "vinyasa" ile bedeni dengeleyip "tadasana"da dinlendik.

Bir sonraki "surya namaskara"da (güneşe selam) "adho mukha svanasana"da (aşağı bakan köpek) bekledik. Nefes alırken sağ bacağı havaya kaldırıp nefes verirken sağ bacağı iki elin arasına öne getirdik. Nefes alırken "virabhadrasana I"e (birinci savaşçı) yükseldik. Nefes alırken öndeki bacağı düzeltip kollarla yukarı doğru uzayıp, nefes verirken öndeki bacağı büküp kolları namaste pozisyonuna aldık. Beş kez bu akışı tekrarladıktan sonra, "virabhadrasana II"ye (ikinci savaşçı) geçtik ve kolları arkada "namaste" pozisyonuna aldık. Omuzlar geriye, kürek kemikleri kalçaya doğru... Beş nefes bekledikten sonra, kolları iki yana açıp nefes alırken "viparita virabhadrasana"ya (ters savaşçı) geçtik. Nefes verirken "parsvakonasana" (yan açı duruşu) ve bir sonraki nefes verişte "trikonasana" (üçgen)... En son "adho mukha svanasana". Sonra sol tarafta aynı akış...

Ayaktaki akışlardan sonra yerde "dandasana" (asa duruşu) ile omurgayı dik tuttuk. Kolları kulakların yanına alıp, nefes alırken kuyruksokumunu geriye çıkararak, nefes verirken kollar ile kulakları yan yana tutarak gidebildiğimiz kadar dik bir omurga ile öne eğildik. Nefes alırken düz bir şekilde yukarı kalktık. Bu akışı da beş kere tekrarladıktan sonra, yüzüstü uzandık. "Salabhasana" (çekirge) varyasyonları ile sırtı güçlendirmeye devam ettik. Önce sadece kollar ve göğüs havaya, sonra sadece bacaklar havaya. Sonra kollar ve bacaklar havaya... Sonra kolları arkada kenetleyip göğüs kafesini iyice açmaya çalıştık. Sonra kollar ve bacaklar havada yüzmeye çalıştık. En son kolları "teslim oldum" pozisyonunda tutarak, nefes alıp verirken kolları bedene yaklaştırıp kürek kemiklerini sıkıştırdık ve rahatlattık.

Bu akıştan sonra sırt üstü yatıp "jathara parivartanasana" (karından burgu) ile omurgayı esnettikten sonra, bedeni sağa ve sola esnetip "savasana"ya (derin gevşeme ve dinlenme pozisyonu) geçtik.

"Sağ bacak mat'ın sağ tarafına, sol bacak mat'ın sol tarafına düşsün. Sağ bacak gevşek ve rahat. Sol bacak da tamamen gevşek. Kalçayı iyice sıkıp gevşek bırak. Yay kalçayı yere... Karın, bel, göğüs kafesi yayılsın yere iyice. Sağ kürek kemiği mat'ın sağına sol kürek kemiği mat'ın soluna yayılsın. İyice gevşet kürek kemiklerini. Kürek kemikleri gevşek ve rahat. Boyun rahat. Sağa sola çevir boynu ve ortada kalsın boyun. Dudaklar gevşek. Yanaklar sarksın. Göz kapakları gözleri sadece örtüyor. Sıkma gözkapaklarını. Gözler gözyuvalarının içinde rahat. Kaşların arası gevşek ve rahat. Başın arkası, başın tepesi tamamen gevşemiş ve rahat. Ayaklarından başının tepesine kadar beden yere yayılmış, gevşemiş ve teslim olmuş durumda. Bırak bedeni yere. Sadece nefesleri izle ve gevşe..."

Yoga eğitmenlik kursuna katıldığımda öğretmenimiz "dersleriniz, sizin kendi yoganızı yapacağınız yer ve zaman değildir. Derslerde asanaları göstermek yerine, onları tarif etmeyi öğrenin ve sadece çok gerektiğinde asanaları gösterin" demişti. Bu sözler kulağıma küpe olmuştu. O gün de, öğrenciyle birlikte yoga yapmamıştım. Sadece sözlü yönergeler vermiştim. Hatta bir tane asana bile göstermemiştim. Yine de, dersin sonunda çok huzurlu, dingin ve rahatlamış hissediyordum. Peki, nasıl oluyordu bu?

Bir süredir bu konunun farkındaydım ve her ders sonunda kendimi gözlemliyordum. Derslerde yoga asanalarını yapmıyordum. Akışlara katılmıyordum. Sadece sözlü yönergeler veriyordum ama ders sonunda sanki ben de yoga yapmışım gibi "hafif, huzurlu, dingin, rahat ve mutlu" hissediyordum. Sadece ders vererek mi oluyordu bu? Ya da ders vermek bir insanı yoga yapmışçasına hafifletebilir miydi?

Beden gevşemiş, iyice rahatlamış. Beden tamamen yere yayılmış ve yerçekimine teslim edilmiş... Ağır bir beden; dingin bir zihin; ağır, huzurlu ve sakin nefesler... Ve sonsuz mutluluk... Bir öğretmen olarak da dersin sonunda aynı huzuru, gevşemeyi, rahatlamayı ve sakinliği hissetmek mümkün müydü? Yogayı çok sevdiğim için, ders vermekten çok zevk aldığım için, dersleri bir iş olarak görmediğim bunun yerine karşılıklı etkileşim, iletişim ve paylaşım olarak gördüğüm için miydi bu huzur ve mutluluk? Yoksa zihinle mi alakalıydı? Ders boyunca zihnimi sadece "an"a odakladığım, "an"ı yaşadığım, ders planlarının ötesinde o "an" içimden geldiği gibi akışlar yaptırdığım için miydi? Zihnim, bedenim ve ruhum hep "an"da, "orada", "derste" olduğu için miydi bu huzur, dinginlik, sukunet ve sonsuz mutluluk? Yoga dersleri verirken "bir ve bütün" olduğum, yani gerçekten de "yoga" olduğum ve hissettiğim için mi ben de ders sonunda sanki o derste "bir öğrenciymişim" gibi rahatlamış ve gevşemiş hissediyordum? İnanın bana, tüm bu soruların cevabını bilmiyorum. Bildiğim tek şey, yogayı paylaşmayı, daha geniş çevrelere tanıtmayı ve daha çok insana sevdirmeyi her şeyden daha çok seviyor ve istiyorum. Belki de sırf bu yüzden ders verirken dingin, huzurlu, sakin ve mutlu hissediyorum. Yeter ki bu "iç huzurunu", bu "bir ve bütün olma" halini, bu "sevda"yı herkes yaşayabilsin... 

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..