Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '10

 
Kategori
Futbol
 

"Ben aptal mıyım Alex'i oynatmayayım?", Telafi edilebilir ne demek?

"Ben aptal mıyım Alex'i oynatmayayım?", Telafi edilebilir ne demek?
 

AykutBahçe :)


Aykut Kocaman hafta arasında ona yönlendirilen eleştirilere cevap vermek adına verdiği röportajda bu soruyu yöneltti gazetecilere: " Ben aptal mıyım Alex'i oynatmayayım?". Tabi cümleyi önceki ve sonraki cümlerlerden ayırmak biraz olsun anlamını değiştiriyor ama sanırım ana fikirden çok da uzaklaştırmıyor. Peki dünkü maçı bu soruya bir cevap olarak algılamamak mümkünmü? Bir de Alex'in yanına Stoch'ta oturtulunca, sahaya koşu yapmaya çıkmış bir Özer ise, amaçsız bir şekilde 90 dakika oynatılınca, istemesek bile bazı şeyleri sorgulamak zorunda kalmıyormuyuz?

Ya Aykut hocanın maç sonrası verdiği açıklama tatmin edicimi? Bu maçın telafisi var, PAOK maçının ise yok dolayısıyla Alex ve Stoch'u dinlendirme kararı aldım. Şimdi PAOK maçı öncesi elde olan duruma bir bakalım; Fenerbahçe'nin Young Boys'a elenip şampiyonlar ligine veda etmesinin ardından takımda bir hayal kırıklığı var. Bu üzüntüyü telafi edebilecek kadar güzel bir lig başlangıcı yaşadı FB ve ilk haftadan liderliğe oturdu. Avrupa liginde hafta içi bir deplasman yenilgisi yaşadı ama hala turu geçme ümidini koruyor. PAOK maçında en önemli faktör dinlenmiş olmak mı yoksa moralli, inançlı olmakmı? Galatasaray ve Beşiktaş'ın evlerinde yenildikleri bu haftaya, ezeli rakibi (hem de geçen yıl iki şampiyonluğu birden FB'nin elinden alan) TS'yi Trabzonda yenip lige namağlup ve lider devam etmekmi daha faydalı olurdu yoksa bu sezon başında elimizdeki tek olumluyu da teslim etmekmi PAOK maçı öncesinde? Daha yeni gelmiş Niang'ın maç içerisinde Alex ve Stoch ile uyumunu sağlamakmı önemli yoksa oyuncuları dinlendirmekmi?

Hesaplar ne olursa olsun sonuç bu: takımın bu sezon tek iyi gittiği alan, kendine güven tazeleyeceyi alanda ezeli rakibe teslim olarak moraller sıfırlandı ve geçen haftaki galibiyetin ehemniyeti yok oldu, Semih, Bilica ve Emre sakatlar kervanına Dia'nın yanına katıldı. Alex ve Baroni'nin morali sıfır oldu, Alex'in oyuna girdiği anda Niang'ın artık perişan bir durumda olmasından dolayı aralarında bir kimya oluşamadı, Niang oynadığı iki maçtada yenilgi gördü (müthiş oynayıp, mücadele etmesine rağmen). Bu tablo yetmiyormuş gibi, gereksiz yere maçtan önce Trabzonun hep aynı formatta oynadığı ve bunun ilacının kendisinde olduğunu beyan ederek bir darbe daha vurdu Aykut hoca takımın karizmasına.

Alex Brezilyalı bir furbolcu, kendi liginde normal maç ritmi 3 günde bir maç, dinlendirilmesi gereken oyuncu ise idmanda dinlendiriliyor. Ayrıca sezon başı olduğundan, yüklemeden yeni çıktıkları için oyuncuların antrenmanda dinlenmeleri gayet sağlıklı şu dönemde.

Bir de telafi konusu var, bu da benim için bir muamma. Trabzon ile ikinci yarıda (6 ay sonra) yapacağımız maçı şimdiden telafi olarak görmek mümkünmü? O maçın berabere bitme ihtimali yokmu? Hatta o maçta 39 şut çekilip, hiçibirinin kaleye girmeme ihtimali hiç mi yok? Aykut hocanın söylediği 3 puanın telafisi sizinle şampiyonluk yarışının içinde olmayacak bir takım için geçerli, fakat sizinle şampiyonluk yarışında olan bir takıma (lig ne kadar uzun olursa olsun) 6 puanlık bir avantaj vermek telafisi zor bir durumdur. Yıl sonunda Trabzon 5 puan fark ile Fener'in önünde şampiyon olsa bile bu maç elzemdir, çünkü onlardan 3 puan çıkıp, Fener'e eklendiğinde Fener şampiyon olacaktır. Verilen 6 puanlık avantaj gayet önemlidir. Ayrıca futbolda kötü oynayan bir takım galibiyetler alıp, moral buldukça daha iyi oynamaya başlar, Trabzon bu maçta çok iyi oynamadı, Trabzon genel olarak daha çok iyi oynamıyor ama önümüzdeki haftalarda iyi oynaması ve şampiyonluğu kovalaması için gerekli moral desteği Fener'den aldı bu hafta. Bunun telafisi de o kadar kolay değil.

Daha önceki bloglarımda Aykut hocanın bir şeyleri değiştirmiş olmak uğruna bu sezonu ve Alex'i heba etmek yolunda olduğunu göstermeye çalıştım. Hatta bu çalışmanın geçen yıl başladığını ve ilk etabının Daum'u göndertmek olduğunu da vurgulamıştım. Aykut hoca kendi egosunu, ve o egonun tatmini için gerekli kumarı Fenerbahçe'nin gördüğü zararı gözetmeksizin sürdürüyor ve kendisi "istifa" edene kadar sürdürecek, bu belli oldu bile.

Son olarak, sizleri Hıncal Uluç'un geçen haftalarda yayınlanan bir paragrafı ile bırakıyorum:

"Aykut Kocaman, Fenerbahçe medyasına verilen ziyafet sonrası, spor müdürlerü ve Fener yazarları ile konuşurken eleştirilere yanıt vermiş.. "Semih o golü atsaydı, bugün nerde olurduk?." "Semih o golü atsa, Fener Şampiyonlar Ligi'nde olurdu, siz de beni eleştiremezdiniz" demeye getiriyor.. Getiriyor da, onca gazetecinin aklına bir soru gelmiyor nedense.. "İyisiniz, hoşsunuz da hocam, Fener, Trabzon maçındaki 39 pozisyonun birinden gol çıkarsa, siz bugün nerde olurdunuz?.."

Bu yorumdan sonra, Amerikalıların dediği gibi "I rest my case."

 
Toplam blog
: 24
: 1070
Kayıt tarihi
: 27.07.10
 
 

Eğitimimi Fransa, Türkiye ve Amerika'da fransısca ve ingilizce olarak tamamladım. Bilgisayar mühendi..