“Çeyrek porsiyon” Goebbels…

Tarih boyunca siyasette kendi ilklerini başlatamayan, liderlik vasfından mahrum, karizma fakiri yöneticiler, tarihe mal olmuş liderlerin felsefelerini, ekollerini, hatta yaşam tarzlarını kendilerine model olarak almaya çalışırlar. Lakin bazı yöneticiler bunu bile doğru dürüst yapamaz, siyasi propagandalarında idollerinin söylemlerini söyleseler de, bu söylemlerinin tam tersi bir hayat sürerler.

DSP Genel Başkanı Sn. Zeki Sezer’in bu konu için uygun bir örnek olduğu kanısındayım. Bilindiği gibi Sn. Zeki Sezer her fırsatta Sn. Bülent Ecevit’ten “feyiz” aldığını, Sn. Bülent Ecevit’in kuramcısı olduğu “Demokratik Sol Kültür” ilkeleri doğrultusunda siyaset yaptığını, Sn. Bülent Ecevit’in “ışığı” sayesinde siyasi yolunun aydınlandığını söyler durur. Hatta bu olayı bazen öyle abartır ki; kimi zamanlar Sn. Ecevit’i en iyi tanıyanın, anlayanın ve yorumlayanın kendisi olduğunu bile iddia eder.

Lakin bu işlerin sadece söylemle olmadığını, eylemsiz sözlerin inandırıcılıktan uzak kalacağını bilmeyenimiz yoktur. Sn. Zeki Sezer bir çırpıda sarf ettiği sözlerinde her ne kadar Sn. Bülent Ecevit’ e çok yakın olduğundan dem vursa da, özde ki uygulamalarıyla “ Ecevit felsefesinden ” bir o kadar uzaklaştığı artık herkes tarafından bilinen bir gerçek olmuştur.

Bu durumu ilk fark edenlerden biri olan Sn. Rahşan Ecevit Hanımefendi, konu ile ilgili rahatsızlığını bundan bir süre önce;

“Atatürk’ün yolunda, Ecevit’in ışığında” tekerlemeleriyle hayatını sürdürmeye çalışanlar şunu iyi bilmelidirler ki; Bülent Ecevit`in 1987 yılında özenle kurduğu bu parti, artık varlığının nedeni anlaşılamayan, söylemleri ve eylemleriyle neyi amaçladığı bilinmeyen bir kuruluş haline gelmiştir. Demokratik Sol Partiyi bu duruma getiren parti yönetiminin bu tutumu, parti tabanının önemli bir kesiminde huzursuzluğa neden olmuştur. Bu nedenle Demokratik Sol Partinin ya adını değiştirmeli ya da Bülent Ecevit’in adını kullanmaktan vazgeçmelidir” sözleriyle dile getirmiştir.

Ne acıdır ki bu dostane uyarı bile Sn. Zeki Sezer’i düştüğü gaflet, delalet ve hatta hıyanet hissi veren uygulamalarından vazgeçmesine yeterli olmamış, bu uyarıdan sonra malum davranışlarını adeta artık “güç bende” gibisinden davranışlarla, daha da abartılı bir tarzda sürdürmeye devam etmiştir.

Öyle ki, sırf bu egosunu tatmin edebilmek adına partinin ilkelerinden, doktrininden, felsefesinden, siyasi özgeçmişinden, hatta seçmen gözünde ki misyonundan ödün vermeyi bile göze almıştır.

En son sırf üç beş oy fazla getirebilir düşüncesiyle DSP çizgisi dışında ki bir şahsı İstanbul’a aday göstermesi buna en çarpıcı örnektir.

Sn. Zeki Sezer’in söz konusu uygulamalarıyla DSP’ye vereceği tahribatın büyüklüğünü gören duyarlı beş milletvekili yayımladıkları basın bildirisinde özetle;

“Bir parti, eğer bir yere aday gösterecekse, bu adayı önce kendi partisi içinde arar. Uygun birini bulamazsa, temel siyasi ilke, o partinin ‘Partisiz’ birini aday göstermesidir. (...)

‘Ecevit’in izindeyiz!..’ sözünün bir anlamı kaldıysa hiç değilse İstanbul’da bu tür bir aday göstermekten lütfen vazgeçiniz.
İlla aday çıkartmak istiyorsanız, İstanbul Belediye Başkanlığı’na siz, evet siz aday olunuz” diyerek Genel Başkanlarını uyarma gereğini hissetmişlerdir.

Sn. Zeki Sezer bütün bu olanlardan sonra DSP’ye daha kalıcı zararlar vermemek adına kendisine güvenen herkesten özür dileyerek istifa edeceği yerde, yaptığı tüm propaganda konuşmalarında hala “En büyük Ecevit’ci benim” diyerek halkı yanıltmaya devam etmektedir.

Sn. Zeki Sezer siyasi yaşamına başlarken her ne kadar Sn. Bülent Ecevit’i “idol” aldım dese de, davranışları nedeniyle günümüzde ola ola ancak “çeyrek porsiyon” * Goebbels olabilmiştir.

*Goebbels, 1933 ila 1945 yılları arasında Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış Alman politikacıdır. Kitlesel propagandanın “Büyük Yalan” tekniğini kullanmadaki ustalığıyla bilinirdi.

Hasan UĞURTÜRK