Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

"Datça" hak ettiği üne kavuşuyor.

 "Datça" hak ettiği üne kavuşuyor.
 

"Datça Belediyesine teşekkürler"


 “Tanrı, yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını istiyorsa Datça Yarımadası’na bırakır”

Evet, ünlü coğrafyacı Strabon böyle demiş oksijen bakımından Dünyanın ikinci, Türkiye'nin ise en zengin bölgesi Datça için.

Marmaris ve Bodrum'a çok yakın olmasına rağmen, doğallığını koruyabilmiş ender turizm merkezlerinden birisi olması da büyük şans.

Datça limanından kalkan gezi tekneleri yarımada'nın ucunda bulunan Knidos'a doğru yol alırken doğanın güzelliği ve mis kokuları arasında kendinizden geçmeniz boşuna değildir yani!

Akdeniz ve Ege tarafına serpiştirilmiş irili ufaklı yüzlerce sayıda koyları seyreylerken büyülenirsiniz adeta.

Ancak tüm bu eşsiz özelliklerini ve güzelliklerini yitirir mi bilinmez.

Çünkü çok hummalı bir çalışma gözlemleniyor bu sezon öncesi Datça da.
Kentin yeni yüzüne yakışacak modern yollar açılıyor, hasar görmüş olanları yenileniyor parke taşları ile kaplanıyor.

Halen devam eden düzenlemelerde mermer ve taş gibi doğal malzemeler bir arada kullanırken, peyzajında yöresel maki bitkilerinden yararlanılıyor.

Antalya ve Bodrum'dan sonra Türkiye'nin üçüncü turizm markası olma yolunda Datça emin adımlarla hızla ilerliyor.
Çok daha önemlisi mevcut limana ek olarak yapımına başlanan ve ilk etapta, 300 yat bağlama kapasiteli yeni marina ve alışveriş merkezleri projesine ilk kazmanın vurulmuş olması.

Çünkü 2013 yılının mayıs ayında hareketliliği, renkliliği ve zarafetiyle ilçeye deniz yoluyla gelenlerin görsel bir şölenle karşılanması hedefleniyor.

Datça'nın kaderini değiştirecek olan bu proje sayesinde Dalaman ve Milas havaalanlarına ulaşım da çok daha rahat olacak.

Bodrum ile Datça arasında yapılan yolcu ve araç taşıyabilen feribot seferleri dışında halen Rodos, Kos ve Marmaris’e deniz ulaşımı sağlanabiliyor olması da önemli bir ayrıntı.

Yelkenli ve sörf için eşsiz bir havaya sahip olan Datça’da dalış merkezleri tarafından denizin dip zenginliklerini keşfetme fırsatı sunulması ise dalgıçları adeta büyüleyecek kadar güzel.

Yerli, yabancı herkesin beğenisini toplayan ve eşsiz tarihi kalıntılara sahip eski Datça ise Selçuklu döneminden kalma camileri, eski taş evleri, yel değirmenleriyle bir tabiat harikası!

Buraya kadar her şey tamam her şey çok güzel.

Şehrin gelişimi ve halkın kaliteli hizmet alması adına her türlü gayreti gösteren Datça belediyesinin hakkını teslim etmek gerek.

Ancak korkulan o ki, turizmcilerin ülkemizin bu cennet köşesini tüm dünyada hak ettiği üne kavuşturmakta oldukça iddialı görünüyor olmaları.

Başka kentlerle mukayese edildiğinde yat turizmi potansiyelinin bu bölgeye çekilmesi gibi kendisini çok daha ön sıralara taşıyacak büyük bir kıyı kenti projesi hayata geçirilmiş bile..

Yani açıkça söylemek gerekirse maalesef ki Datça deniz güneşin ötesinde, yeniyi keşfetmek isteyen ve daha çok üst gelir seviyesine sahip turistlerin gözdesi olmaya hazırlanıyor...

Hem de Dünyanın en kaliteli” bademi, Datça hurması, yoğun çam ormanlarından süzülen çam balı, kekik balı, adaçayı, papatya çayı, zeytinyağı, şifalı suları ve denizinde avlanan o çok lezzetli balıklarıyla..

Bu güzel cennet köşesini ilk kez 90'lı yılların başında keşfetmiş ve tekrar gelmeyi iple çekmiştim.

Son gittiğimde de adeta dar sokakları andıran Marmaris- Datça arası yolun işlek ve rahat bir otoyola dönüşmesi dışında öyle çok kayda değer bir değişiklik göremedim.

Bu ani gelişmeler sonrasında Datça yeni yüzüyle eski halini mumla aratır mı derseniz cevabım çok net olmayacaktır.

Ne dersiniz; Datça'yı Datça yapan tüm bu değerler şöhreti yakaladıktan sonra da yerli yerinde kalırlar mı acaba?

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1021
: 1607
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

Çok eski olmayan bir tarihte tıpkı sizler gibi Melek'lere gülümsermişim uykulu hallerimde!  ..