Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '11

 
Kategori
Siyaset
 

“Dokunan yanar arkadaşlar”

“Dokunan yanar arkadaşlar”
 

İki kutuplu bir Türkiye olduk. Yapılan her eyleme iki farklı cevabımız var. Birilerinin ak dediğine diğerleri mutlaka kara diyor. Ya da kara veya ak diyenlerin hiç değişmemesi ilginç değil mi? Kara diyenlerin karşısına hemen bir ak söylemi beni çok endişelendiriyor 

Rengârenk toplumumuzun bu iki renge sabitlenmesi doğaya aykırı değil mi? Ara renklerin kaybolduğu, yağmurdan sonrasının yok olduğu bir Türkiye bana çok dokunuyor. 

Yapılan bir harekete üçüncü veya dördüncü ya da beşinci bir rengin ilave edilmemesi tuvali sıradan yapmaz mı? İnsanların baktığı o aynı resme sadece iki farklı gözlem çıkarmak sanatın neresinde sizce? 

Zekeriya Öz’ü Ergenekon savcılığından aldılar, İstanbul Başsavcı yardımcısı yaptılar. Kızağa alındı diyenler ile terfi aldı diyenler, arasında bence hiçbir hukuki fark yok. CHP veya AKP söylemlerinden bahsetmiyorum. Ben, akademisyenler ile gazetecilerin söylemlerini kısır buluyorum. Taraflar ile taraf olmayanlar… 

Mesela, terfi aldı diyenleri hayretle izliyorum. Savcı Öz’ün uyguladığı şafak operasyonlarını eleştiren de kendileri… Yaptığı çoğu uygulamayı eleştirenler ve beğenmeyenler terfi mi ettirdi? 

Ya da kızağa çekildi diyenler… HSYK’nın başkanı kim? Savcının her tutumunu beğenen ve öven kim? 

Bu kutuplaşma sonucu gerçek yorumlar ve yazılar çıkmıyor maalesef. Kalemler askıya alınmış duygusu var. Kalemler düşünülen fikri yazmıyor. Düşünülen eleştiriyi yazmıyor. Mecbur bırakılan düşünceler yazılıyor. “Bu kara dönemde böyle bir eleştiri yapamam.” Veya “Bu seçim döneminde bu tür bir tespit yanlış olur.” hissiyatı maalesef aşikâr. 

Mesela Ahmet Şık’ın kitabının içeriğini sizce kimse tartışacak mı? Merak duygusunu tavana çıkaran bir eylemden sonra kitap eleştirisi hiç olmayacaktır. Daha basılmamış bir kitabı toplamak o kitabı çok satanlar kategorisine manipüle etmekle aynı değerdedir. Fetullah Gülen ile ilgili bi ton kitap var. Yazılmamış veya dillendirilmemiş bir konuşma bir kitap kalmadı. O kitabın taslağını elinde bulunduranları dağda askerimize kurşun atmakla eş değer görmek demokrasinin neresinde? Bu uygulamaya karşı çıkmamak, yazı yazmamak ya da uygulamanın gerekliliğinden bahsetmek kutuplaşmanın en büyük göstergesidir. 

Ergenekon’a inanıyorum. Farklı bir yapılaşma içersinde olduğuna ve ülkeyi yıllardır kaosa sürüklediklerine de inanıyorum. Gayri hukuki bir çeteleşme ve ülkeye yön vermek isteyen bir terörist yapı olduğuna inanıyorum. Ama bu kalemlere inanmıyorum. Bu düşüncelerin gerçek düşünce olduğuna inanmıyorum. Ergenekon’u savunan yazarların akademisyenlerin diline inanmıyorum. 

Savcı Öz’ün yanlış tutumları yüzünden görevden alındığını, yapılan çoğu tutuklamaların insan haklarına aykırı olduğunu, soruşturmayı keyfi yönlendirdiği için kızağa çekildiğini söyleyen bir tek yorumcu niye çıkmaz? Ya da ben niye bu kadar safça düşünüyorum? 

NOT BİR: “İmamın Ordusu” taslağını okumaya başladım. Şimdilik farklı bir doküman, farklı bir fikir bulamadım. Belki ilerleyen sayfalarda… 

NOT İKİ: 100 bin kişi indirmiş o taslağı... Savcılık soruşturma başlatmış. O taslağı bilgisayarıma indirmekle kalmayıp facebook'ta paylaştım. Türk hâkimlerine güveniyorum.(!) 

NOT ÜÇ: Maalesef siyaset yazmaya tekrar karar verdim. 

Mahir Temur 

 
Toplam blog
: 110
: 521
Kayıt tarihi
: 21.12.09
 
 

1979 Malatya doğumluyum... Evreni kendi gözlüğümden (0,50-0,75) görmeye çalışan bir yazarım... Dü..