''Demokrasi'' ve ''parti kapatma''

Tarih 14 Mart 2008 Cuma günü... Türkiye Cumhuriyeti'nde 2008 yılının ve yakın geleceğin büyük ihtimalle en önemli olayı gerçekleşti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Davanın temel iddiası ''AKP'nin laikliğe aykırı fiillerin odağı haline gelmiş olması'' .

Hukuk uzmanı değilim, abuk sabuk bir yazı yazarak hukuka saygısızlık yapmak da istemem. ''Parti kapatma'' ya karşı olabilirsiniz, özelinde AKP'nin kapatılmasına karşı olabilirsiniz ama lütfen ''Halkın yüzde 47'sinin oyunu almış bir parti kapatılamaz!'' savıyla gelmeyin.

Kurallar ve oyun o kadar net ki, bunu tartışmaya açmak zeka seviyesinin ne olduğunu gösterir; hakkında dava açılanlar da ne kadar haksız olduklarını biliyorlar.

Oyunun kitabına, yani Anayasa'ya bakalım...

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 68. madde 4. fıkrası diyor ki: ''Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz...” Anayasa'nın 69. maddesine göre bu partilere ne olur? ''Temelli olarak kapatılır.''

Kimse bizimle alay etmesin. Türkiye'de yaşanan bu tartışmaların seviyesi mahallede yapılacak tartışmaların seviyesi kadar, ne yazık ki... Kafamda kurguluyorum. Kahvede oturan insanlar tartışıyor. Birincisi diyor ki ''AKP'ye kapatma davası açılmış.'' İkincisi de diyor ki; ''Bir ülkede yüzde 47 oy alan parti kapatılamaz!...''

Politikacılarımız, yazarlarımızın çoğu, milletimiz böyle ufak hesapların peşindeler... Bırakın yüzde 47'yi, isterse yüzde yüz oy almış olsun; bir siyasi parti devletin temel hukukuyla çatışıyorsa o parti kapatılır. Bu kadar net! Anayasa'da ''Halkın x kadar oyunu almış bir parti kapatılamaz.'' şeklinde bir kanun mu var? Yok. Bırakalım ucuz tartışmaları...

İkinci bir tartışma konusu. ''Demokrasilerde parti kapatmak olmaz.'' mış. Hadi canım siz de! Almanya'da 1956 yılında Komünist Parti mahkeme kararıyla kapatıldı. İspanya'da terör örgütünün uzantısı Batasuna partisi sekiz defa kapatıldı. Almanya'da ve Avusturya'da Neo-Nazi partiler defalarca kapatıldı. ''Demokraside parti kapatmak yoktur.'' şeklinde bir mantık yoktur. Devletin temeliyle çatışan parti her zaman, her yerde kapatılır. Eğer demokraside parti kapatmak olmaz ise bu Başbakan Erdoğan'ın zamanında söylediği ''Laiklik elden gidiyormuş. Millet istedikten sonra elbet gidecektir.'' sözüne döner, ipin ucu kaçar.

AKP'nin devletle çatışması şimdi yargı alanına taşındı. Başbakan Erdoğan ve kurmaylarına göre ''Partiyi halk kurar, halk kapatır.'' Bu partiyi halk mı kurdu? Hiç öyle birşey hatırlamıyorum. Diyelim ki, halk kurdu. Türkiye'de öyle bir ''Siyasi Partiler Kanunu'' var ki, halkın %99'u istese bile bir siyasi parti kapatılamaz. Hükümetin bahsettiği ''halk'' onlara oy veren halktan mı ibaret?

Kapatma davası üzerine AKP'nin yaptığı açıklamalar hiç hoş değil: ''Garabeti yaşatanlar utancı yaşayacak.'', ''Avuçlarını yalayacaklar'', ''Türkiye zarar görecek.'' Bir iktidar partisinin mensuplarına yakışan sözler mi bunlar? Yargıyla milleti karşı karşıya getirmeye çalışmak hiç yakışıyor mu? Mahalle kabadayılığı yapmak dava açmanın lekesini siliyor mu? Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin'i hedef gösteren zihniyet, bugün de Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı daha sert bir şekilde hedef gösteriyor? Bilmem tehlikenin farkında mısınız?

Bugün demokrasi havarisi kesilenler, birkaç ay önce Demokratik Toplum Partisi hakkında kapatma davası açıldığında hiç öyle değillerdi, çok ilginçtir (!) DTP hakkında kapatma davası açılırken o demokrasiye aykırı değildi, çok normaldi. Şimdi ise hiç öyle değil. A partisi veya B partisi hiç önemli değil, Anayasa'da yukarıda yazdığımız maddeler yer alıyorsa partiler kapatılır, o kadar nettir!

A partisi kapatılsın, B partisi kapatılmasın demiyorum. Oyunun kuralları belli, kurallar baştan konmuş, bunun üzerinden politika üretmenin hiçbir hoşluğu yok. Herkes susup yargı kararını beklemeli. Yüzde 47 oy alınca ''Ne istersek onu yaparız, devleti değiştiririz.'' mantığı var mıdır? Yüzde 53'e bırakın saygı duymayı, ezmeye çalışanlara birileri ''dur'' der. Bu ayıp da yargının değil, hakkında dava açılanlarındır...