Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Yürekler soğumadı hala…

Seçim bitti gitti de, hala, mevcut hükümet partisinin aldığı oy oranına anlam veremeyenlerin yoğunluğu ve tartışmaları uzayıp gidiyor. Sessiz çoğunluktan haberleri olmayanların yaşadıkları gezegenden paraşütle bilmedikleri bir ülkeye indiklerine de şahit olduk. Ayakları yer gördü sonunda… Yaşadıklarını kabullenemeyenlerin, bir sonraki seçime kadar gezegenlerine gidecekleri kesin gibi… Üstümüze vazife değil ama olsun bir tarafından müdahil olalım olaylara…
Eğer yazılan çizilenlerden milletimiz hemen etkilenebilseydi, milli değerlerimizi kullanarak oy avcılığı yapılan yazılardan daha çok etkilenilirdi. (Buradan şunu da çıkartabilirim: Milletimiz sözden çarçabuk kanıverip oyunu veriyor amma velakin okuma özürlü bir millet olduğumuzdan yazılanların pek idrakinde olunmadığından yazarlar pek kıymetsiz kalıyor.) Ve bu yazıların sahipleri apaçık ortadadır. Bir tarafın din değerlerini kullandığı iddia edildiğinde diğer tarafın da milli değerleri kullandığı iddiasına kimsenin bir şey diyememesi gerekir. Bu arada yapılan ve yapılması düşünülen hizmet bir kalemde es geçiliyor tabii…

Türkiye’nin kumaşında Osmanlı izleri hala vardır. Bu kumaşın bir parçası da solculukla eşdeğer midir bilemiyorum ama bu, yıllardan beri %25 hadi biraz artırayım %30’lara tekabül eder. CHP’nin başarısız olduğundan dem vuranlar da biliyorlardır bu yüzdeleri ama yine de, koltuk hırsı ile başkanlarına saldırıya geçebiliyorlar. Kumaşı budur Türkiye’nin, bu kumaştan ancak bu kadar elbise çıkartabiliriz ne yapalım.

Mustafa Kemal’in partisi, olması gereken yerde değil de kurulduğu yerde duruyor hala… (80 öncesinde radikal sola doğru çekerken bir rot balans ayarı yapılmıştı.) Bu partiye oy vermeyenler sanmayın ki Mustafa Kemal’i sevmiyorlar ve oy vermiyorlar. Artık bu partiye oy verenleri Atatürkçü, oy vermeyenleri de Atatürk’ü sevmeyenler olarak değerlendirmenin yanlışlığı kadar garip bir şey yoktur. Mustafa Kemal Türk milletinin en büyük değeridir ve üzerinden kimsenin nemalanmaya hakkı yoktur. Ancak zamanında kullanılmış olan ilkelere sarılanlar sihirli bir değneğin ellerinde bulunduklarını zannediyorlar.

Din değişiyor, toplum ilerliyor, dünya düzeni değişiyor, insan görüşleri alabildiğine değişiyor ama ilkelere sarılanlar sadağından çıkardıkları oklarla kime saldıracaklarını bilmiyorlar.

Mustafa Kemal vakti zamanında toplum ile aynı görüşleri savunuyor görünüp millet önünde liderliğe adımını atmasa da ben bu devleti yıkacağım, şeriatı ortadan kaldıracağım dese idi toplum belki de liderlini kabul etmeyecekti. Siyaset bilimci falan değilim ama toplumun önüne geçip insiyatifin kendisinde olmasını isteyen her kişinin önce toplum kurallarına uygun hareket edip toplumdan birisi olması gerekir. Mustafa Kemal’i o günlerde bir sarıklı ile dua eder görebilirsiniz. Bir alevi dedesi ile cemde de görebilirsiniz. Avrupa’da bir baloda vals yaparken de görebilirsiniz. Toplu namazların en ön saflarında yer aldığını da görebilirsiniz. Olması gereken budur zaten… Lider olmayı da bu şekilde başarmıştır. Toplumu kendi değerleri ile kabul eder görünüp, olmasını istediği seviyelere çıkarmayı başarmıştır. Önce kurtuluşa sonrasında kuruluşa önderlik etmiştir.

Devrimlerin yapılması hep aklındadır ancak millete yavaş yavaş kabul ettirtebilmiştir. Bu oyunu ve Türkiye’yi getirmek istediği noktayı, Mustafa Kemal’in son Osmanlı Padişahı Vahdetin’den istediği sadrazamlık yetkisi ile bile ilintili bulurum. Ya da başa oynamayı… Veya (teşbihte hata olmasın) bir yönde koşan bir sürünün yolunu değiştirmenin; onun karşısında durup yolunu kesmeye çalışmak olmadığını, sürüyle birlikte koşarak, öne geçip ve yön tayin edici olmanın yolunu bilmiştir Mustafa Kemal…

Ama ne yazık ki dinin değişmez kurallarını zamana uydurmamız gereklidir diyenler Mustafa Kemal’in değiştirilebilir ilkelerine öyle bir sıkı yapışmışlar ki ilkeleri zamana uydurabilene aşk olsun… Konuşulmuyor, tartışılmıyor, tabulaştırılıyor adeta...

Ve cemaatlerin varlığına kızanlar da bir cemaat oluşturduklarının farkında mı değiller acaba bana mı öyle geliyor yoksa…

Seçimi kazananlar da mı böyle yapıyor acaba diye düşünmeden de edemiyorum. Şimdi devletin anayasasına uyar görünüp ön safa geçince toplumu kendi istedikleri yöne doğru çekmeye mi çalışacaklardır bilemiyorum. Bu herkeste böyle midir? Tartışmaya açık bir konu…

Takiyye dedikleri de bu olsa gerek zaten…

Saygılar

 
Toplam blog
: 37
: 557
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

2006 itibarıyla 36 yaşında, yolun yarısını geçmiş bir inşaat mühendisiyim. İşim ve ailem herşeyimdir..