Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '08

 
Kategori
Dünya
 

ABD - İran ilişkileri'nde son durum

ABD - İran ilişkileri'nde son durum
 

ABD-İran Savaşı'na -maalesef- adım adım...


Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan ''Soğuk Savaş'' Sovyet Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanmıştı. Sovyet Rusya'nın 1991'de dağılması sonucu savaşın Amerika Birleşik Devletleri lehine sonuçlandığını söyleyebiliriz. Savaş demek ne kadar doğrudur bilinmez nitekim ''soğuk'' olması mücadelenin çatışmaya dönüşmemesinden ileri gelir.

Konumuza dönelim; 1991'de Sovyetler'in dağılması uluslararası ortamın tek kutupluluğa dönüşmesine neden oldu. Esasında tek kutuplu olmayacak ilişkiler meydanın boş kalmasından dolayı ABD etkisine açık oldu. Doğru politikalar yürütülse ABD tek kutup olmayı sürdürebilirdi ama bunları yürütemediler. 1991-2001 arasında kendisine düşmanlık yaratacak politikalar dışında politikalar üretemeyen ve diğer dünya ülkelerinin gelişmesine göz yuman ABD bugün birçok rakibe sahip: Avrupa Birliği, Rusya, İslamcı teröristler, İran ve Çin.

Çok kutuplu dünyaya doğru giderken 11 Eylül 2001 saldırıları gerçekleşti. Bu saldırıları düzenleyen teröristleri barındıran Afganistan aynı yıl işgal edildi. Afganistan'da başarısız olan Amerika Birleşik Devletleri ''hukuk tanımazlığının'' bedelini ödedi. Afganistan topraklarını İslamcılar'a satan ABD hala bölgeden çekilmedi ve kan akıtmaya devam ediyor. ABD 2003 yılında ''kitle imha silahlarını bulmak ve yok etmek'' amacıyla Irak'a saldırdı. Nisan 2003'te Saddam Hüseyin yönetimini deviren ABD ''ikiye bölelim, üçe bölelim'' hesapları içinde bölgeye teröristleri soktu ve beş yılda bir milyonun öldüğü bir cehennem yarattı.

''Terör örgütleri'', ''kitle imha silahları'', ''demokrasi getirme'' sözleri kimseyi inandırmadı, ABD'yi de kesmedi ve yeni rakiplerini buldular: İran.

İran'la 1979 Devrimi'nden beri arası soğuk olan ABD bölgedeki faaliyetleri yüzünden karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. İran'a karşı uluslararası desteği sağlamak için de bahaneyi buldular: ''Barış amaçlı olmayan nükleer faaliyetler'' ! 3 Ağustos 2005'de Cumhurbaşkanı seçilen Mahmud Ahmedinejad zaman zaman ABD'ye meydan okurken, genellikle ABD'nin stratejik ortağı İsrail'i hedef aldı.<ı> ''Barış amaçlı nükleer çalışmalarımız var.'' diyen Ahmedinejad'ı uluslararası kuruluşlar da doğruluyor. 2005 Nobel ödülü sahibi ABD'nin tek uluslararası rakibi Uluslararası Atom Enerjisi Kurulu Başkanı Muhammed El-Baradey de<ı> ''Sakıncalı nükleer çalışmalar yapılmadığını.'' söyledi. CIA'in kamuoyuna sunulmayan raporlarına göre de İran barış için çalışıyor.

Tarihe geri dönelim... İran'ın nükleer araştırmaları 1950'lerde başlamıştır. 1968 yılında ABD, Sovyet Rusya'ya karşı İran'ın nükleer silahlanmasını desteklemiştir. 1979 İran İslam Devrimi ise İran ile ABD'yi can düşmanı yapmıştır. Bundan sonra İran nükleer çalışmalarını bitirmemiş ve tabii ki ABD'nin düşmanı olmuştur. 1987 yılında ise ''İrangate skandalı'' yaşanmıştır. Ronald Reagan'ın başkanlığı döneminde bazı yöneticilerin İran'a gizli olarak silah sattığı ortaya çıkmıştır, olay bugün bile çözülememiştir.

Olayı reel politiğe çevirelim: İran ABD'nin Ortadoğu'daki faaliyetlerinden rahatsız. ABD, İran'ın nüfuzundan rahatsız ve Şiiler'e karşı denge unsuru olmasını istemiyor. İsrail, İran'a karşı tek başına savaşamayacağını söylüyor. (İsrail, Hizbullah'a bile kaybettiğine göre bundan normal ne olabilir?) ABD yönetimi İran'a karşı operasyon istiyor, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad kışkırtıyor ve İsrail'i yok etmek istediğini açıklıyor. ABD Başkan adaylarından John McCain seçilirse derhal İran'a saldıracağını açıklıyor ve halk tarafından destekleniyor.

Olaya bölgenin en kritik ülkesi Türkiye açısından bakalım: Türkiye bu muhtemel savaşta taraf olmak zorunda. İran tarafını seçerse ''stratejik ortak'' ABD'yi karşısına alır, Irak'ı karşısına alır, İsrail'i karşısına alır. ABD tarafını seçerse rejim ihracı peşinde olan İran'ı karşısına alır. İran'ın İstanbul'u yerle bir edecek nükleer güce sahip olduğunu biliyoruz.

Bu sorunun dinle ilgisi yok. Muhtemel savaşta ne İran'ı tutarız, ne ABD'yi. 2005'te başlayan gerginliğin savaşa dönüşmemesi John F. Kennedy gibi bir liderin ortaya çıkmasına kalmış. ABD cephesinde öyle bir lider yok. İran'da ise yarın milletvekili seçimleri var, seneye cumhurbaşkanlığı seçimi. Umudumuz İran'dan dünyayı barışa götürecek büyük bir lider çıkması, yoksa gelecek parlak durmuyor...

 
Toplam blog
: 641
: 316
Kayıt tarihi
: 16.12.07
 
 

Bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin gözünden dünya ve bonusu olarak da futbol... ..