Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '16

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

“Yerli malı kullanımı”ndan yerel kaynakların kullanımına...

“Yerli malı kullanımı”ndan yerel kaynakların kullanımına...
 

Yerel halkı, yerel kaynakları kullanarak kendi harcamalarını finanse edebilecek gelir yaratabilen ekonomik bir yapıya kavuşturmak…


13 Aralık 2015 günü Urla ADD’nin çağrılısı olarak “Küreselleşen bir dünyada ‘Yerli Malı Kullanma ve Tutum Haftası (YKTH)’nın anlamı ve önemi” konulu bir söyleşiye katıldım. 1930’ların koşullarında son derecede anlamlı olan  YKTH’nın özellikle küreselleşme sürecinde uygulanmasının anlamlı olmadığı konusunda  literatürde pek çok yazı ile karşılaştım. Bununla birlikte ‘YKTH’nın uygulanmasının sürdürülmesini de ileri sürenler var[1].

Yirminci yüzyılın ilk onlu yıllarında, yıllarca süren iç ve dış savaşlar yüzünden iyice yoksullaşmış  Anadolu insanının  en önemli gücü kendi iç dinamiklerini harekete geçirebilmekti.

Bunun için önce İzmir İktisat Kongresi toplantı. Bu toplantıda ülkenin ekonomi paydaşları arasında önemli tartışmalar yapıldı ve kararlar alındı.

Lozan anlaşmalarından doğan kısıntıların kalkınmasından ve 1929 Dünya Ekonomi bunalımıyla birlikte ülke düzeyinde “yerli malı üretimi, kullanımı ve tasarrufu” konusunda önemli kararlar alınmaya başlandı. 1980’lerden sonra“sata sata bitiremediğimiz(!)” ülke ekonomisinin “çatı kuruluşları” bu dönemde oluşturulan politikaların sonucunda oluşmuşlardır

Dönemin başbakanı İ.İnönü’nün 12 Aralık 1929’da TBMM’de yaptığı konuşma ile fiilen başlayan “Yerli Malı Kullanma ve Tutum Haftası” , 1946’dan sonra resmen kutlanmaya başlandı. Yerli mallarını üretme ve kullanma konusunu yurt içinde yaymak ve benimsetmek için Aralık 1929’da Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu. Cemiyet, 1930’da Sanayi Kongresi’ni, 1931’de Ziraat Kongresi’ni, bunun dışında pek çok “yerli malları kullanma ve tutum” konusunda sergiler düzenleyerek, yayınlar yaparak “yerli malı üretim, tüketim ve tasarruf” konusunda toplumun bilinç ve davranışlarını geliştirmeye katkıda bulunmuştur.

Araya 2. Dünya Savaşı’nın girmesi, 1950’lerden sonra siyasi iktidarların “dış sermaye” ve “…daha liberal ekonomi” odaklı politikalar devreye sokmasıyla YKTH haftası kutlamaları ve uygulamaları büyük ölçüde yavaşladı. 1980’lerden sonra İMF  güdümlü “ekonominin yeniden yapılandırılması”  uygulamaları, AB Gümrük Birliği, GATTT ve DTÖ ile yapılan anlaşmalar ve küreselleşme rüzgarıyla Türkiye “küresel pazar”la bütünleşti . Dış finans kurumlarına sürekli borçlanan ve giderek dış ticaret açığı  hızla büyüyen bir ekonomik yapıya doğru yöneldi.

Alternatif ekonomi konumundaki SSCB’nin kendiliğinden sessizce dağılması ile “kapitalizmin seçeneksiz olduğu” çığlıkları ile rekabet iyice vahşileşti.  Ancak

“Yeni Liberal Ekonomi  Politikaları”nın sorgulanması gerektiğini ortaya koyan müthiş bir “oluşum” ortaya çıktı : 2008 Dünya Ekonomi Krizi…

2008 krizinin en önemli nedeni yüzlerce yıldır “kar  odaklı işletme dengesi” üzerine oturtulmuş ekonomide biriken sermaye gelirlerinin (rant+faiz +kar)  dünya alınıp satılabilen mal ve hizmet miktarının çok üstünde bir konuma gelmiş olmasıdır[2]. 2008 krizi  “tasarruflarla yatırımın” eşitlenmesi üzerine kurgulanmış olan“Makro ekonomik denge” kavramının da sorgulanması gerektiğini gündeme getirdi.

Özellikle “yatırımlar” yanında “tüketim için de  oluşturulan kredi fonları ile toplumların her kesimi için bir “borçlandırma mekanizması” yaratıldı. Özellikle kendi arz ve talep miktarlarıyla “küresel pazar”la bütünleşemeyen küçük üreticilerin “harcamaları” sürekli artarken gelirleri ise sürekli azalmaya başladı. Halkın eline verilen “kredi kartları” ile kolaylaştırılan kredileme mekanizması  ile  “sürekli borçlanan bir toplum” yaratıldı.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında başlayan “Yerli Malı Yurdun Malı,  Herkes Onu Kullanmalı” öz deyişi ile özetlenen uygulama ile Türkiye 1970’li yıllara kadar hiçte küçümsenemeyecek düzeyde tasarruf yapmış ve bunları çok önemli yatırım projelerine dönüştürmüştür.

ÖzellikleGATT  ve DTÖ anlaşmaları ile küresel pazarın önemli bir mahreci haline getirilen  Türkiye için yeni bir yaklaşıma  ihtiyaç duyulmaktadır : Yerel halkı, yerel kaynakları kullanarak kendi harcamalarını finanse edebilecek gelir yaratabilen ekonomik bir  yapıya kavuşturmak…

Bu satırların yazarı bunun, “Yerel Kaynakları Koruma ve Geliştirme Projesi” olarak ülke düzeyinde toplumla buluşturulmasını öneriyor . Ve  bu konuların tartışılması için sosyal medya ortamında “Kooparkadaş[3] ve “Yerel Kalkınma ve Belediyeler[4]” grupları oluşturmuştur.

Kooperatifçi selamlarımla…

Dr. Ayhan ÇIKIN

Urla, 17 Aralık 2016 



[1]Bu konuda bkz. USİAD : Bildiren , Yıl 13, Sayı 57, 2012; pdf dosyası

[2] Finans kapitalin banka stoklarındaki bu likit varlığın miktarının 5-9 kat arasında değiştiği  bazı basın haberlerinde yer almaktadır. Yıllar önce bu konuda   bazı bilgileri içeren (http://www.economist.com/content/global_debt_clock) web adresinde son yıllarda bu bilgilerin kaldırıldığı gözlenmektedir.

[3] https://kooparkadas.blogspot.com.tr/

 
Toplam blog
: 174
: 482
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Şair ve bilim insanı (Tarım Ekonomisi). 1 Ocak 1946, Muğla doğumlu. 1968'de asistan olarak girdiğ..