- Kategori
- Öykü
Evren ve 12 Eylül'ün Anımsattıklarından ...
Ne fırtınalar atlattı, şu güzel ülke... Her şeye rağmen yine de ayaktayız, şükür...
Kenan Evren 'in ölümüyle; onun bir "kurtarıcı" , o günü yani 12 Eylül 1980 gününü bir "kurtuluş günü" olduğunu sandığımız o dönemi anımsarken , sonraları ne büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu anladığımız olaylar da gözümüzde canlandı bir bir ...
Seksen öncesi yılları yaşamayanlar...
Üniversitelerdeki olaylarda, aynı toplumun çocuklarının nasıl birbirine düşman gözüyle bakıp birbirinin kanını döktüklerini, ülkenin yangın yerine döndüğünü bizzat yaşamayanlar anlayamazlar neden böyle bir sanıya kapıldığımızı...
İlk kızımıza hamileydim o günlerde... Radyodan duyduğumuz ihtilal yapıldığı, ordunun yönetime el koyduğu haberini bu yüzden sevinçle karşılamış, yan komşumuz olan okulun hademesinin evine koşarak gitmiş "müjde"yi paylaşmak istemiştim...
Hatta çocuğumuzun oğlan olması halinde düşündüğümüz isim listesinin başında Evren vardı... Nereden bilebilirdik, millet olarak denize düştüğümüzü ve sarıldığımız yılanın bizi yavaş yavaş zehirleyeceğini... Bugün olduğu gibi internetimiz , cep telefonumuz yoktu. Gazetelerden sağlıklı bilgiye ulaşma gibi bir şansımız da yoktu... Ekranda sadece devletin kanalı TRT, radyo yayınlarında da, yönetimin sesi vardı.
82 Anayasasına neden yüzde 90 gibi bir çoğunluk "evet" dedi diye eleştirenler; ya işin özünü bilmiyorlar ya da eleştirmiş olmak için bunu söylüyorlar. EVET demeseydik, Evren ölünceye kadar yönetimde kalacaktı, bu daha mı iyi olurdu? Ölümü gösterip sıtmaya razı etmişlerdi , işin özü buydu ...
Sorgusuz sualsiz evinden alınıp ceza evlerine götürülüp hiçbir örgütle bağlantısı olmadığı, hiçbir eyleme katılmadığı halde boşu boşuna işkence gören meslekten atılan insanlar çevremizde çoğalmaya başladıkça , ülkemizin bir cehennemden çıkıp başka bir cehenneme girdiğini anlamaya başlamıştık ...
Yıl 1982... Seksen öncesi yapılan boykot ve eylemler incelenip sorgulanıyor...1979'da yapılan bir boykota katıldığı gerekçesi ile bir cümlelik bir yazı gönderilerek bir öğretmen arkadaşımızın görevine son veriliyor... Oysa o gün o arkadaşımız ailesinin olduğu kendi şehrinde ameliyat olmuştu... Boykota katılmamış olmasına rağmen birileri onun ismini vermiş. Okula gelen müfettişler, sevk evrakını bulamamışlar sanırım o da bir şekilde uçmuş... Arkadaş görevden alındı...
İyi insanlar kötü zamanlarda belli olur... İşte gerçekten görevini layıkı ile yapan bir müfettiş, o kötü günlerde nasıl iyi olunabileceğini kanıtladı hepimize...
Müfettiş Beyin, arkadaşımızın ameliyat olduğu şehre gidip evrakları bulup soruşturmayı onun lehine sürdürüp boykota katılmadığını kanıtlaması süreci tam iki yıl sürdü. Sonunda arkadaşımız görevine geri döndü , iki yıllık maaşı da kendisine ödendi...
O müfettiş diğerleri gibi dosyasını kapatabilir , bürokratik işlemleri tamamlayıp evine "gönül rahatlığı" ile dönebilirdi pek ala... Öyle bir dönemde, bu tür, adeta bir "fişleme" olayını sadece takip ettiği için kendisinin de sorgulanması riski olmasına karşın doğrunun peşinden koşan kaç kişi vardır... Her zaman yinelediğim gibi, "İnsan" olmak, olabilmek başka bir şey...
Yıl 1977...
İstanbul'da zincirlerle, taşlarla birbirine giren öğrenci savaşlarının içinde olduğum bir gün... Bir arkadaşımı hastanelik eden bir vuruşla yere serildiğini gördüm. Hepimiz can korkusu ile kaçıyoruz....Oysa sınıf arkadaşımız olan garibim, öyle bir derneğe falan kayıtlı değil sıradan , en fazla sosyal demokrat bir arkadaş... Ertesi gün duyduk ki, sadece bir iki arkadaş onu oradan uzaklaştırmış, o hengamede buna cesaret etmiş. Vurulan arkadaşımıza dikiş atılırken hastaneye götüren arkadaşımızın ismini sayıklıyormuş... Doktor " kim bu?" dediğinde, "o bilir kendini" demiş... Evet gerçekten de , bilir kendini o... O arkadaşımız; eşiyle birlikte en nadide ve gerçek dostlarımızdan halen...
Allah o günleri yaşatmasın ülkemize bir daha...
Evren, sonraki yıllarda da, yaptıklarından pişman olduğunu dile getirmediği gibi "yine olsa yine yaparız " türünden konuşmaları ile ardındaki kin ve öfkeyi katlayarak büyüttü. Aynı hatayı, kızı da yapıyor... Yazık ...
Onların , birilerinin " bizim çocukları" olduğunu ve "iyi iş çıkardıklarını" duyduğumuzda nasıl yanmıştı içimiz ...
Seksen öncesi ve sonrasında yitip giden gencecik canları düşündüğümüzde , beddua etmemek mümkün mü , dua yerine...
Yine de , Allah taksiratını affetsin diyoruz, gönülden olmasa da ...