Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '13

 
Kategori
İnançlar
 

“Aşk” a Sefer, Süt, Musiki

“Aşk” a Sefer, Süt, Musiki
 

Mir'aca yükselen kelebek...


“ Taif seferinden üzüntüyle dönen Hz. Peygamber’in aşkla kavrulup “bir” olduğu geceydi o. Amcasının kızı Ummi Hânî’nin kapısını çaldığında aklından geçenler gecenin derinliğinde gökyüzünde ürperen yıldızlar gibiydi. Henüz müslüman olmamış olan Ümmi Hânî ise, bu şerefli insanın evini nurlandırmasından gayet memnun bir şekilde, misafire edep gereği ne yapacağını şaşırır vaziyetteydi. Ümmi Hânî, Allah’ın resulüne ibadet edebileceği emniyetli bir yer gösterdikten sonra yine misafire edepten amcazadesinin düşmanlarını gözeterek nöbete durabilecek kadar yiğit bir kadındı. Efendimiz, vazifesini yerine getirirken muazzam bir sabır göstererek içindeki sıkıntıyı atmak, Rabbine yakarmak amacı ile namaza durduğu esnada Allah ü Teala da en büyük meleğine habibini ona getirmesini emrediyordu. Onu bizzat teselli edecek ve kırık kalbini tamir edecekti-  Nitekim mi’rac mucizesinde Hz. Peygamber’ in kalbi zemzem ile yıkanmış, hikmet ve marifetle doldurulmuştur. - Cebrail bir peyk, bir uydu olarak adlandırılabilecek, İslam kaynaklarında “at” olarak geçen teni gülden, yelekleri sümbülden, alnında kelime-i tevhid yazılı beyaz renkli Burak’ı yanına alarak bir anda Ümmi Hani’nin evine geldi. Nöbet tutarken uykuya yenilen Ümmi Hânî her şeyden bî-haber iken Cebrail Peygamberlerin Efendisi, Yüce Allah’ın Sevgilisi, dürr-ü yetim Muhammed’e  “Kalk gidelim” dedi. Bir anda alemlerin yaratılış sebebi, Nur Yüzlü Muhammed Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürüldü. -Bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.v)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişidir. -Sidre-i Müntehâ'dan sonra ise Cebrail’den ayrıldı ve rabbi ile iki yay arasındaki uzaklık misali kavuştu, bütünleşti. Aralarında hal dili ile kelamsız bir sohbet oldu.”

Mi’râc olayında Peygamber(a.s)’ye ümmetine hediye olarak beş vakit namaz ve Bakara suresinin son kısmı verilir. Ayrıca bu seferde ona şarap, süt ve bal olmak üzere üç ikram sunulur ve bir tercih yapması istenir. Peygamber(a.s) sütü seçer. Bu seçimde ince bir ima vardır. Şarap taşkınlığı, süt saflığı ve duruluğu, bal ise dünya malı ile zenginliği temsil eder.

Bu şekilde Recep ayının 27. gecesi zuhur eden Mi’râc mucizesi ile ilgili mi’râciyyeler yazılmıştır. Mi’râciyyeler kuldan Allah’a giden bir yolu tasvir eder. Tekkelerde, camiîlerde, evlerde vb. yerlerde manzum olarak okunur. Besteleniş olanları da vardır ki bunlar çoğunlukla mevlevîhanelerde okunur. Mi’râciyye okuma geleneğini sürdürmek için Osmanlı padişahı Sultan Reşat başta olmak üzere pek çok hayırsever vakıflar kurdurmuştur. Yine Mi'râciyye denildiğinde akla ilk olarak klasik mûsikinin en uzun bestesi ve Türk mûsikisinde, câmi mûsikisinin en görkemli nüshası Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Kutb-ı Nâyi Osman Dede’nin mi'râciyyesi gelmektedir. Mi’râciyye “Bahir” adı verilen her biri ayrı makamda bestelenmiş olanbölümlerden oluşmaktadır. İlk kez 1715 yılında Nasuhî dergahında mi’râchanlar tarafından okunur. Cumhuriyet döneminin uzun bir bölümünde unutulan miraciye okuma geleneği Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından basılan ve bir cd ile sunulan kitapçıkla yeniden canlanmıştır.

Özetle  arzu, istek ve beklentide boşluk bulunmayan bir din; kuldan Rabbe bir aşk seferi, temiz ve saf bir seçim… Ulvî bir bedende uyanan hislerin kağıda süzülüşünün ezgiyle bütünleşip mucizenin eşref-i mahlukatta zuhur edişi…



 

 
Toplam blog
: 37
: 1229
Kayıt tarihi
: 18.06.12
 
 

Farkındalığı fark ettirmenin amaçlı yolcusu. ..