''Akan kan dursun''

Sorunların çözümünde önyargısız, önerilere açık ve mantıklı davranmak daima başarıyı kaçınılmaz kılar.

Peki, bunlar olmadan sorunları çözmek mümkün mü? Olabilir! Ancak arzulanan sonucu verir mi? İşte, o tartışılır!

Niçin bunları anlatıyorum? Aslında tahmin etmek zor değil. Bilindiği üzere, yıllardır ülkemizde “Kürt Sorunu” konuşuluyor...

Bu hususta sıkça söylenen ise, “akan kan dursun.” Evet, mutlaka durmalı. İstemeyen kim ki! Zaten ortak akıl da bunu gerektirir.

Üzücü olan “akan kan dursun” ifadeleri, bir talepten ziyade, sıradan bir dilek gibi söyleniyor.

Ve sorunun üzerinden onca zaman geçmesine rağmen bu iş nasıl olacak, kimler çözecek ve ne zaman çözülecek; henüz belli bir şey yok.

Dahası konu, sanki birileri bir yerlerden gelecek, “akan kanı” durduracak ve sıkıntılarımızı sona erdirecek şekilde dillendiriliyor.

Hal böyle olunca, olası çözüm önerileri zamanın insafına kalıyor ve belirsizlik süreci uzadıkça, uzuyor..

Ancak gerçek olan “akan kan”dır; durmadan, dinmeden, dinlenmeden. Hepimiz bunun farkındayız.

Bu nedenle bir an evvel buna çare bulmalıyız. Hem de önyargısız, mantıklı ve önerilere açık yaklaşımlarla bunu başarmalıyız.

Sorunu çözmek adına bu güne kadar yapılmış öneriler yok mu? Var, fakat içlerinde mantıklı olanına rastlamak mümkün değil.

Mesela, “Sınır ötesi harekat yapıp, bu işi bitirelim” Veya “Bölgeyi insanlardan arındırıp, güvenlik şeridi oluşturalım.” diyenler var.

Öte yandan “İkinci eşlerimizi Kürtler’den alalım. Böylece onlarla hasım değil, hısım oluruz.” diyen yerel yöneticilerimiz de mevcut.

Ya “Siperde dik durdum.” “Yok, çömeldin.” tartışmasını başlatıp, aylarca gündemi meşgul eden siyasi liderlere ne demeli?

Bu önerilerin hangisi akla ve mantığa uygundur? Ya da bunlardan kaçı demokratik öneriler bağlamında ele alınabilir?

Olumsuzluklar sadece bunlarla da sınırlı değil. Uygulamada huzuru bozucu ve güveni sarsıcı hatalar da mevcut.

Örneğin, taş atan çocuklara karşı izlenen tutum. Güvenlik gerekçesiyle alınan tedbirler ve bunların neticesinde yöre insanının yaşadığı mağduriyetler...

Böyle bir ortamda ve getirilen abuk, subuk önerilerle “Kürt Sorunu’na kalıcı bir çözüm bulmak mümkün mü?