Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

''Yanlışlıklar 3''

''Yanlışlıklar 3''
 

''YANLIŞLIKLAR 3''


CAN…

Hoş bir doğum günü kutlaması olmuşa benzemiyor farkındayım. Yarın belki bir özür mail’i göndermek zorunda kalacaksınız biliyorum. Olur, böyle şeyler boş verin o kadar kafanıza takmayın. Sonra insanın sinirli zamanlarında birinden hıncını çıkaracak dostları olması güzel. Şarapla kutlamışsınız doğum gününüzü. Şarap denince aklıma hep Ömer Hayyam gelir. Size aşağıda Hayyam’ın bir dörtlüğünü gönderiyorum. Davet etseydiniz birlikte şarabınızı yudumlar sonra size dörtlüklerini okurdum. Şimdilik yazdıklarımla yetineceksiniz artık.

Şarap mimarıdır yıkık gönüllerin

Süzülmüş, tertemiz canı üzümlerin

Neden şer demişler bu hayırlı suya?

Siz bana bu şerden üç dört kâse verin…

İşte böyle demiş Hayyam. Bende arada bir şarap içerim. Her ne kadar bu memlekette şaraba hoş gözle bakılmasa da aslında şarabın doğum yeri bu memleket sayılır. Güneşin bu kadar çömertçe ışınlarını sunduğu topraklarda şarabın hor görülüyor olması sanırım dinsel baskılardan kaynaklanıyor olması. Ama gönül gözü açık insanların şaraba yönelmesi sanırım aşka duyulan özlemden kaynaklanıyor olmasındandır. Yitirilmiş anları yaşanmışlığını en derin hazla bir tek şarap tekrar sunabilir.

Bende bir zamanlar tutulmuştum kızın birine. Gençlik yıllarımdı ve o yaşlarda gözünüz ne yazık ki ondan başkasını görmüyor. Zaman, mekân tüm kavramların yerini alıyor aşk. Konuşamıyorsunuz, dokunamıyorsunuz, ulaşacak cesaretiniz hiç olmuyor. Garib bir cebelleşme sevgiliyle bu. Biraz cesaretiniz olsa belki aşkı sonradan hatırlanacak daha derin acılarla yaşamak mümkün. Ama gençlik işte, delikanlı kavgalarındaki cesareti bir gül yüzlüyü görünce apışıp kalıyor.

Bilerek biraz uzun yazdım. Yazdıklarımı okurken içtenliğimi anlayabilmeniz için.

Neyse, sevgili dost; hoşcakal…

NUR…

Ben yokum, üzgünüm…

CAN…

Ah bu insanoğlu yok mu?

Merak etmeyin, gerçekten kırgın değilim size. Birbirlerimizin yaşam biçimlerinden daha tam haberdar değiliz. Gönderdiğiniz mail’i pek önemsemedim inanın. Hayat güzel, kendinize ve ruhunuza değer verin. Duygular değişkendir yaşam içinde. Zaman yaşandıkca duygularımız farklılık gösterecektir. Bazen sinirli bazen küçük şeylerden mutlu olabilecek kadar büyük bir ruh haline sahip olabiliriz. Yeter ki biz isteyelim.

Mailinizi bekliyorum, hoşcakalın…

NUR…

Aslında sizden bir küfür maili bekleyip sonra hayatımdan çıkmanızı bekliyordum. Ama inatcılığınız size has bir davranış biçimi olabilir tabi. Üzüldüm tabi size gönderdiğim mailden sonra. Hak etmediğiniz sözler karşısında tepkinizin böyle olması bana sadece bir kadının babasının göğsünde bulduğu huzurdan başka bir şeyi anlatamaz. Olgunsunuz, tepkileriniz babacan. Sonra ilk aşkınızla ilgili bazı cümleler sarf etmişsiniz. Belki sizinde içinizde kırık cam parcaları vardır. Sizinle ilgili merakım içten içe çoğalmaya başladı.

Bu arada Hayyam’ın dörtlüğü gerçekten çok güzeldi. O dörtlüğü sizden doğum günü hediyem olarak alıyorum. Aldığım en güzel ve anlamlı hediyeydi doğum günümde. Teşekkür ederim. Söylemeli miyim bunu size tam olarak bilmiyorum ama bunu biriyle konuşmak hatta sizinle paylaşıp yorumunuzu almak istiyorum. Tabi samimiyetinize güvenerek.

Hayatımın bazı kısımları sizin için boş biliyorum. Eğer sizin fikrinizi alacaksam da bir kısmını bilmenizde fayda var. Ben daha önce evlenip boşandım. Birkaç yıllık bir evliliğim oldu. Çocuk konusuna birkaç yıl karar verelim dedik. Sonra bazı gelişen istenmeyen olaylar sonrasında karşılıklı boşanmaya karar verdik. Önceleri özgür sanmıştım kendimi. Sonraları anladım ki tam bir karmaşanın içine düşmüşüm meğerse. Fikrinizi almak istediğim konu aslında eski bir dostumdan gelen evlenme teklifi. Kararsız kaldım. Sanırım yine aynı olayları ve gerginlikleri yaşamaktan korkuyorum. Severek evlenmiştim ama beceremedim gördüğünüz gibi.

Bana bir fikir verirseniz sevinirim.

Hoşcakalın…

CAN…

Eve biraz geç geldim. Mailinizi okudum ancak bir seyahat için şehirden birkaç gün uzak kalacağımdan dolayı size cevap yazamıyorum. Döndüğümde yazarım, merak etmeyin.

Hoşcakalın…

NUR…

Ah, tam size ihtiyacım olduğu anda beni yalnız bıraktınız. Sizden akıllıca bir karar vermemde yardım bekliyordum. Ama mailinizi merakla beklediğimi bilmenizi isterim.

Sizde, hoşcakalın…

NUR…

Nerdesiniz, Allah aşkına. Birkaç gün dediniz neredeyse bir hafta oldu. Beni sağlığınız konusunda merakta bırakmaya hakkınız var mı acaba?

NUR…

Günün her saatinde mail kutuma bakar ettiniz beni. Buna hakkınız yok ki…

Doğrusu, aslında haklısınız. Kimim ki ben sizin için değil mi?

Keşke doğru dürüst tanışsaydık. Belki adınızı bilseydim sizi araştırabilirdim her yerden. Ya da telefon numaranız olsaydı bende konuşabilirdik arada değil mi? Bunu hak ettim ben.

Hiç tanımadığım birine mail gönderdim. Sonra birçok şeyimi paylaştım. Şimdi çırpınıyorum yokluğunuzda.

Bir karar vermem evlilik konusunda. Lütfen yardımcı olur musunuz?

Hoşcakalın…

CAN…

İşlerim biraz uzadı, kusura bakmayın. Size yardımcı olmak isterdim. Ama böyle bir konuda sanırım kendi duygularınıza ihtiyacınız var. Yüreğinizi ve duygularınızı dinleyin lütfen.

Birkaç gün daha, hoşcakalın…

NUR…

Ne bitmez işniz varmış. Evlilik konusunda yardımınızı beklemek aptalca bir düşünceydi sanırım. Haklısınız, kendi duygu ve düşüncelerimle karar vermem gereken bir konuda size çok şey yüklemeye hakkım yok. İki gün içinde karar vermem gerekiyor. İki güne kadar gelirsiniz değil mi?

Hoşcakalın…

NUR…

Tam üç gün geçti dostum ve sen gelmedin. İki gün sonunda ondan süre istedim ve kabul etmedi. Sayende belki mutluluğu kaçırmış olabilir miyim?

Hoşcakal yazmak isterdim. Ama yazmıyorum işte…

 
Toplam blog
: 57
: 222
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Emekliyim, köpekleri çok severim. Fotoğraf ama anlam saklayan fotoğraflara bayılırım. Yazmak uzun..