Yumruk ve tehdit

Toplum son günlerde gerildikçe geriliyor. Aylardır Ergenekon, Kafes, Kozmik Oda, Balyoz, Sarıkız, Eldiven darbe iddiaları ortalığı tozu dumana katmaya devam ediyor.

Diğer taraftan Hükümetin açılım ve son olarak da Anayasa Değişiklik paketi mecliste “son sürat” görüşülmeye devam ediyor.

Gelişen tüm bu olaylar Türkiye’yi ve Türk Halkını o kadar çok gerdi ki, artık her an her yerde bir kıvılcımın patlamaya neden olabileceğinin işaretlerini vermektedir.

Toplum o kadar hassas ve gergin ki gün geçmiyor birilerinin aniden ortaya çıkarak işi “eyleme” dökmesi artık kaçınılmaz oluyor.

Fitil önce Samsun’da ateşlendi. DTP milletvekillerinin Samsun Adliyesi çıkışı esnasında Ahmet Türk’e saldırıda bulunulmuş ve atılan yumruk sonucu Türk’ün burnu kırılmıştı. Bu konuyu bir önceki makalemde detaylarıyla sunmuştum.

Samsunda çakılan yumruğun henüz etkisi geçmemişken bu kez ikinci bir yumruk vakası da Kayseri’de yaşandı.

Kayseri’de şehit Yüzbaşı Levent Çetinkaya'nın toprağa verildiği törende Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a yumrukla saldırarak burnunu kıran beden eğitimi öğretmeni Şahin Şimşek, polisteki ilk ifadesinde şehidin annesinin törende bayılmasından çok etkilendiğini belirterek, “Kendimi kaybettim, ne yaptığımı bilemiyorum” sözleriyle kendini savunuyordu.

Yaşanan bu ikinci yumruk vakası da toplumun içersinden birileri tarafından “önceden planlanmamış, spontane” gelişen bir olay olarak karşımıza çıkıyor.

Kayseri’de ki bu olayda Emniyetin ihmali var mıdır, yok mudur bilinmez ancak; AKP hükümeti bakanına yumruk atılan ve emniyet zafiyetinin açıkça görüldüğü bir olay sonrası Emniyet Müdürünü ve Yardımcılarını görevden almamıştır.

Oysa Samsunda ki olay sonrası DTP li vekillerin , “Emniyet Müdürü derhal görevden alınsın” çağrısına hükümet sessiz kalmamış Emniyet Müdürü ve iki yardımcısı derhal görevden alınıvermişti.

Şimdi insanın sorası geliyor: Kayseri’de Bakana atılan yumruk, Bakana değil de bir DTP’liye mi atılmalıydı?

Bir diğer yumruk olayı da Çankırı’da yaşanmış, Çankırı Belediye Başkanı da “yumruktan nasibini” almış gözüküyor.

Bütün bu olaylara baktığımız zaman, olayların temelinde sosyolojik bir kızgınlığın patlamaya başladığı görülmektedir.

Toplum Hükümetin icraatlarına kızmaktadır,

Toplum açılımlara kızmaktadır,

Toplum şehit cenazelerine artık eskisi gibi tahammül gösterememektedir.

İşin acı ve tehlikeli tarafı bu kızgınlık ve öfke Yüce Türk parlamentosuna da yansımıştır.

AKP tarafından ısrarla ve bir an önce meclisten geçirmek istediği Anayasa değişiklikleri ile ilgili yürütülen meclis çalışmalarında da tahammülsüzlük, kin ve nefret su yüzüne çıkmıştır.

DTP milletvekili Hasip Kaplan kendisine ek süre vermek istemeyen meclis başkanına;

“Uyarıyoruz, tepkimiz çok sert olur sayın başkan” sözleri Sayın Şahini çileden çıkarmış ve Şahin:”

“Sertleşince ne olacak? Öldürtecek misiniz, vurdurtacak mısınız?” sözleriyle öfkesini dile getirmek zorunda kalmıştır.

Bütün bu olanlar toplumun her kesiminin artık “bir yay gibi” gerildiğini göstermektedir.

Bütün bu toplumsal gerginliği çözecek, ortamın daha fazla gerilmesini önleyecek olan da hükümettir.

Ortaya attıkları bir olayı sonuçlandırmadan başka bir olayı, başka bir gelişmeyi topluma pompalamaktan vaz geçilmelidir.

Henüz Anayasa değişikliği çözülmemişken birden bire ortaya ”Başkanlık Sistemi” tartışmalarının atılması, zaten gerilmiş olan toplumda yeni gerginliklere neden olmaktadır.

Osman Özeker 23.04.2010