Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

31 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

Zor günler

Zor günler
 

Bazıları çok mutlu hatta çok da memnun olup bitenlerden

Ne anlatırsanız anlatın fikirleri asla değişmeyecektir “Nuh der Peygamber demez” türünden,

Hele kendilerine öğretilenlerin dışında hiçbir gerçeği görmeyenler,

Ortalıkta alenen oluşan gerçekleri, geçmişte söylenenleri duymayanlar var ki tam bir muammalar…

Bugünler “zor günler”

Ülkede ekonomik olarak büyük sorunlar var.

Kısaca ülke sıcak paraya muhtaç edilerek birçok kurum özellikle Suudi Arabistan ve Katarlı iş adamlarına satılmış, büyüklükleri ve verimlilikleri açısından önem arz eden Bankalar da Amerikalılara satılmıştır.

Ülkede emeğin karşılığı tabiri caizse pula dönmüş, sendikalar yok edilmiş ya da yandaşlaştırılmış, böylece vatandaşların dünya normlarına göre hak ettiği ücreti alması engellenmiştir ve bunu ekonomik sıkıntıların telafisi olarak görmeye başlamışlardır. Ancak asgari ücretten, 723 TL alan ve günde dokuz saat köle gibi çalışan işçi memurun neredeyse 25 katı ücreti vekillere ödenmesinde sakınca görmemişlerdir. Oysa dikkatle bakılırsa bugün mecliste bulunan tüm vekillerin neredeyse para babası kişiler olduğu bir kısmının ise köy, mezra sahibi olduğu görülecektir. Vekillerce alınan yaklaşık 18 Milyarlık maaş onların tabirimi hoş görün “dişlerinin kovuğuna” yetmeyen bir paradır. Bizim için çok, asgari ücretliler için ise bir yılda bile kazanılmayan, hayal edilmeyen bir paradır.

Bu zor dönemin en bariz zorluğu “suçlu” olmaktır. Hepimizin dinlendiğimizi hatta fişlendiğimizi çok iyi biliyorum. Herkes bir şekilde dinlenmekte ve takip edilmektedir. Dünyanın medeni özgür hiçbir ülkesinde bunu göremezsiniz, bu ülkelerde hiçbir vatandaş buna sessiz kalamaz, biz susuyoruz susmamız konusunda ikna edici zorlukları yaşamaya mecbur bırakılıyoruz. Lütfen bakar mısınız bizim ülkemizin geldiği noktaya;

Atatürkçü olmak suç,

Demokrasiyi özgürlüğü istemek suç,

Cumhuriyet bayramını kutlamak suç,

Sendika istemek suç

Adil ücret talep etmek suç,

Tarafsız sanatçı olmak yazar olmak suç,

“Onlardan” olmamak büyük suç,

Bayrağını savunmak suç, dilini dinini savunmak suç,

Yahu var mı böyle bir şey,  okulda kutlama yapan bir öğretmenin Atatürk büstüne çiçek koyması

Atatürk ilke ve devrimlerini över konuşma yapması bile suç…

Yani ülkede hemen herkes potansiyel “suçlu” adayı!

Cumhuriyet tarihinde ilk defa yaşanan bir olaydır bu, inanmayanlar bakar tarihin tozlu sayfalarına…

Suçlu ayağa kalk…

Hangimiz kim bilir?

Ekonomistlerin gözümüze soka soka anlattığı bir gerçek var, anlamak istemiyoruz; “Ülkede hemen herkes son on yılını neredeyse ipotek ederek borçlanmış, borçla yaşamaya alıştırılmış ve tuzu kuruların dışında işçi memur emekli harcama manyağı, fakir fukara ise sadakalara muhtaç yapılmıştır…”

İşte bu yüzden de “Hiçbirimiz bir şey yapamıyoruz, sadece seyrediyoruz…”

Korkuyoruz, yarınımızın, geleceğimizin en ufacık garantisi yok.

Hayallerimiz yok, istediğimiz rüyayı bile göremiyoruz, umutlarımız tükenmiş, ülkenin ve halkın geleceği üç beş tuzu kurunun ve körü körüne biat eden toplumların hatta hiç kimse kusura bakmasın, ”Para babalarının” sorumsuz duyarsız ve sadece paralarının peşine düşmüş iş adamlarının duygu ve davranışlarına muhtaç edilmiştir.

Milliyetblog ’da bir okuyucum var, adını da “Demokrasi penceresinden” koymuş. Ne zaman bugünün olumsuzluklarını yazsam ne zaman geçmişte sorgulananların gerçeklerini ortaya koysam köpürüyor, bana ahlak ve din dersi vermeye kalkıyor. Adı öyle ama “Demokrasiyle” uzaktan yakından alakası yok…

Haklı yukarıda saydığım özellikle demokrasi özgürlük Cumhuriyet ve adalet kavramları onlara göre çıkarları devam ettiği sürece “hiçtir” bilirim. Ve bunlar hemen aynı cenahın yani birilerinin işaret ettiği ve son noktayı koyduğu” kindar ve dindar” kesimdendir. Kurulmuş plak gibi birinin ağzından çıkan ne varsa doğrudur ve aynısı söylenmek zorundadır aynen söyler ve yazarlar. Kuldurlar köledirler ama kabullenemezler kendileri sadece “inananlardır”

Yani demem o ki, bizim sıkı sıkıya bağlandığımız ilke edindiğimiz savunduğumuz birçok değeri  “kindar ve dindar” kesim asla anlayamaz…

Bugünler zor günler, bize göre, haklısınız ama bazı şeyleri başarmak ve yeniden kazanmak çok daha zordur.

Suyu düşünmek susuzluğa çare değildir, odunu düşünmek ısınmak için çare olamaz,

İnsanın sadece bunları düşünmesi savunması yazması söylemesi de çare değildir bunlar hiç birimizi hedeflerimize ulaştırmaz.

Çare her şeye rağmen her türlü zorluğa imkânsızlığa rağmen çok daha fazla çalışmak uyulması gereken kuralları koymak ve bilaistisna uymaktır. Başarının temel kuralı da budur.

Hayatta büyük başarıların elde edilmesinde zaferlerin kazanılmasında tesadüflerin ve şansın son derece az payı vardır. Böyle zamanlarda dikkatli olmak ve etrafı çok daha fazla dikkatle gözlemek gerekmektedir. Sabır ise işin anahtarıdır.

Zor günler geçiriyoruz haklısınız ama zaman boş konuşmak ve ağlamak çaresizliği kabullenmek zamanı değildir. Daha fazla çalışacak organize olacak ve başarıya odaklanacağız, yoksa işimiz her zamankinden daha da zor buna emin olun…Ama imkansız da değil…

Lütfen dikkatle bakın büyük bir bilim adamını hikâyesine;

Einstein’dan bir gün, hayatta başarılı olmayı, matematiksel bir ifade ile anlatmasını istediler.

Bu büyük fizik bilgini: “Eğer (a) hayatta başarılı a olmayı gösterirse, formül şöyledir: a = x+y+z

Bu formülde (x) çalışmayı, (y) de dinlenmeyi gösterir.

“Peki, (z) neyi gösterir?” diye sorduklarında ise Einstein aynen şöyle cevap verir:

“(z) de, çenenizi tutmayı…”

Zor günler geçiriyoruz ama “güzel günler” yakında emin olun…

İyi haftalar…

Erdoğan Özgenç

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..