Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Zaman, Yazı ve Resim Üzerine Bir Kolaj

Zaman, Yazı ve Resim Üzerine Bir Kolaj
 

Gazanfer ERYÜKSEL 

 
 I
Zaman, bizi dışarıdan kuşatan bir iklimdir. Teşbih bu ya kedilere benzer en çok. Kendini evcileştirerek hayatlarımıza karışan kedilere… Tam da kontrol ettiğimizi düşündüğümüz anda elimizden cıva gibi kayıp giden zaman. 
 
“Ne içindeyiz ne dışında zamanın / Parçalanmaz bir anın akışında” der Ahmet Hamdi Tanpınar o pek sevdiğim şiirinde. 
 
İnsan, oldum olası hep zamanı anlamaya, ölçmeye ve hatta ona hükmetmeye çalışmıştır. Bir söz vardır, “Yahu sıkma canını… İş olacağın varır” deriz ya. Bu sözde olacağına varan iş, zamanın ırmağında yüzen bir saman çöpüdür aslında. 
 
Dedik ya hükmetme sevdası insanın...
 
Zaman ise dünyanın döngüsü içinde geceyi, gündüzü, mevsimleri boyayarak ebrular çizer bize. 
 
Kendi hükmünü bildiğince söyleyen zaman, bizim anlık durumlarımıza göre bazen geçmeyen, bazen de geçtiğini anlamadığımız bir şeydir. 
 
“Hafta bitmiş, bir şey anlamadım” da deriz, “Bugün de bir türlü akşam olmadı” da… 
 
Bu sözlerimiz zamanı gülümsetir de biz o alaylı tebessümü göremeyiz. Lâkin içinden bir altyazı geçer. “Adım Hıdır, elimden gelen budur” misali…
 
“Vay be dünkü çocuk… Elimize doğmuştu… Evlenmiş ha…” dediğimizde aradan geçen 25-30 yıl bizim penceremizden göz açıp kapayıncaya geçmiş gibidir.  
 
Yıllardır görmediğimiz bir arkadaştan söz ederken, “Yaşlanmış…” diyenlere gülümser ve susarım. Sanki o veya biz yaşlanmamışız da zaman donmuş! Yine gülümsetiriz zamanı…
 
Hâlbuki doğa bütün gerçekliğiyle zamanı göstermektedir bize…
 
 II
Bir olguyu çeşitli ölçütlerle sıfatlandırarak kategorize edebiliriz. Örneğin, sosyokültürel hayatı; kâğıt öncesi ve sonrası, matbaa öncesi ve sonrası, radyo öncesi ve sonrası, televizyon öncesi ve sonrası… 
 
Kâğıt öncesi dedim ya… Kil tabletler, papirüsler ve parşömen… Taşlara kayıt düşülen metinlerde saklı bir hüzün… Ah o taş damgalar… Kök izleri Türk kültürünün…
 
Fotoğraf makinesi ve öncesi dedik mi o en büyük kırılma gelecektir hatıra… Resimde ve şiirde yaşanmış en büyük deprem. 
 
Fotoğraf makinesi sonrasında portre, peyzaj çizen ressamlar klasikleşirken revaçta olan fotoğraf çekimleridir artık. Ressam bu dönemde iç dünyalara dönerek dip kuytuların labirentlerinde gezinecektir. Soyut dilleridir zamanın tuvallere resmedilen. 
Zaman, bütün görkemiyle akıp giderken resimde yeni bir akım oluşacaktır. Foto-gerçekçilik, foto-realizm denen bu akımda insan aklı kendi buluşu olan fotoğraf makinesiyle yarışmaktadır. 
 
“Seni ben buldum ey fotoğraf makinesi… Ama senden aşağı kalamam asla… Al sana işte hayat” diyen resimlerdir bunlar. Bakan göze “Yahu bu fotoğraf mı yoksa?” sorusunu getiren akla. 
 
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..