Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '14

 
Kategori
Siyaset
 

Yumuşak veya sert, farktetmez

Yumuşak veya sert, farktetmez
 

doğayla baş başa olabilmek


Parlamenter rejimler “yumuşak” kuvvetler ayrılığı rejimleri olarak nitelendirilmektedir. Çünkü kuvvetler ayrılığı ilkesi yumuşatılmıştır. Yasama ve yürütme güçleri arasındaki ayrım çok kesin değildir. Hükümet ancak parlamentonun güvenine sahip olduğu ölçüde görevini sürdürebilmektedir. Güven kaybına uğradığında düşer. Günümüzde demokrasi partiler vasıtasıyla uygulanmaktadır. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Çoğunluğu kazanan parti, ya da partiler ittifakı hükümeti oluşturmaktadır. Dolayısıyla yasama (meclis) ile yürütme (hükümet) çoğunluğu sağlamış olan parti aracılığıyla biri birine bağlanıyor. Devletin iki büyük gücü (yasama ve yürütme) kesin sınırlarla birbirinden ayrı değil. Dolayısıyla çağdaş parlamenter rejimler açısından baktığımızda bu iki gücün aslında pek de ayrı olmadığını, aralarında sıkı bir işbirliğinin olduğunu görüyoruz.

Amerika’da en somut örneğini gördüğümüz başkanlık rejiminde ise kuvvetler ayrılığı “sert”tir. Yürütme yetkisine sahip olan ‘Başkan’dır. Yasama yetkisine sahip olan ise ‘Kongre’ olarak isimlendirilmiş olan meclistir. Başkan ve Kongre, halk tarafından ayrı ayrı seçilmektedir. Kongre Başkanı düşüremez. Başkan da Kongre’yi fesh edemez. Dolayısıyla yürütme gücü (Başkan) ile yasama gücü (Kongre) bir birinden kesin sınırlarla ayrılmıştır.

Ancak kabul edilen sistem ister parlamenter rejim, ister başkanlık rejimi olsun her ikisinde de yargı organının (mahkemelerin) devlet gücünün diğer iki unsuru karşısında bağımsız olması gerekmektedir. Yargı bağımsızlığı demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Bağımsız ve tarafsız yargı organı olmadıkça hukuk devletinin gerçekleşmesi, birey hak ve hürriyetlerinin etkili bir şekilde korunması mümkün değildir.

Hükümetlerin yargıya müdahale etmemeleri gerekmektedir. Siyasi muhalifleri sudan gerekçelerle tasfiye edilirken yargıya alkış tutarken, kendi çıkarlarına dokunduğunda yargıyı karalamak ve müdahale etmek demokratik hükümetlere yakışmaz. Eğer Türkiye’de yargı belli bir zümre tarafından ele geçirilmiş ise, yani bu konuda hükümet kanadının iddiaları doğru ise o zaman on yıllara varan süre içinde görülmüş davaların yeniden görülmesi şarttır. Bu davaların sayısı ve şümulü dikkate alındığında ülkemiz, hiç kimsenin farkına varmadığı büyük bir felaket geçirmiş demektir! Devletin en önemli sırlarının saklandığı “kozmik oda”ya girilirken hükümet yetkilileri savcıların yanındaydı. Savcılardan gizli hiç bir şey olmayacağını, her türlü sırrı tetkik edebileceklerini söylediler.  Onları destekliyorlardı. Ancak MİT tırları aranırken hükümet yetkilileri “savcı haddini bil, sen onları arayamazsın!” dediler. İçlerinde insani yardım olduğu iddia edilen bu TIR’ların yükü neden gizleniyor ve neden MİT tarafından taşınması gerekiyor, diye sormuyoruz.

Şimdi gelelim asıl konuya.

Bizim sorunumuz yasa yapmak da değil, uygulamak da. İstenirse otomatiğe bağlanmış gibi bir günde onlarca yasa çıkarabilen bir yasama-yürütme organımız var. Yasaların uygulanmasında da sorun yok. Devlet gücü kullanılarak en ücra köşelerde bile yasalar uygulanabiliyor.

Bizim sorunumuz yasaları yorumlamak ve yerinde uygulayabilmekte. 

 
Toplam blog
: 26
: 254
Kayıt tarihi
: 24.05.12
 
 

Yüksek öğrenim. Tarih, felsefe ve sosyoloji alanlarına ilgim var. Güncel politikayı takip ediyoru..