Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '10

 
Kategori
Blog
 

“Aptal saptal”

“Aptal saptal”
 

Israr üzerine yine ben!


Karpuz marpuz, kadın madın, salak malak falan biliyordum ama “aptal saptal” ı inanın ilk kez duydum, ama anlamakta zorlanmadım!

Neden derseniz, çalıştığım bir işyerinde pek cahil bir yönetici vardı, patronlar asil kişilerdi lakin köylü kurnazı olan kişiye işletmenin yetkisini vermişlerdi, o kişi de tütün işletmesinin kendisine verilmesini yönetim anlamında da kullanmaya başlamış, patronlar da, zaten mal mülk gani, baba şirketidir, adam da baba yadigarıdır diye umursamamışlar, hatta işlerine dahi gelip, aman muhatap olmayalım da cebelleşsin işçiler ve personeller diye salmışlar çayıra…

Yeni bir Türk-Yunan ortaklık söz konusu olduğunda Yunanlıların talebiyle ihracat işinde profesyonel birisiyle çalışma koşulu öne sürmeleriyle birlikte bana ulaşılmış ve o şirkette çalışmaya başlamıştım.

Köylü kurnazı ve de cahil bu adam ilk etapta çok iyi davrandı, sonraları Türk ve Yunan patronlarla direkt çalışıyor olmam rahatsız etmeye başladı, Türk patrona istediği gibi yalan söyleyebilirdi ama Yunanlıya söyleyemezdi, zira ne İngilizce ne de Yunanca biliyordu.

İşçi kadınlardan biri olmadığımı anladığı an ise uzun sürmedi ve de tavır alması da pek doğal olarak gecikmedi!

Neyse, çok da detaya girmeyeyim, bulaşmamak gereken bir insan profiliydi!

Ben ve iki kişinin daha kullandığı özel bir lavabonun aynasına yapıştırılmış bir not gördüm bir gün!

Notta şöyle yazıyordu: Lütfen taboya makkej malzemesi ve saç atmayın! İmza: Müdür!

“Makkej”i anladım, “tabo” neyin nesidir derken, ahha: Tabla mı desem, lavabo mu derken, notu aynaya yapıştırma heyecanıyla ortasını buluvermişler, çaycı hanımla beraber!

……

Aptal saptal konusu ile alakası nedir diye sorarsanız, bir arkadaşımız tahminen bana, tahminim yanlışsa başkasına “Aptal saptal yazılar yazıyor”, “Aptal gelmiş aptal gider” tarzında bir yorumda bulundu.

Kalem malem, patlıcan matlıcan, kabak mabak gibi değildi, lakin “taboya” olan deneyimimden dolayı inanın hiç de tereddüt geçirmedim, şıp diye anladım!

……

Son günlerde aldığım bir karar vardı, bir süre yazı yazmayacaktım, gönlü el vermemiş bazı arkadaşların ki; ille de yazmam gereken durumlar ortaya çıkarmış!

……

Aslında böyle durumlarda suskun kalmayı bir erdem olarak bilirim, hala da öyle düşünürüm, lakin bazen de kişinin anladığı dilden konuşulması gereken durumlar da vardır, örneğin hiperaktif bir öğrenciye “oturur musun lütfen” demez eğitimli bir öğretmen, zira bilir ki onun bu konuda algısı komutlar üzerinedir, “otur” denildiğinde işin ciddiyetini algılayabilir ancak; tabii ki yüz ifadesi olarak olumsuzluk sergilememek kaydıyla.

……

Bu bir örnektir elbette, bu örnekte ille de olumlu bir komut ciddi önem taşımaktadır.

……

Söz konusu pek yetişkin insanlar olunca durum biraz daha değişmektedir elbette, zira ne siz öğretmen olabilirsiniz ne de karşınızdaki ki eğitilebilecek düzeyde bir genç.

……

Bilip de yapmamak diye bir şey vardır; isterseniz o dilde ala karşılık verirsiniz, lakin kendinize yakıştıramadığınızdan yapmazsınız!

Ama, inatla, ısrarla üzerinize geliniyorsa, aptal saptal falan deniliyorsa…

Aaaa! Dur bir dakika!

Kaç kez dedin, inan, vallaha ciddiye almadım, kendi kendime yazılarımda salak diyen insanım ben, muhtemelen bundan güç buldun, lakin bir düşün istersen, kaç kişi kendine salak diyebilir?

Buradaki ironiyi, ya da özeleştiriyi anlayamayan insanlar saldırıya geçtiklerinde önce çokça gülüyor insan, sonra çok daha fazla gülüyor ama bir noktadan sonra aynı dille yanıt vermek istiyor!

Kendine dur diyor, aman, boş ver, ne diye muhatap olacaksın…

Sonra bu kişiler kendilerinde hak buluyorlar, “hah gördün mü, verecek cevabı bile yok, aptal!”

……

“Sensin o!” demeye bile gerek yok, hani bir laf vardır: Halep oradaysa arşın burada!

Eee, yani, aynen böyle!

……

Sonuç itibariyle, aptal saptal bana denmiş ise, “aptal gelinir aptal gidilir” lafı da bana atfedilmişse, ki öyledir lakin bakmayın kaçamakları göz önüne alarak böyle ifade etmekteyim, ancak yine de kaçmak isterlerse ilgili kişiler diye birkaç başka adres göstererek “acaba kimlerdi” diye sağ gösterip sol vurma taktiğini kullanmaktayım!

İlgisiz tüm kişiler lütfen bundan sonrasını okumasınlar!

……

“Aptal saptal” diye bir ifade TDK’da yoktur şekerim, bu arada derdinin ne olduğunu da net olarak ifade etsen, hani biliyorum, ille de birileriyle uğraşıyorsun ama, benimle derdin nedir?

Sana bir laf mı ettim, tavuğuna kışt mı dedim, kendi yazılarımda kendime salak da derim, ayyy anlamadım ben bu işi diye başlık da atarım, bunu ben yaparım, ironidir, anlayan anlar, ama senin bana böyle bir şey demeye ne hak ne de hukukun vardır! Bu, hakarettir, her ne kadar seni ciddiye almasam da, kusura bakma, senin dilinden konuşacağım: Hakaret davası açacağım, olmadı AİHM’e gideceğim!

Yok canım, böyle komik durumlara elbet düşmeyeceğim, ama aynı dilden konuşmayı da, ille de ısrar edersen, bilirim!

Yani, benden söylemesi!

Gülgün Karaoğlu

Ocak, 14/ 2010

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..