Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '12

 
Kategori
Sinema
 

‘Çernobil’in Sırları’, felaketin sömürüsü!

‘Çernobil’in Sırları’, felaketin sömürüsü!
 

26 Nisan 1986 sabahı, Ukrayna’nın doğusunda gerçekleşen ve dünyayı yasa boğan Çernobil faciası kimilerine göre nükleer enerjiyle ilgili sorgulamaların; kimilerine göre de Çernobil travmasını yaşayan Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecinin başlangıcı oldu. Kiev’deki bu reaktör kazası, dünyanın ilk büyük nükleer faciası olarak tarihe geçti. Tarihe geçen bir başka ayrıntı da, patlamanın üstünden dört gün geçtikten sonra açıklanan, ‘Atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı’ bilgisiydi.

Acil güvenlik sisteminin denenmesi sırasında meydana gelen ve bölgede yaşayanların hayatını bir anda değiştiren Çernobil faciasının yarattığı sorgulama ortamı, 2005’teki Çernobil Forumu gibi çabalara rağmen, zaman içinde etkisini kaybetti. Nükleer enerji peşinden koşmanın insanlığa ve dünyanın doğal dengesine verebileceği zararlar, bilim dünyasının gündeminden otoriter baskılarla ötelenirken, belgeseller ve oyunlara malzeme edildi. En nihayetinde, korku filmlerine meraklı kitlenin cezp edici gücüyle tetiklenen, sinemacılar da Çernobil’e el attı. Sonuçta ‘Chernobyl Diaries/Çernobil’in Sırları’ ortaya çıktı.

Avrupa’yı dolaşmaya heveslenip fırsat varken olabildiğince çok yer görmek isteyen Amerikalı üçlü, Moskova’dan önceki durak olarak Kiev’i seçer. Ailenin sorunlu elemanı olarak soluğu Ukrayna’da alan Paul’e misafir olur. İlişkisini yeni noktalayan Amanda’yı gözüne kestiren Paul, konuklarına kendini ispat için ekstrem bir tur ayarlar. Abisi Chris ve sevgilisi Natalie’nin gönülsüzce katıldığı bu tur, Çernobil kazasıyla hayalet kasabaya dönen Pripyat bölgesini kapsamaktadır. Özel kuvvetlerden ayrıldıktan sonra ekstrem turculuğa soyunan Uri eşliğinde, hurda bir minibüsle yola çıkan kahramanlara iki kişi daha eklenince grup tamamlanır. ‘Bakım’ nedeniyle Pripyat’a sokulmayan turistik(!) kafile, askerlerin engeline rağmen vazgeçmez. ‘Para verdik ziyan olmasın’ diyerek, Uri’nin özel girişinden içeriye sızar. ‘Çernobil’in Sırları’yle yüzleşme hikâyesi de bundan sonra başlar…

‘Paranormal Activity’filmiyle sinemada yeni bir tür başlatan Oren Peli’nin katkısıyla senaryosu yaratılan ‘Çernobil’in Sırları’, 25 yılda radyasyonun düştüğü ve güvenli hale geldiği varsayılan bir bölgenin üstünden sükse yapmaya çalışan bir kolaycılık örneği! Oyunculardan ziyade mekânı başrole taşıyan yapım, bu özelliğinin dışında düşük bütçesi ve el kamerasından gerçekleştirilen çekimleriyle öne çıkmakta. ‘Buluntu’ ya da ‘belgesel’ sınıflamasına sokamayacağımız filmdeki korku unsuru ise yüksek radyasyon sonucu mutantlaşmış bölge sakinlerinin ve azmanlaşmış hayvanların varlığından ibaret.

‘The Hill Have Eyes/Tepenin Gözleri’ile Amerika’nın çöl ortasında yarattığı nükleer dehşet ortamını, Çernobil’in ürkütücü terk edilmişliğine aktaran ‘Çernobil’in Sırları’, aynı zamanda S.T.A.L.K.E.R. oyununun izlerini de taşımakta. Bu anlamda, bir yenilik getirmeyen ve  ‘sır’ kelimesini havada bırakan yapım, buna karşın Amerikalıların Ruslara taş atması için iyi bir fırsat olarak değerlendirilmiş!

Binlerce kişinin ölmesine sebep olup 400 binden fazla insanın evlerinden tahliye edilmesine yol açan ve bugün hala 5 milyondan fazla kişinin radyasyonla kirlenmiş topraklarda yaşamasına zemin hazırlayan Çernobil’in trajik yönünü istismar ederek o günlerin gerçek mağdurlarından tepki çeken, orijinal ismiyle ‘Çernobil Günlükleri’, Rusları, bölge gerçeklerinin üstünü kapatan ve radyasyondan etkilenenleri denek olarak kullanan kötüler şeklinde göstermekte. Bölgeye girenlerin Amerikan vatandaşlığının vurgulanması ise ‘çekinilen devlet’ böbürlenmesinin kilit mesajı… İnsanların radyoaktif bölgeye girip binaları yağmaladığının ve buradan çıkan malları alanların radyasyondan hastalandığının anlatıldığı bölümle ülkedeki ekonomik çaresizliğin resmedilmesi de, sinemasal propagandanın satır araları!

‘Tabiat hakkı olanı geri aldı’ saptamasıyla kendi gözündeki merteği görmeyip başkalarında çöp aramaya girişen yaklaşımın sergilendiği anlatımda, olduğu gibi bırakılmış yaşam mekânları, baharı kutlamaya ve İşçi Bayramı’na hazırlanırken gelen ölüm, çocuk parkındaki oyuncak bebek gibi objeler duygu sömürüsü için biçilmiş kaftan.

Açılışını, basite indirgenmiş görüntüler ve keyifli turist kareleriyle yapan, Kiev erkeklerinin magandalığını araya sıkıştırmayı unutmayıp ekstrem tutkusunun soru işaretleriyle dolu aktarımına geçen ‘Çernobil’in Sırları’, beklentiye soktuğu başlangıcın devamını ne yazık ki getiremiyor. Minibüsteki çaresizlik dakikalarından itibaren, ani ses ve görüntü efektleriyle sıçratmanın ötesine geçemeyen sıradan bir gerilim öyküsüne dönüşüp, hayal kırıklığı yaşatıyor.

‘Fazla merak iyi değildir’ diyen‘Çernobil’in Sırları’nın başarısına gelince… ‘Bölgede radyasyondan etkilenenlerin denek hayvanı olarak kullanılıp kullanılmadıklarını’ sorgulatması ve ‘Radyoaktif alana girmeye cesaret edecek delilere’ başlarına gelebilecek tehlikenin büyüklüğünü gösteren bir ders olması. Bunun ötesi, Çernobil isminden yaratılan merakla ‘Bir koyup bin kazanma’ kolaycılığıyla felaket sömürüsü!

 

Anibal GÜLEROĞLU

 www.sinematur.com

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..