Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '15

 
Kategori
Futbol
 

2 golün getirisi, 3 puan değil, 1 puan olursa...

 2 golün getirisi, 3 puan değil, 1 puan olursa...
 

“Yukarıda Allah var!”

İşaret parmağını havaya kaldıran Volkan Demirel’in ağzından dökülen sözcükler.

Bu, “hak yerini buldu” kafa tutuşu... Çünkü Volkan Demirel, Ahmet İlhan’ın yarattığı, Cüneyt Çakır’ın onayladığı penaltıyı, iki farklı rakibin  vuruşunda 3 hamlede önledi.

(Penaltı vuruşu gol olmayınca, skor da 1-1 olmadı. Ancak Hikmet Karaman’ın “resmi penaltıcısı” Deniz'in, sonrasında o kargaşada, “korsan penaltıcı” Kweuke’nin yapamadığını, işler ters gidecek ya, Kjaer yaptı; penaltının kaçmasıyla olmayan skor, maçın skoru oldu.)

Volkan Demirel, penaltıyı kurtarmakla kalmadı, yenilgiyi de önledi. Çünkü Fenerbahçe, dün Rize’de sergilediği oyunla tat vermedi.

Sahaya bakanın göreceği, Fenerbahçeli futbolculardaki yorgunluk... Maç sonrası zorunlu yatacak yer hazır ya, bir an önce başını yastığa koyma havası...

(Güvenlik güçleri, Fenerbahçe kafilesinin geceyi Rize’de geçirmesinin uygun olacağını öğütlüyor.. Çünkü Rize- Trabzon Havaalanı arası, gece yolcuğu için tehlikeli..

Niye?

Gel, dosta gidelim gönül, misali, 4 Nisan 2015 gecesine gitmek, o geceyi anımsamak yeter.)

*****

Deyiş yerindeyse, Fenerbahçeli futbolcuların her hareketinde bir “yorgunluk” vardı:

“yorgun pas”, “yorgun vuruş”, “yorgun müdahele”, “yorgun koşu”, “yorgun şut”...

(Mehmet Topal, önce katliam girişiminden, sonra İstanbul’da “yorgun mermi”ye hedef olmaktan kurtulmuştu. Sahada o katliam girişimden başka kurtulanlar da vardı. O gün yolda/ otobüste olmayanlar da, olanları öğrenmiş, mutlaka onların da kafaların da bir “şey”ler oluşmuştur. Futbolcuların, o anki iç dünyalarını, onlar dile getirmedikçe, bilmek mümkün mü? Mümkün olan, kendini onların yerine koyup öyle düşünmek...)

İlk yarıda kaleyi bulan tek şut vardı, o da Van Persie’nin  ayağından gol oldu.

İkinci yarıya Fernandao’nun yerine Alper Potuk’la başlamak, rolleri değiştirdi. Fenerbahçe, Rizespor onsekizine daha çok gitmeye, daha çok şut atmaya başladı. Fenerbahçe haraketlenmişti. Ancak bu, skoru sağlama almayı, belirlemeyi sağlamadı.

Rizespor durdu, direnmeye başladı. Volkan’ı yoklamayı unutan Rizesporlu futbolcular, bir araya kaleye gelince, Kjaer’in aklına hiç gelemeyecek ikramıyla sevindiler.

Fenerbahçe, son anda kazanabilir; aynı zamanda, Volkan da “yorgun kaleci” rolünde olsaydı, yitirebilirdi de...

*****

Fenerbahçe, sanki hazırlık maçı oynuyordu.

Futbolcuların görüntüsü başka nasıl yorumlanabilir?

Pereira da oyuncu deniyor havasındaydı.

Rizesporlu futbolcular ise, masa başına uğunan, ama o kadar çabaya, harcanan zamana karşın bekleneni veremeyen öğrenci konumundaydı. Bunu özellikle ilk yarıda gördük.

Oyuna ve skora “kantarın topuzu”nu kaçırmadan bakmak gerekir. Bir maçlık övgü de, yergi de, bir başkasında tersine dönebilir. Beşiktaş’ın ilk haftasıyla ikinci haftası arasındaki fark, Fenerbahçe’nin dünkü havasının Eskişehirspor maçındakinden farklı oluşu...

Pereira’nın görüntüden, kararlarının doğurduğu uygulamalardan ders, hem de iyi ders çıkarması gerekir. Artık, “zamana ihitiyaç var”, sık sık yinelenen kimi kavramlarda olduğu gibi, “aşınma”ya uğrar, etkisi yanında “inandırıcılığını" da yitirir.

*****

Fenerbahçe, yitirdiği 2 puanı, Lig maratonunda “telafi” edebilir.

Şimdilerde önemli olan, perşembe günü, “makas değiştiridiği” Avrupa yolunda “makastan” çıkmamak.

Pereira, “Önümüzde daha çok maç var. Biz kesinlikle şampiyon olacağız" derken “Lig maratonu”nda inişili çıkışlı durumların olacağına dikkati çekiyor. Ayrıca, Fenerbahçe’nin niye çok faullü oynadığını merak edenlerin merakını şu açıklamasıyla gidermiş oluyor:

“Avrupa Ligi'ndeki son maçlar kıyaslarsak oyuncularım daha agresif olmayı denedi.”

Kötü futbol”un nedeni “zeminin kötü” oluşu olamaz!.

Vitor Pereira ile Diego’nun “zemin kötü” oluşunu dile getirmesi de, Hikmet Karaman’ın “edebiyat yapması”nı zorunlu kılmaz.

(“Hem sahaya, hem de antrenman yaptığımız yerlere masraf ettik. Olağanüstü. Biz kamptan geri geldik, sanki sahalar kazma ile kazılmış. Çimcilere çok kızdım. Baya bir araştırma yaptık. Çay mevsimi, herhalde o bacalardan çıkan is mi, duman mı ne sahaları öldürüyor. Mümkün değil bu sahanın bu hale gelmesi. Bu enformasyonu vereyim.”)

Hikmet Karaman, asıl Ankara’da Gençlerbirliği maçında düştüğü durumun “hikâyesi”ni benzer anlatımla yapmalı; kendisini sorgulamalı.

(Rizespor, Gençlerbirliği karşısında 2-1 yenik durumda. Kweuke, 87. dakikada kazanılan penaltıyı Hikmet Karaman’ın uyarılarına karşın kullanıyor. Golü attıktan sonra da, Hikmet Karaman'a İngilizce küfürler ediyor ve el kol hareketleri yapıyor. Kweuke, daha sonra 3 puanı getiren golü atıyor.

Hikmet Karaman  ne yapıyor?

"Seninle soyunma odasında görüşeceğiz" anlamına gelen bir işaret...

Sonra?

Kweuke’yi dün ilk onbirde sahaya sürüyor, maç sonuna kadar da sahada tutuyor.)

“Bent Reklam”

Hikmet Karaman, Kweuke’‘nin tavrını, hakaretlerini sindirmek, onu ilk onbirde sahaya sürmekle, aslında öteki futbolcularına saygısızlık etmiş; bununla bir başka oyuncusunun saygısızlık etmesinin yolunu açmıştır.

Son söz:

Oyuna ve skora “kantarın topuzu”nu kaçırmadan bakmak gerekir.

 

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..