Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

''Yalnızlık paylaşılmaz'', yazı paylaşılır...

''Yalnızlık paylaşılmaz'', yazı paylaşılır...
 

Tarkandemos Mührü / Hititler...


İnsan kızı ve insan oğlu, modern zamanlardan yaklaşık onbeş bin yıl önce, gezegenimizin Buzul Çağı'ndan çıkmasının ardından ağırlıklı olarak, Asya'dan Batı'ya doğru dalga dalga yayılan oniki binyıllık bir göç süreci yaşadı... Gene bilindiğince, yaklaşık sekizbin yıl öncesinde de tarım toplulukları oluşturmaya başladı ve yazı da böylesi bir süreçte gelişimini gösterdi... 

Bugün insanlığın elindeki en eski belge de, Bulgaristan'da bulunan, günümüzden yedibin yıl öncesine, Halosen dönemi'ne ait, avuç büyüklüğünde bir taştır ... Yani yazının biliinen tarihi , mağara resimleri ilk işaretler dışında, oldukça eskidir... Bizim coğrafyamızda, Sümerler ve Hititler'de gelişen dil ve ilk yazı örneklerini daha çok görebilmekteyiz... 

İnsanlığın düşünce evrimi, dilin ve yazının da evrimini doğal olarak beraberinde sürükleyip modern zamanlara kadar getirmiş , teknik olarak da günümüzde dijital yazıya kadar ulaşmıştır... Birçok yaşam sevdalısı zaten bunları biliyor ve belki de gereksiz bir tekrar bu yazdıklarım, belki de gevezelik... 

Bu gün niçin yazıyoruz sorusuna verilecek yanıtlar, mutlaka yeryüzünde yaşayan ve düşünen milyonlarca insan için, bir parmak izi farklılığı göstermese de, gene de kişisel ayrımların yüksek olduğu yanıtları saklayacağı, tartışılmaz bir gerçektir... Kimileri şunun için, kimleri bunun için yazar... Yazarın yorumuyla, aşağıdaki gibi, farklı neden ve seçeneklerle de yazar: 

''Kimileri için yazmak bir alışkanlıktır:
(“Yazmadan edemiyorum”, hatta “yazmadan
uyuyamıyorum”) 

Kimileri için yazmak bir tutkudur:
(“Yazmasaydım çıldırırdım”) 

Kimileri için yazmak yaşama bir anlam
aramaktır. 

Kimileri için bir anlam vermek. 

Kimileri için yazmak bir kavgadır
(Benim için silahım kalemimdir. Buyrun savaşa.) 

Kimileri için, yaşamı, dünyayı, olup bitenleri
tiye almaktır. 

Kimileri için ölümle dalga geçmektir. 

Kimileri Tanrı’yı yüceltmek için yazar 

Kimileri Tanrı'lı ya da Tanrı'sız inançları. 

Kimileri kendini çağının bir tanığı olarak görür.
(Tanık, gördüğünü olduğu gibi, yani doğru olarak
söylemekle yükümlüdür –tabii sözkonusu tanık
yalancı tanık değilse.) 

Kimileri haklıyı haksızdan ayırmak için yazdığını
söyler.
(Burada sözkonusu olan, tanıklık değil,
yargıçlıktır.) 

Kimileri için bazı soruların karşılığını aramak
Ya da bulduğu karşılıkları insanlığa
sunmaktır. 

Kimileri içinse yalnızca sorular sormak. 

Kimi yazarlar insanlığı kurtarmak için alırlar eline kalemi. 

Kimileri yurdunu kurtarmak için. 

Kimileri de kendini kurtarmak için. 

Kimileri içinde yaşadığı toplum düzenini beğenmez,
Bu düzeni değiştirmek için yazar. 

Kimi yazarlar insanı değiştirmek ister. 

Kimileri bu ikisinin birbirinden ayrılmayacağına
inanarak kullanır kalemini. 

Kimileri sözcüklerle oynar.
Kimileri cümlelerle.
Kimileri düşüncelerle. 

Kimileri biçimlerle. 

Kimileri suçluluk duygusuyla yazar.
Kimileri suçlayarak. 

Kimileri için bir uyarıdır yazmak.
Kimileri için bir eğitme. 

Kimileri kendisi için yazdığını söyler.
(Ama gene de yayımlamaktan alıkoymaz
kendini) 

Kimileri halk için.
Özel olarak kadınlar ya da çocuklar için yazanlar
da vardır. 

Kimileri bugün için yazar.
Kimleri yarın için.
(Farkına varmadan dün için yazanlar da vardır
bunların aralarında.) 

Kimileri kargımak için yazar.
Kimileri kargınmak için.
Kimisi de kargınmış olduğu için yazar.
(Yitirecek başka neyim var?) 

Kiminin bir bildirisi vardır, onu bildirmek için yazar.
Kiminin bir derdi vardır, onu söylemek için yazar.
Bu arada, niçin yazdığını bilmeyenler de vardır.
Bu notların yazarı daha çok onlardandır. 

Bu notlarda “Niçin?”den çok “Nasıl?” karşılığını
Aramasının nedenlerinden biri de bu olmalı!...'' 

Evet yukarıdaki, tırnak içindeki bu uzun yazı Ferit Edgü'ye ait... Bana gelince, durum şudur: 

Kıyıla kıyıla yaşanan, bir yaşamın kıyısında, suları küreklerken, bir rastlantıyla girdiğim Milliyet Blog, bana göreceli de olsa yaşamla ilgili bilgi ve düşüncelerimi özgürce yazıya dökme olanağı sağladı. Ben de kendimi iyi ve güzel insanların arasında, bana keyif veren ve eğlendiren bir uğraşın içinde buldum... 

Bilginin bereket olduğuna, insanlığın evrenin yasaları içinde, kendi yarattığı bilimin ışığında ilerlemesi zorunluluğuna inanan bir insan olarak da, bilgi ve deneyimlerimi hiçbir maddi çıkar beklemeksizin, insanlarla paylaşmaya çalıştım. Ve paylaşıldıkça çağalacağına olan inancımla, onlara küçük de olsa bir katkı sunmaya çalışmayı, kendime her zaman ilke edindim... Çünkü bu gezegende ki her insanın şansı varsa yaşayabildiği, soluklanabildiği ve benim de onlar gibi, çok çok kısa süreli, olası olacak olan konukluğum; bana bunu, bir sorumluluk olarak yüklüyor!... 

Elimden geldiğince bilimsel bilgiyle, gerektiğinde kendi öznelimde harmanlayarak, insanlara ulaşmaya çalıştım. Yazılarımın daha çok okunmasını, bu yolla daha çok insanla buluşmasını, şüphesiz ki isterim... Hele ülke zor zamanlardan geçerken, Türkiye yazılarımı!... Ve doğal ki okurca anlaşılmasını... 

Büyük kent yaşamında ve özellikle taşrada, günün ve de taşradaki sınırlı toplumsal çevrenin kısır döngüsünde sıkışıp kalmış, sıkılan, bunalan, soran, sorgulayan, ayrımsız, birçok insan olduğuna inanıyorum. İnsanın insana iyice yabancılaştığı bir toplumsal ortamda, toplumcu bir dünya felsefesinden yola çıkıp bu günlere gelmiş bir gezginim. İlerici , yurtsever, demokrat, bağımsız bir kimlikle; yaklaşık bindörtyüz yıllık bir İslam coğrafyasında yaşadığımızı hiçbir zaman unutmadan ve bu coğrafyadan oluşan binlerce yıllık tarih bilinciyle ve gerektiğinde o tarihi sorguluyarak, büyük bir toplumsal mozayiğin olduğu bu ülkede, yapay değil de, gerçek ulusal değerlere sahip çıkmanın, kendim için evrenselliğe ulaşmakta, olmazsa olmaz bir yol olduğunu düşünüyorum. 

Bu gezgin; sırtındaki hırkayı, torbasındaki azığı paylaşmanın güzelliğini ve bunun verdiği keyfi, bir ayrıcalık olarak görür rüyalarında... 

Ve bu yüzden ben yazmak istiyorum. Sıcak bir dost yorumu beni sevindiriyor. Bir anlamda , yalnız olmadığımı anımsatıyor ve varoluşumu belgeliyor... 

Uzun mu uzun yıllardır, biliyorum ki ''yarin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber...''; paylaşmak güzeldir... 

Şubat 2009 / Tarabya,
 

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..