Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yunus Gibi, Pir Sultan Gibi, Mahzuni Gibi!..

Yunus Gibi, Pir Sultan Gibi, Mahzuni Gibi!..
 

İnsan olduğu yön kıbledir bana, ben böyle inandım çünkü insana..


Adı Yunus Emre ’dir, Şah Hatayi ’dir.. Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Nesimi, Köroğlu, Dadaloğlu ’dur.. Onlar halkın nabzıdır. Tarihin yasası gereği, zulüm ne denli pervasız olursa olsun, halkın acılarını, umutlarını, adalet ve özgürlük düşlerini haykıranlardır. Halk ne yaşıyor, ne düşünüyor, ne düşlüyorsa onların sazında, sözünde ifadesini bulur.
Onlara Halk Ozanı denir..

Nice ozanlığa soyunan gelip geçmiştir bu bereketli topraklardan. Bozkırda kurumuş bir çalıdır çoğundan geriye kalan. Kim ki halkıyla birlikte yaşayandır, onunla nefes alandır, kökü derinlerde çınar fidanları gibi yeşerecektir orman orman..

Ozanlık güzel dizeler dökebilmek değildir. Yüzde görüneni söylemek yetmez. Acıyı, sevinci türküleştirmek yetmez. Nedenini sormalı, tanıyıp anlamalı, anladığını dosdoğru söylemelidir. Yunus gibi, Pir Sultan gibi.. Ve ozan geleneğini onlardan devralıp bugüne taşıyan Mahzuni gibi..

Osmanlı ’nın yüzlerce yıl süren zulmüne direne direne, Kuyucu Murat Paşa ’ların elinde can vere vere oradan oraya sürüklenen Türkmen aşiretlerinden Ceritli ve Ağuçan Türkmenleri sonunda Afşin ’in 15 km. kuzeydoğusunda bir tepede dururlar. Adına Berçenek dedikleri köyü kurarlar. Sonradan zulümden kaçan sünni türkmenlerin de gelip yerleştikleri bu köyde çocuklar soylarının tarihini, nereden geldiklerini, geleneklerini en ince ayrıntılarıyla öğrenerek büyürler. Ayrıntılarla anlatılan tarih, kitap sayfalarında değil, ağıtlarda, deyişlerde, koçaklamalarda, sazın telinde, yürek dilinde yazılıdır..

Bu köyde 1940’ da dünyaya gelir Mahzuni. Küçücük yüreğinde kocaman ufuklar açan türküleri öğrenerek büyümektedir. Okul yoktur henüz. Yine de birşeyler öğrenebileceği medreseye gider. Okul geldiğinde hemen geri dönüp okula başlar. Başarılıdır, Mersin astsubay okuluna gönderilir. Oradan Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’na. 12 yaşında amcasının yanında almıştır sazı eline. ömrünün sonuna dek yüreğinin dili olacak büyük dostu sazından okul yıllarında da ayrı değildir. Deyişler söyler bulduğu boşluklarda. Alevi Bektaşiliğin eşitlikçi, paylaşımcı, erdemli insan ve toplum anlayışının dile getirildiği türküleri söyleyen bu çocuk ağzıyla kuş tutsa subay olamayacaktır. Daha o yaşlarda rahatsız etmiştir efendileri. 1960 ’ta ordudan atılır. 1961 ’de elinde sazı, yüreğinde biriken öfkesi, bilincinde eşitlikçi, adaletli toplum düşüncesiyle yürür ozanlığın zorlu yollarına doğru..

Anadolu ’da yoksul köylünün kente göçü ile yaşadığı acılar, çelişkiler ağır basar ilk eserlerinde. Hor görülen, aşağılanan, ekmek peşinde çırpınıp duranların içindedir. Bir tarafta bir damla alınteri dökmeden safahat sürenler günlerini gün etmektedirler. Kahredip , herşeyi kadere, zalım feleğe bağlayıp hayata küsmeyi seçmez. Yüreği aydınlıktır. Haksızlığın kaynağını kavramasıyla sazının, sözünün içeriği gelişir, derinleşir..

“Kimi hızlı gider, uzun yol alır
Kimi altun satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider...”


1960 ’ların sonlarında dünyada ve ülkemizde gelişen eşitlikçi, bağımsızlıkçı, anti-emperyalist mücadelede Mahzuni de bir neferdir. Öğrendiği, kavradığı gerçekleri halkın dilinde sade ve yalın haliyle dosdoğru söyler. Araştıran, öğrenendir. Sömürü ve zulüm düzeninde ezilen halkın yanında açıkça saf tutmayı sorumluluk bilir. Her türden gelişmeyi dikkatle izler. Bir yandan sokakta, kahvede halkın içindedir, bir yandan da halka sunulan politikaların, dünyada gelişen emperyalist saldırganlığın yakından izleyicisidir..

Düşünce ve duygu dünyasının sınırlarını genişlettikçe sazının tellerinden çıkan ezgiler de zenginleşir. Yöresinden aldığı ezgilerin yanısıra Anadolu ’nun seslerini, zengin ezgilerini yüreğinde harmanlar. Geleneksel deyiş söyleme tarzından apayrı olarak şiirlerinde dile getirdiği yeni, açık, doğrudan seslenişi ezgilerinde de gerçekleştirmeye koyulur. Onu dinlerken hem Maraş ’ın acıya sabırlı ağıtlarını, hem Orta Anadolu ’nun bozlaklarının dik başlı haykırışını, hem Doğu Anadolu ’nun halaylarının coşturan ritmik yapısını bir arada hissedersiniz..

Mahzuni ’nin gelenekten devraldığı Alevi-Bektaşi düşüncesinin insan kavrayışının sınırları giderek gelişir. Dinsel inançların sınırlarını bilimin ışığında açarak tarihi, insanı ve günün koşullarını daha doğru kavradıkça muhalif söylemi giderek devrimci içerik kazanır. Artık eleştirmekle, olanı ortaya sermekle yetinen değil, adaletli, özgür bir düzenin gerekliliğini, bunun gerçekleşeceği umudunu hep diri tutar..

“Soyulmadık bir derimiz kalmıştı
Soyun babo soyun meydan sizindir
Hiçbir canlı kıymaz kardeşine
Kıyın babo kıyın meydan sizindir
Şimdi sizin ama yarın bizimdir

Toprağa karışmış fakirin teri
Ağlamak bilir mi beylerin biri
Size beyefendi bize serseri
Deyin babo deyin meydan sizindir
Bugün sizin ama yarın bizimdir...”


Dünü bilmek, bugünü anlamak, yarına ışık tutmak.. Halkın ozanı olabilenlerin ayırdedici ortak özellikleri üstü örtülen, çarpıtılan gerçekleri açıklamak, halka yol göstermektir. Mahzuni ozanlık geleneğini Pir Sultan, Nesimi, Dadaloğlu gibi kavramış onların aydın kişiliklerini rehber edinerek içinde yaşadığı toplumun ve çağın siyasal gerçeklerini yansıtmaya çalışmıştır. Yaptığı işin, ozan sorumluluğunun bilincinde olduğu onun şu sözleriyle somutlanır: “Ben alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde alevi-bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince, ben demokrat solcu bir ozanım...”

Sorumluluğunun bilincinde bir ozanın emperyalizm gerçeğini bilip söylememesi mümkün mü? Sömürünün, zulmün, haksız savaşların, akıtılan kanın sorumlularını ilan ederken onun türküleri anti-emperyalist mücadelede halkın duygularını ifade eder, onlara yön gösterir.

“Bütün insanlık adına
Amerika katil katil
Hukuk yapar kendi yıkar
Amerika katil katil..”


Bir başka şiirinde 74 ’te uygulanan ambargo karşısında şunları söyler:

“Ambargo mambargo dinleme gardaş
Gelin Amerika kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın buradan
Kendi toprağına savrulsun gitsin...”


Yüreği aydınlık, gelecekten umutlu ozan, 71 ’de geleneksel uzlaşmacı mücadele anlayışını yıkıp devrimci mücadelenin yolunu çizen halkın yiğitlerini, Deniz ’leri, Mahir ’leri, İbo ’ları çoşkuyla karşılamıştır. Onlar halkın umudu, halkın yiğitleridir..

“Doğudan batıya bir ses yükselir
Yiğitler yiğitler bizim yiğitler
Gavur dağlarından Dadallar gelir
Yiğitler yiğitler bizim yiğitler...”


Elbette böyle bir düzende böyle ozanlar zulmün hışmına uğrayacak, sesi kesilmeye çalışılacaktır. Ozanlık geleneği söylediğinin ardında durmayı, bedeli ne olursa olsun gerçeği savunmayı gerektirir. Mahzuni de yasaklarla, baskılarla, işkenceyle, zindan ile karşılaşmıştır. Zindanda da gördüğü herşeyi, mahkumun özlemlerini, gardiyan zulmünü, suçu ve suçluyu sorgulayan türkülerini söylemeye devam etmiştir..

Son yıllarda revaçta olan politika, baskı ve zulüm ile susturulamayanların gerçek kimliğinden uzaklaştırarak yanına almak, saf değiştirmeye zorlamak, sahiplenmeye çalışarak sisteme yamamaktır. Mahzuni, 64 yıllık ömründe düşünce ve inançlarından vazgeçmemiştir. “Ben ne söylediysem, O’yum” diyerek ozanlığının, yaptıklarının, yapamadıklarının muhasebesini üstlenmiş, hiçbirini reddetmemiştir. Elbette onun da iç hesaplaşmaları, çelişkileri, arayışları vardır. Sevdaları, özlemleri direnci, isyanı, erdemliliği, yeterliliği, yetmezlikleriyle ve nihayetinde insanlığıyla halktır, halkın ozanıdır..

Bu dünyayı terkettiğinde, ömrü boyunca karşısında yer aldığı düzenin temsilcileri Mahzuni ’yi sahiplenmeye çalıştı. Mahzuni bunu biliyordu, çok önceden dile getirmişti :

“Ben gidince söven diller yorulur
Boz bulanık akan seller durulur
Umarım ki yeni düzen kurulur
Felek bizi kara güne salmasın...”


Onu gerçek kimliğinden uzaklaştırıp sisteme yamama çabaları sürecektir. Çünkü onun şiirleri, türküleri halkın yüreğini isyana, bilincini kavgaya yöneltmeye devam etmektedir. Resmi makamlarca onun adına toplantılar, geceler, şenlikler düzenlenecektir. Tumturaklı cümlelerle nasıl “büyük bir ozan olduğu” dile getirilecektir. Belki anıtlar dikilecektir adına. Ama ne yapılırsa yapılsın onu halktan, halkın mücadelesini sürdürenlerden koparamayacaklar..

Halk, kendi içinden yetişen bir ozanı neden ve nasıl sahiplenir, halkın ozanı olmak ne demektir; bunları anlamak, öğrenmek için bugün ölümünün yıldönümü olan Mahzuni Usta önemli bir miras bırakmıştır.

Bizlere düşen görev ise bu mirası sahiplenmek ve gelecek kuşaklara taşımaktır..


17.Mayıs.2010
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..