Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '14

 
Kategori
Futbol
 

“Beyefendi”ye “Bir iki, bir iki...”

“Beyefendi”, ilk anlamlı biçimiyle, Hakan Şükür’ün ağzından çıktı.

Bir zamanlar AKP milletvekili olan o Hakan Şükür ki, görevini uzun süre Maraton’da maç yorumlamakla sürdürdü. Meclis içinden ve dışından gelen o kadar eleştiriye karşın, tınmadı bile. Üstelik, “Maraton’da ne işin var?” diyenlere, niye tınmadığını, neye güvendiğini şöyle yanıtlamıştı:

 

“Beyefendi’den izin aldım!”

 

“Beyefendi” kim miydi?

 

Hakan Şükür, AKP’den istifa edince, Maraton’a geldiği yoldan aynı hızla geri gitti.

 

Yani?

 

“Yani”si “mani”si yok; KDV’si içinde...

 

*****

 

“Beyefendi”yle görüşmek, ona ulaşmak o kadar zor mu?

 

Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’na göre, başkaları açısından zor olsa da, kendisi açısından çok kolay. Yoksa, TFF’nin Olağan Mali Genel Kurulu’nda niye şöyle desin ki?

 

.... ismini kullanarak, onun yakınında, uzağında olan simsarlardan çok var. Her yerde 'Beyefendi böyle istiyor' diyorlar. (...) bana, bu işlerin içinde olmadığı ifadesini kullandı. Kimse bu tarzda baskı yapmaya kalkmasın. Buna maruz kalan ve (...) ulaşamayan varsa bana iletsin, ben ulaşırım."

 

(Bir kişinin, hele bir “devlet büyüğü”nün ismini kullanarak iş çevirmek,  yakın ilişki içinde olduğunu göstermek, ayıp, aynı zamanda ahlaki olmayan bir iştir!. )

 

Oysa TFF Başkanı Yıldırım Demirören’e göre, çok kolay:

 

Beyefendi'ye garson da ulaşır, bekçi de ulaşır, kulüp başkanları da ulaşır. Böyle açık bir insandır. Beyefendi'nin ulaşılmak için köprüye ihtiyacı yoktur.” 

 

Bir yanda Hacıosmanoğlu’nun, öbür yanda Demirören’in dedikleri...

 

Buyrun “değerlendirme sofrası”na!...

 

*****

 

“Beyefendi” polemiği bizi nereye götürür?

 

Futbol, siyasete müdahale ediyor!

 

Bu, genel bir yakınmadır. Ama futbola siyaseti bulaştıranlar, siyasetin sayesinde kendilerine yol açanlar, gelir sağlayanlar, rakiplerini alt etmede siyaseti sonuna kadar kullanmaktan geri durmuyorlar. Sonra da, “ahlak”tan söz ederek yüzdükleri suların temizliğinden söz ediyorlar.

 

Gel de inan!

 

17 Temmuz’da neyi gördük, anımsadık?

 

Trabzonspor, TFF’yi “şike” konusunda gerekeni yapmadı diye UEFA’ya şikayet etti:

 

“.... kulübün kendi temsilcilerinin eylemlerinden sorumlu olmamasını benimseyen bir yaklaşım İstanbul’da gerçekleşen UEFA kongresinde Türk politikacıları tarafından kamuoyunun dikkatine sunulmuştur. Bundan sonra TFF’nin yargı organları aynı uygulamaları gerçekleştirmiştir. Ayrıca şike skandalının kamuoyuna yansımasından hemen sonra Türk Parlamentosu, 6222 No’lu kanun gereğince şike eylemlerine karşı konulan cezaları ciddi oranda indirmek yoluna gitmiştir.”

 

Bu ne demekti?

 

İlk cümle, “... kulübün kendi temsilcilerinin eylemlerinden sorumlu olmamasını benimseyen bir yaklaşım”ın  “Türk politikacıları tarafından kamuoyunun dikkatine sunulmuş” olması, “Beyefendi”yi işaret ediyor. Çünkü “kişiler ile kulüp ayrı tutulsun" önerisini dillendiren, bunda direnen “Beyefendi”dir.

 

İkinci cümle, yine “Beyefendi”yi işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “cezaları ciddi oranda indiren” yasayı veto etmiş, ama “Beyefendi”nin direnmesi sonucu veto yiyen yasa, yeniden Çankaya’ya gitmiş, Cumhurbaşkanı yasayı onaylamıştı. 

 

Görülüyor ki, görünüşte şikayet edilen TFF, ama gerçekte “Beyefendi”.

 

Demek ki...

 

Söylenenler, yapılanlar bir çelişki yumağı oluşturmaz mı?

 

Son söz:

 

Siyaset değil, devlet, hiçbir ayrım yapmadan futbola/ spora olanak sağlamalıdır.

 

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..