Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '07

 
Kategori
Tiyatro
 

''Eğitim Fakülteleri ve Tiyatro Eğitimi ''

''Eğitim Fakülteleri ve Tiyatro Eğitimi ''
 

Eğitim Fakültelerinde okuyan öğrencilerin büyük çoğunluğu, ilk tercihlerini bu yönde yaptıklarından burslu okumayı hak ederler. Yüksek puanlarla gelen öğrencilerimizin sayısı da oldukça fazladır. Öğretmen olmak, ilk hedefleri olduğundan, sosyal iletişim, insan ilişkileri, pedagojik yaklaşım, psikolojik danışmanlık ve sosyo-kültürel eğitim ön planda yer alır.

Öğretmenlik: Bilgilerle çevrelenmiş rolleri, yerine ve zamanına göre öğrencilerle paylaşım sanatıdır.Çocuğun eğitiminde rol alacak olan öğrencilerimizin, bilimsel donanımlarının yanı sıra, kültürel etkinliklerdeki becerilerilerinin arttırılması da yadsınamaz.Tiyatrodan, resimden, müzikten, spordan, oyundan nasibini alamayandan öğretmen de olamaz.

İnsanoğlu , hemen her yaşta , yaşayarak öğrenmeye yönelik kodlanmış gibidir. Bu nedenle de dinlediklerimizin sadece yüzde yirmisini ; okuduklarımızın da yüzde otuzunu algılarız..

Ancak yaparak, yaşayarak uyguladıklarımızın yüzde seksen beşini algılayacak kadar başarılı oluruz.Sadece kuru bilgilerle mezun olmuş, öğretmen adaylarının mesleklerini uygulamakta ne kadar zorlandıkları;hatta kısa sürede öğretmenlik mesleğini bırakacak duruma geldikleri gözlemlenmiştir.

Eğitim Fakültelerinde , tiyatro eğitimi bu nedenle çok yararlı olmaktadır. 12 Eylül Döneminden sonra YÖK'le kurulan tüm üniversitelerde zorunlu okutulmak üzere İnkılap Tarihi, Beden Eğitimi ve Türk Dili Dersleri konmuştu.Tiyatro ve güzel sanatlar ise seçmeli ders konumundaydı.Bu uygulama halen sürmektedir.

Eğitim düzeyi yüksek olan birkaç eğitim fakültesi dışında, öğretmen yetiştiren birçok fakültede, güzel sanatlar ve tiyatro alanında, yeterli öğretim elemanı bulunamadığından; bazı dekanların da tiyatroyu ''angarya'' görmeleri nedeniyle seçmeli dersler içine alınmamaktadır.
...............

!980'li yıllarda göreve başladığım, eğitim fakültesinde , Edebiyat Derslerinin yanı sıra , folklör ve tiyatro dersleri de vermeye başlamıştım.Öğrencilerin siyasi ekipler içinde yer almasını daha çok önemseyen idareciler yüzünden, tiyatro çalışmalarım değişik entrikalarla engellenmek isteniyordu. Bizler, yılmadan çalışıyorduk.

Hatta, fakültenin dekanı, çok amaçlı inşa edilen ve içinde tiyatro sahnesi bulunan spor salonumuzun tiyatro sahnesini duvarla ördürmüş (!) ve orayı da arşiv (?) yaptırmıştı. (O, şimdi, aynı yerde Rektör...!)

Prova yapacak sahne bulmakta zorlanıyorduk.12 Eylül öncesi anarşiden en çok nasibini almış olan Halk Eğitim Merkezi'nin ''Metruk''salonunu , uzun uğraşlar sonunda, öğrencilerimle temizleyip gösteriye hazır hale getirmiştik.

İlk oyunumuz da o günlerde güncel olan ve Bulgaristan'daki soydaşlarımızın sürgün edilmesini anlatan bir dramdı.Oyunun senaristi ve yönetmeni olarak da oldukça heyecanlıydım.Hatta, bir öğrencim.nasıl olduğumu sorduğunda , dilim sürçmüş ve ''Bacaklarım zangır zangır titriyor'' yerine....

''-Heyecandan, zangırdaklarım...Bacak...bacak ediyor...!'' Deyivermiştim.

Gösteri günü geldiğinde salon hıncahınç dolmuştu.Öndeki sıralar, her zamanki gibi'' kalantor'' protokol heyetiyle dolmuştu.Zamanın aydın valisi, tiyatroya ilgi gösterince ''çevre heyeti ''de ister istemez gelmişti.

Sevgili Dekanımız(?) çalışmalarımıza hiç destek vermemesine rağmen , oyun öncesi, koca gövdesiyle sahneye fırlayıp, ''İçi boş hamasi bir nutuk'' da attırıvermişti....

Üniversite öğrencileri, hocalar, halk çok ilgili görünüyordu.Ön sıranın kenar sandalyelerinde, İstiklal Savaşı Madalyalı , belinde kabzası parlayan kocaman bir ''Piştov''silahıyla, doksanlık Gazi Dede ve nur yüzlü bir nine yan yana oturuyordu.

Pür dikkat oyunu izlemeye başlamışlardı.Oyunumuz , aile içi bir dramı anlatıyor;öğrencilerim olağanüstü roller sergiliyorlardı.

Öyle bir sahne oynanıyordu ki, Bulgar Askeri rolündeki öğrencimiz, anne rolündeki , baş rol oyuncumuz kız öğrencimize işkence ediyor; kızımız da ağlayarak olağanüstü bir rol yeteneği sergiliyordu...İzleyenler çok duygulu anlar yaşıyordu...Birinci perde sona ermek üzereydi...

Tam o sırada , önde, kenarda oturan nine , aniden ayağa kalkmış ve elindeki koca çantayı havada sallayarak öyle bir fırlatmıştı ki;çanta bizim asker rolündeki delikanlının başında patlamış ve içindekiler de etrafa saçılmıştı...

Şaşkınlık henüz sürerken üst üste silah sesleriyle herkes paniklemişti...! Anarşi günleri geliverdi aklıma...

Nine çantayı atınca, Dede de coşmuş, belindeki ''Piştovu'', ''Düşman Bulgar Askerinin '' üzerine doğru ateşlemeye başlamıştı...Arkasından da kahkaha atarak, ''-Korkmayın leeennn..Evlatlarım...Kuru sıkıııı...kuru sıkııı...!! '' Diye bağırıyordu...

Oyuncular, rollerini bozmayarak sahnelerini tamamlarken, salondakiler ayağa kalkmış ve ''Ninenin'' tepkili duygularını ayakta alkışlıyorlardı...Perde bitmişti, hepimiz sevinçle karışık büyük bir şaşkınlık içindeydik.

Perde arasında, Vali Bey ve heyeti Nineyi ve Gazi Dedeyi yanlarına alıp dinlenme salonuna götürmüşlerdi.Hemen yanlarına gimiştim.Dede ve Nine ''Kıkır ...kıkır '' gülüyorlardı. Dedenin belindeki kuşakta duran ''Piştov''un dumanı hala tütüyor gibiydi...

Neden böyle bir davranış sergilediklerini sorduğumda: Nine geriye doğru kaykılarak,

''-Yavrım, orada oynayan kız, benim kızım...! Ben O'nu izlemek için taaa...Manisa'nın köyünden gelmişim...! Baktım benim kız elden gidiyor...Kaldırdım, salladım çantayı...Ne bilem...Ben hayatta ''Teratora '' mı gördüm...? Gusuruma bakmayın gari...! Kızıma da söyleyin çabık getürüveesin cantamı...'' Deyince çok gülmüştük.

Gazi Dede'nin üzerine gitmeye pek cesaret edemedik...Sağ elinin parmaklarıyla kadayıf sarılığındaki gür bıyıklarını buruyor...Bir taraftan da Vali Bey'e gülüp ''Göz atıyordu''...Maazallah...Bu sefer gerçek mermi koyuverirdi neme lazım...Hemen sahneye dönüp ikinci perdeyi başlatmıştım...

Dedemiz ve Ninemiz , ikinci perdede hiç yaramazlık yapmadan oyunu gözyaşlarıyla izlemişlerdi...

Öğretmen yetiştiren bir fakültenin, binlerce renkli anılarla dolu defterlerinden sadece bir yaprağı aralamak istemiştik.Tiyatro ile renklenen öğretmenlik yaşamlarına devam eden öğrencilerimin, başarı ve sağlık dolu haberlerini alıyorum.

O günlerde sanat ve tiyatro eğitimi alan bir öğrencim, bugün bulunduğum kentte Halk Eğitim Merkezi'nin müdürüdür.Bulunduğu merkezi bir '' sanat yuvası ''haline getirmek için mücadele etmektedir.

Ben de önümüzdeki günlerde, yetişkin öğretmenlere, MEB'nin talebi üzerine, ''Yaratıcı Drama''...''Diksiyon''...''Drama'' ve '' Oyunlarla İlkokuma ve Yazma Öğretimi Dersleri '' Vermeye hazırlanıyorum.

İnsan sanatsız, sanat insansız olamaz.Öğretmenlik de insanı şekillendiren bir sanat olduğuna göre, tiyatrosuz olamaz.

Konuşmayan dudaklarımızın gizemli duygularını çoğu zaman vucut dilimizle ele vermez miyiz...?

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..