Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

İnkılap Tarihçisi Orhan Çekiç'in 2023 hayali CHP'nin haleti ruhiyesine tercüman oldu!

İnkılap Tarihçisi Orhan Çekiç'in 2023 hayali CHP'nin haleti ruhiyesine tercüman oldu!
 

Türk siyasetini yakından takip eden biri olarak Ak Parti'nin kurulduğu yılın hemen akabinde iktidara geliş ve 10 yıldır da iktidarda kalış sebebini kendimce yazılarımda anlatmaya çalışıyordum.

Dikkat ederseniz sebebini dedim, sebeplerini demedim; çünkü Ak Parti'nin iktidara gelişinin de iktidarda kalışının da tek sebebi vardı: Ekonomi.

Ak Parti, 1990'lı yıllar boyunca uygulanan ve sıfırı tüketen yağma ve hortum düzenine karşı bir tepki olarak  doğmuştu.

Yani olay ideolojik değildi. İdeoloji ile ilgili tek yanı; bunlar inançlı insanlardır, belki dürüst çalışırlar, düşüncesi idi.

Burada referans, Refah belediyelerindeki başarılı örneklerdi. Para yok diye suları akıtamayan, havayı kirleten, ana caddeleri bile çöp yığınına çeviren, şehir trafiğini felç eden belediyelere karşılık, onlar, dillere destan belediyeler yaratabilmişlerdi. 

Dürüst çalışıldığında yerel yönetimlerde başarılı olunuyorsa aynı şekilde merkezi yönetimde de neden başarılı olunmasın ki?

Krizlere mahküm olmak, İMF'ye bağımlı olmak, Türkiye'nin değişmez bir alın yazısı değilmiş fikri, bilinçaltılarına bu şekilde kazınmıştı.

İşte bu bilinçaltı Ak Parti iktidarını doğurmuştu. Bu iktidarın 10 yıldır devam etmesi ise bu bilinçaltının haklı çıkması ile ilgiliydi.

Dünya tersine dönmüştü. Güllük gülistanlık dünyada biz krizlerle boğuşurken; şimdi dünya krizdeydi, ama biz güllük gülistanlıktık.

10 yıl önce bunu rüyamızda görsek inanamazdık.

Durum bu kadar açık ve netken, Ak Parti iktidara gelir gelmez, başta Baykal'ın genel başkanı olduğu CHP olmak üzere bazı kesimler, ki bunun içerisinde tanınmış siyaset bilimci bilim adamları da dahildir, olaya hep ideolojik gözle baktılar.

Hatta bazıları işi 12 Eylül'e kadar götürdüler. Buna göre 12 Eylülcülerin de içinde yer aldıkları 'Yeşil Kuşak Projesi' kapsamında Türkiye'de sol katledilmiş, bunun yerine Türk-İslam sentezi desteklenerek Türkiye'nin aşırı sağa kayması sağlanmış, bu da bugünkü Ak Parti iktidarını doğurmuştu!

Eminim bu komplo teorisini Evren, kendisine yapılmış ağır bir hakaret olarak algılıyordur.

Bu görüşü savunanlar, 1990'lı yıllarda yaşanan yolsuzluklardan, uğursuzluklardan, soygunlardan, hortumlardan hiç bahsetmiyorlar; sanki o dönem Türkiye'de yaşamamışlar gibi. 

Bunlara göre Türk seçmeni, muhtemel 28 Şubatvari gerilimleri de göze alarak sırf ideolojik amaçlı fantezilerini tatmin etmek için Ak Parti'yi iktidara getirmişti!

Böyle olunca, kendilerinin de içerlerinde yer aldıkları siyasi oluşumların geçmişte yaptıkları fahiş hatalarla ilgili bir özeleştiri yapmaya da gerek kalmıyordu.

Öyleyse Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyet'i kurtarmak için yeniden Kuvayi Milliye'yi kurmanın ve topyekün seferberlik yapmanın tam zamanıydı.

Tamamen safiyane duygularla (ki çoğu vatandaşların ve asker kişilerin bu konumda olduklarını düşünüyorum) bu cephenin içinde yer alanlar yanında, bu durumu 28 Şubat'ta olduğu gibi bir 'Beleş İktidar' avantajına dönüştürmek isteyenlerin olduğu da yadsınamaz.

10 yıldır yaşadıklarımız, bu durumları tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Aslında Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en yıkıcı ekonomik krizi olan 2001 krizinden sonra bütün bu süreçte Türkiye'nin bir numaralı sorunu olması gereken ekonominin siyaset zemininde tartışılmaması adeta yok sayılması da bu durumu özetlemektedir.

Bu, sanal bir gündemdi. Ve bu durum benim çok garibime gidiyordu. Özellikle de anamuhalefet partisi CHP'nin bu sanal gündemi savunmasının toplumda büyük bir etkisi oluyordu. Ne de olsa hatırı sayılır bir tabanı vardı...

Bir cığ gibi bunun yansımasını merkez medya köşelerinde, internet sitelerinde ve sosyal medyada fazlasıyla görüyordum.

Don Kişot'un yel değirmenleriyle savaşından farksızdı.

Atatürk, laiklik, Cumhuriyet, bayrak, nereye gidiyordu da bizim haberimiz bile olmuyordu?

10 yıldır gitmediğine göre ne zaman gidecekti?

Dahası 89 yılda Cumhuriyet hâlâ sindirilememişse ne zaman sindirilecekti?

Gerçekte Atatürk'ün başarısız olduğunu söylüyorlardı; ama bunun farkında bile değillerdi!

Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa gelişiyle CHP'de sanki bir söylem değişikliğine gidildiği gözlense de bunun taktiksel ve konjonktürel bir durum olduğu, Kılıçdaroğlu'nun 29 Ekim kutlamalarındaki tavrı ve açıklamalarıyla ortaya çıktı.

Yani Batı yakasında değişen bir şey yoktu... 

Alternatif kutlama yapanlar bayrak mücadesi yapıyorlarmış!

PKK bağlantılı küçük bir azınlığı saymazsak, Türkiye'de bu albayrak için seve seve canını vermeyecek kim var ki?

Kurtuluş Savaşı'nı bu albayrak sevgisi kazandırmamış mıydı?

Hangi bayrağı, kime karşı savunuyorsunuz?

CHP'nin daha çok güncel siyasi hesaplarla böyle bir siyaset izlediğini sanıyordum ve böyle bir hayali söyleme kanıp CHP'nin peşinden gidenleri garipsiyordum.

Ta ki 29 Ekim günü CNN TÜRK'de canlı yayına çıkan Marmara Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yardımcı Doçent Doktor Orhan Çekiç'in açıklamalarını izleyene kadar...

Programda sokak röportajlarına da yer verilmişti. Soru, '2023'te nasıl bir Türkiye bekliyorsunuz'du. Türkiye'nin siyasi bölünmüşlüğüne paralel olarak bu soruya çok karamsar cevap verenler, Cumhuriyet ve laiklik kaygılarını dile getirenler olduğu gibi, ekonomik olumlu gidişin devam etmesini ve 2023'de Türkiye'nin bir dünya devleti olmasını bekleyenler de vardı. Hatta ikinciler çoğunluktaydı. Hele bir yaşlı kadının söyledikleri çok manidardı: Gelirken metrobüsle geldim, çok rahattı, bu hükümet çok iyi şeyler yapıyor, bunların devam etmesini istiyorum.

Sıra konuğa yani Orhan Çekiç'e gelmişti. Konuşmalarında mevcut iktidarı eleştiren ve rejim kaygılarını ifade eden Orhan Çekiç, nasıl bir '2023' bekliyordu acaba? Konuşmaya başladı...

"2023'ü soruyorsunuz ya, kötü gidiyor" girişi yaptıktan sonra:

"Ekmeğim olmasın, suyum olmasın, okulum daha az olsun, raziyim, ama şuna hiç razı değilim; 2023'de Atatürk'ün bize bıraktığı ülkeden bir metrekare bile gitmesine razı değilim."

(Burada Çekiç'in, kişisel anlamda fakirlikten bahsettiği düşünülebilir, ama 'okulum az olsun' sözü, birinci tekil şahıs ifadesinin aslında birinci çoğul şahıs anlamında kullanıldığını göstermektedir.)

Yine devamla:

"Bu iktidar olsun farketmez (Başka bir seçeneğin olmadığını ima ediyor),  egemen tam anlamıyla egemen, tam anlamıyla bağımsız, laik, sosyal, tam anlamıyla hukuk devleti bıraksın, ekmek onun olsun"

Bu konuşmayı izledikten sonra benim garipsediğim olaylarla ilgili kafam netleşmeye başladı.

Demek ki halkın bir numaralı gündemi olan ekmek, su, okul, önemli değilmiş!

Demek ki yapılan yollar, okullar, hastaneler, köprüler, tüneller, hızlı trenler, metrolar vs hiç önemli değilmiş!

Demek ki Ak Parti iktidarının büyük bir heyecanla açıkladığı 2023'de Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokma vizyonu hiç hiç önemli değilmiş!

Yeter ki tam bağımsız laik cumhuriyet olsun.

İyi de; ekmeğin, suyun, okulun olmayacak kadar fakir olduğunda sınırları hangi parayla aldığın silahla koruyacaksın?

Ya da okulun olmadığında hangi teknoloji ile ürettiğin silahla kendini savunacaksın?

Bu, tamamen dışa bağımlılık anlamına gelmiyor mu?

Dışa bağımlı olduğunda nasıl tam bağımsız olabileceksin?

Kaldı ki; günümüzde oluşan uluslar arası finans kuruluşları sayesinde artık ülkeleri sömürmek için işgale de gerek kalmamışken hangi tam bağımsızlıktan bahsediyorsunuz?

Ekonomik olarak güçsüz olacaksınız, aç susuz idare edeceksiniz; ama yine de tam bağımsız olacaksınız!

İşte size bir türlü anlayamadığım ve bir anlam veremediğim CHP'nin haleti ruhiyesi ve gerçek yüzü!

CHP, oy kaygısıyla bunları açık açık söyleyemiyordu demek ki...

Orhan Çekiç, CHP'ye tercüman olmuş...

Her şey Atatürk içinmiş! İki de bir Atatürk'ün partisi vurgusu da bundanmış!

Tamam da Atatürk'ün vasiyeti bunlar mıydı?

Atatürk, daha Kurtuluş Savaşı sırasında hatta savaşın en kötü döneminde yani orduların Sakarya'nın doğusuna çekildiği, Ankara'nın işgalinin konuşulduğu bir dönemde Eğitim Kongresi'ni (15-21 Temmuz 1921) toplamamış mıydı?

Yine Atatürk, İzmir'in kurtuluşundan 5 ay sonra, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından 4 ay önce 1. İzmir İktisat Kongresi'ni (17 Şubat-4 Mart 1923) yaptırmamış mıydı? Dikkat edin, Cumhuriyet daha ilan edilmemiş.

Bunların hiç mi sembolik bir anlamı yoktur?

Atatürk, eğitim seviyesi yükselmeden, ekonomik bağımsızlığa kavuşmadan gerçek anlamıyla bir bağımsızlığın olamayacağını bundan daha iyi nasıl anlatabilirdi?

Peki, Atatürk'ün işaret ettiği 'Muasır Medeniyetler Seviyesi' nerede kaldı?

Bu duruma göre, enkaz bir ekonomi devralıp Türkiye'yi ekonomik istikrara kavuşturan, İMF'nin ve Dünya Bankası'nın oyuncağı olmaktan kurtaran ve 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi olma vizyonu ortaya koyan Ak Partililer mi daha Atatürkçü yoksa 2023'de ekmeğim, suyum, okulum olmasın diyenler mi?

Birinciler Atatürk'ün icraatını yapıyorlar, ikincilerse edebiyatını ve istismarını!

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..