Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '14

 
Kategori
Öykü
 

''Fazıl dayı''

''Fazıl dayı''
 

''FAZIL DAYI''


Önüne katıp dört tekerlekli arabasını, iteleye iteleye bütün kasabanın hurdalarını toplardı Fazıl Dayı. Çocukluğumdan beri haftada birkaç kez görmeye aşınaydık onu. Kimse bilmezdi nereden geldiğini, nereli olduğunu, geçmişini. Herkesin bildiği bir tek şey vardı o da gelir atılacak eşyalara bir fiyat verir işimize gelirse alır işimize gelmezse hadi oradan der gibi yoluna koyulurdu. Hep böyleydi Fazıl Dayı, bir şey gizler dururdu gözlerinin arkasındaki derinliklerde. Ama hiç kimse o derinliklere dalmayı içindeki yaşanmışlıkları deşmeye cesaret edemezdi. İşte o bilinmez adam yıllarca bu ilçenin sokaklarında hurdaları topladı durdu. İlçenin hemen dışındaki evinin bahçesi hurda atıklarımız ile doluydu. O bu hurdaların tam ortasındaki iki odalı evinde yalnız yaşamaya alışmış birinden çok fazla bir şey değildi gerçekte. Mahallenin dedikoducu kadınları onun hakkında öyle hikâyeler uydururlardı ki aklınız dururdu. Kümeste çalınan tavukları o çalardı, evi röntgenlenenlerin evini o röntgenlerdi, Herkese mutlaka bir nazarı değerdi. Hatta Veli dayının altına kaçıran çocuğunun yirmi yaşında hâlâ altına kaçırmasının tek sorumlusu oydu. Çünkü daha apıldarken annesi onu camın dibine getirmiş sokağa bakarken o çocuk Fazıl Dayıdan çok korkmuş ve o günden sonra musluğunu tutmayı bir türlü becerememişti. Fazıl Dayı belki bunları duyardı ama hiç sesini çıkarmaz sadece kimin çıkardığını bildiği adı bizde saklı o yaşlı kadına ters bakmaktan da kendini alamazdı. Sadece yaşı büyük olanlar bu yaşlı kadın ile Fazıl Dayının arasındaki o saklı sırrı bilir ama kimsede açıkça söylemezdi. ‘’Sır’’ artık her kes biliyor yazsam mı? Tamam, Fazıl Dayıyı o yaşlı teyze tam bir hafta gençliğinde evine kapatmış ama Fazıl Dayı tık bile dememiş inatla.
 
Ben Ahmet, hastanede hizmetli olarak çalışıyorum. Sigortalı iş dediler işe girdik. Bir yıllık sigortamı tam dolduracakken nedense işten atılır ama kendi rızamla tabi, yıllık tazminatımı hiç hak edemezdim. Eh büyüklerimiz öyle reva görmüşse yapacak bir şey yok. Ne demişler Şeriatın kestiği parmak acımaz. Acıyan onların parmağı olmadığı için de problem yok. İstersen kıbleye kıçın dönük de, diyebilecek yiğit de değilim ben. Herkesin orasındaki burasındaki kılları temizlerim, altına kaçıranların da… Ama kalbimizde Allah var Fazıl Dayı bir hafta önce hastaneye yattı baktım adam tertemiz gelmiş. Sanki başına gelecekleri bilir gibi. Bu sabah doktorla konuşurken onları duydum. Fazıl Dayı doktora her şeyi açıkça söyletti. Yani hastalığını ve yolun sonunda kaç günlük yolunun kaldığını falan. Doktor Fazıl Dayının metaneti karşısında süklüm püklüm oldu karşısında. Konuşmanın sonunda tek şey söyledi Fazıl Dayı. O günden bir gün önce zarfın içindeki telefon numaralarını aramasını ve kaçınılmaz gerçeği tek tek telefona çıkacak kişilere söylemesini. Fazıl Dayının tek istediği buydu. Hayattan bir şey alamamıştı Fazıl Dayı ama o gün noteri istedi nedense. Noter hasta yatağında onun vasiyetini yazdı. Vasiyette neler vardı neler. Noter ve ben de tıpkı doktorumuz gibi apışıp kalmıştık.
1-      Banka hesabımda biriken ve tarafımdan tek kuruşu kullanılmamış Gazilik maaşımın tamamını,
 
2-      Evim ve evim bahçesindeki tüm hurdaların satılıp kuruşu kuruşuna,
 
3-      Ankara ve İzmir deki birer apartman dairesinin tüm haklarının tamamıyla Mehmetçik vakfına bağışladığımı belirtirim.
 
4-      Kimliğim gizli şekilde burs verdiğim ve yatağımın yanındaki komidinin çekmecesindeki 20 öğrenciye özür mektubu yazılmasını vasiyet ederim.
 
İşte böyle. Ben, Noter ve Doktor öylece kalakaldık odada. Sessizce çıktık yanından. Odanın kapısının tam karşısındaki banka yığılıp kaldık öylece. Üçümüzde Fazıl Dayının asaletinin karşısında öyle ezilmiştik ki bunu anlatmak mümkün değil.
 
Sonra sessizce bekledik o günün gelmesini. İçimizde yeni bir Fazıl Dayı doğmuş onu bir an babamız bir an amcamız bir an dünyanın hiç tanımadığı bir filozof yapıyorduk. Odasına girdiğinde doktor önce çenesine bakıyordu artık. Çünkü gık’ı çıkmıyordu canı acısa bile. Ama çenesi sımsıkı kapalıysa anlıyordu acı çektiğini ve hemen koşup morfin yapıyordu koluna. Sonra bekliyordu başında çenesinin gevşemesini. Çenesi gevşeyince gözleri ardında odasından çıkıyordu. Sonra ben giriyordum altını temizlemeye. Hiçbir insanın atığı o güne kadar sanki gül kokmadı bana. İftiharla temizliyordum ve şükrediyordum böyle bir insanı temizleyebildiğim için. Noter de o günden sonra her akşam onu ziyarete geliyor biraz vakit geçiriyordu başında.
 
Günlerden Çarşamba. Sabah doktorun yaptığı iğnenin etkisinden öğleye doğru kurtulur gibi oldu. Beni çağırıp günlerden hangisindeyiz diye sordu, bende Çarşamba dedim. Doktora söyle yarın sabahtan aramaya başlasın telefonları. Cuma günü burada olsunlar. Sonra daldı Fazıl Dayı…
 
Perşembe gecesi Doktor ve ben Fazıl Dayının yatağının hemen yanı başındayız. Sayıklıyor durmadan. Koş diyor, yat asker diye bağırıyor bazen, sancak sancak diye inlerken gözlerinden gözyaşları boşalıveriyor…
 
Sonra bir gülümseme geldi yüzüne. Başını aşağı yukarı eğer gibi yaptı. İniltiyle,
-Nerde kaldınız?
Bu son sözleri oldu Fazıl Dayının. Kaybettik onu o gece.
 
Bugün, günlerden mübarek Cuma. Hastanenin önüne yurdun değişik illerinden gelen onlarca araba geldi. Birçoğunu çocuklarının taşıdığı yirmiden fazla yaşlı adam. Ayakta durabilenlerden bir kaçı onu morgdan alıp bir güzel yıkayıp abdest aldırdılar. Sonra kefenlediler itinayla. Belediyenin gönderdiği cenaze arabasına bile itiraz ettiler. İçlerinden birinin lüks minibüsüne koyup camiye götürüp Cuma namazından sonra namazını kıldılar. İmam da içlerinden biriydi. Sonra götürdüler onu mezarlığa. Fazıl Dayının duasını kendileri yaptı. Gömdükten sonra başında hep beraber saygı duruşuna geçtiler. İçlerinden biri kimsenin ayrılmasını beklemeden,
 
-Senin adın Sancak Fazıl… Senin adın Sancak Fazıl… Senin adın Sancak Fazıl…
Sonra mezarlığın girişinde toplandılar hep birlikte. İçlerinden biri Tekerlekli sandalyede oturan çok yaşlı bir arkadaşının önünde asker selamı verip,
-Bölüğünüz bir eksikle daha olmasına rağmen vatanına hizmete hazır ve nazırdır komutanım!
-Sağ ol Asker!
Mehmet ÖZCAN
 
Toplam blog
: 57
: 222
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Emekliyim, köpekleri çok severim. Fotoğraf ama anlam saklayan fotoğraflara bayılırım. Yazmak uzun..