Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '18

 
Kategori
TV Programları
 

“Gel Konuşalım” ve Hakan Ural..!

“Gel Konuşalım” ve Hakan Ural..!
 

Geçtiğimiz yıldı sanırım, Hakan UralTV8 'de gördüğümde çok şaşırmıştım.

Zira yıllardır ekranda görmediğimiz bir ismi, konuşmacı olarak düşünmek fikri bana şahane gelmiş, kim düşünmüş diye de baya merak etmiştim.

Yani öyle ya; magazin gündeminin yanı sıra gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin de yorumlanacağı bir programda, kimin aklına Hakan Ural gelir ki?

Artık gelir tabi, o ayrı mesele ya neyse...

Peki Hakan Ural 'ın program performansı nasıldı?

Bir iki program rölantide gitti.
İnanılmaz kontrollü ve daha çok dinlemede kalarak ilerledi.
Ardından da kendine güveni geldikçe, üzerindeki kalıpları attıkça, her geçen program daha tatlı bir adama dönüştü.

Konuşma şekli ve bakış açısı keyifli...
Kendini ve savunduğu düşüncelerini iyi ifade ediyor.

Amerika'yı yeniden mi keşfediyor?
Hayır.
Ancak gayet sade ve anlaşılır bir üslupla konuşuyor.
Ve...
Ekranda sıcak, samimi bir enerjisi var.

Kısacası Gel Konuşalım için Hakan Ural çok doğru bir tercih olmuş.

Ancak...
Gün geçtikçe, program ayları devirdikçe, Hakan Ural bir değişime uğradı.

Bunu asla havaya girdi babında söylemiyorum zira adam yıllardır bilinen, tanınan biri.
Sonuçta şu an mesleğini yapmasa da, o bir oyuncu.
Hani o havaya girme, kendini Tanrı zannetme aşamalarını geçeli yıllar olmuş.

Lakin Hakan Ural'ın sıkıntısı başka...
Yaptığınız işte kendinize güvenmeye ve etrafınız tarafından beğenilmeye başladığınızda, size ister istemez bir rahatlama gelir.
Bu sefer de; işinizi yaparken dost masasında dost sohbetindeymiş gibi konuşmaya başlarsınız.

Bu hem iyidir, hem de kötüdür zira aradaki farkı iyi tutturmak gerekir.

Mesela konuşma süreleri...
Hakan Ural bazen bir lafı alıyor, uzatıyor da uzatıyor, uzatıyor da uzatıyor , lafın sonu bir türlü gelmiyor.

Bazen de kendi gazına geliyor, konuşurken karşı taraf bir lafa girdiğinde "sen bilmezsin, nereden bileceksin" gibi bir tavra bürünüyor.
Ya da hafif yükselerek karşısındakini ofsaytta bırakacak bir üslup takınabiliyor.
Lafının bölünmesine tahammülü yok, bölünürse küsebiliyor ve "beni buraya konuşayım diye çağırdınız" diye atarlanabiliyor.
Reklam zamanı geliyor, "ne reklamı cümlem bitmedi" de diyebiliyor.

Ama..!
Hakan Ural 'ın cümlesinin bir türlü sonu gelmiyor.
Aynı şeyi üst üste bir kaç kere söyleyip duruyor, lafı dolandırdıkça dolandırıyor bazen o kadar çok dolanıyor ki sadede bir türlü gelemiyor.

Karşısındaki isimler nasıl araya gireceklerini şaşırıyorlar.

Daha da fenası; Hakan Ural bazen program sırasında kendini resim yapmaya veriyor.

Ama öyle böyle değil...
Adeta dünyadan kopuyor.
Karşı taraf konuşuyor konuşuyor ama aslında Hakan Ural o sırada stüdyoda bile değil.

Dalmış önündeki A4 kağıda, sanki kendisine ödev verilmiş de program bitimine yetiştireceksin demişler gibi,  durmadan resim yapıyor.

Öyle ki; program bitiyor, seyirciye veda ediliyor, Hakan Ural o sırada balık çiziyorsa okyanusta, ağaç çiziyorsa piknikte mangal başında bir yerlerde, kafasını kaldırıp bir veda cümlesi bile etmiyor.

Ekranda da pek bir garip duruyor.

Eleştiriye açık mı değil mi bilmiyorum ama birilerinin kendisini uyarması şart.

 

Gelelim programın diğer sorunlarına...

Seda Akgül varken de sıkça oluyordu, Esra Eron varken de, Nur Tuğba Algül varken de aynı şey oluyor.

Öncelikle kimse programdan önce zahmet edip de içeriğe çalışmıyor, net bilgi.

Anladığım kadarıyla ancak makyaj yapılacak kadar programdan önce kanala geliniyor.

Konuşulacak haberlerin içeri ile ilgili moderatörler herhangi bir bilgi sahibi değil.

Yani haberlere çalışmıyorlar.

Garip...

Siz hiç haber spikerlerinin kulaklıktan rejiye; "görüntü mü var yoksa resim mi ya da DSF mi" diye sorduğunu gördünüz mü, duydunuz mu?
Ya da sırada ne var dediklerini?
Ki haber dediğiniz program, haber sunumu esnasında bile bin tane değişime uğrar.
Yayın esnasında sıralar değişir, bantların bir kısmı o esnada montajlanıp gelir.
Tam anlamıyla bir kaos ortamıdır.
Yani hataya daha açıktır ama biz yine de çok azına ekran önünde tanık oluruz.

Ama gelin görün ki; Gel Konuşalım gibi lay lay lom haberler üzerinden yapılan bir programda bile, bir türlü sırada hangi haber var ve içeriği ne sorularının cevabını, moderatör işinin bu olmasına rağmen bilemiyor.

Hadi gelin bu güne bakalım...

 

Birinci Örnek...

Rafet El Roman ile ilgili bir haber girecek...
Haber; Rafet El Roman'ın katıldığı bir programa çok makyajlı çıkmış olması ile ilgili...

Esra Eron haberi sunacak ama rejiye soruyor, "görüntü var mı" diye.
"Ha öyle mi resim varmış, peki..."

Hop, ekranda programdan üç resim belirir.
Hakan Ural üzerine, "programa mı böyle katılmış" diye sorar.
Esra Eron "hık mık, program herhalde, tabi tabi program" diye cevap verir.

Yahu gerçekten anlamıyorum..

1) Programdan önce girecek haberlerin listesi yapılır ki bu eğer otuz haber giriyorsa, bir en fazla 2 adet A4 kağıt eder.

2 )Her haberin yanına, video ya da fotoğraf diye parantez içinde yazılır.

3) Her haberin altına haber ile ilgili bir iki satırlık bilgi girer. Mesela hangi program sorusunun cevabı gibi, ne zaman olduğu bilgisi gibi...
Zira karşınızda Hakan Ural var ve haberlerle ilgili soru sormalara doyamıyor.
Bunu artık sizin bilmeniz gerekir ki karşınızda Hakan Ural olmasa bile bu işler böyle yürür.

4) Moderatör olan da bir zahmet programa iki saat önce gelir, her haberle ilgili ayrıntıları okur, kendisine gelecek soruları hesaplar, cevaplarını bulur ve ekrana hazır çıkar.
Bunu önce KENDİ için yapar.

 

İkinci Örnek...

Haber; hareket halindeki kamyon üstünde selfie çeken adam...
Esra Eron bu şekilde anons etti.
Hop, kamyon arkasında uyuyan adamların haberi girdi.

Stüdyoya döndük.
Esra Eron "şimdi de selfie haberini girebiliriz" dedi.
Hop, kamyon üzerinde selfie haberi girdi.

Hayırdır?
Haber bülteni yapmıyorsunuz ki yayın esnasında akış değişsin.

Bir önceki bant yayınlanırken, sunucu ile reji kulaklıktan konuşur, sıradaki haber konusunda mutabık kalır ve programa öyle devam edilir.

Seyirci bu kadar mı hafife alınır arkadaş?

 

Üçüncü Örnek...

Yine bugün yayınlanan programdan...
Haber; Yalova'da kimliği belirsiz biri, evde giymediği kıyafetlerini yıkamış ütülemiş ve mahalledeki parka, ihtiyacı olanlar alsın diye, üzerine iyi bayramlar diye bir kağıt ekleyerek asmış.

Esra Eron haberi; "bu tatlı hareketi Yalova'da bir mahalle yapmış" diye sundu.
Hop, Beyoğlu'nda temizlik işçisinin yolda dolar dolu bir cüzdan bulup karakola teslim etmesi haberi girdi.

Haberden döndük, bu temizlik işçisi ile ilgili bir iki cümle edildi.

Sonra...
Hadi şimdi Yalova park haberine gidelim denildi.
İçinde röportajların olduğu haberi izledik, stüdyoya döndük.

Hakan Ural, Esra Eron'un haberi anons ederken söyledikleri nedeniyle şüpheye düştü ve "mahalle topluca mı yapmış yoksa bilinmeyen biri mi yapmış bu hareketi" diye sordu.
Esra Eron yine hık mık...

Yahu haberde röportajda var.
Vatandaş "kim yaptıysa harika, hele hele bizim mahallemizde yapmış olması şahane" diye demiş.
Ne soruyorsunuz, neye cevap veremiyorsunuz?

Şimdi siz mi bize haber veriyorsunuz yoksa biz mi sizin öğrenmenizi izliyoruz anlamadım ki...
Programı programda yapıyorlar sanki...
Sıfır hazırlık.

 

Dördüncü Örnek...

Malum Defne Samyeli'nin vücudu son günlerde bolca konuşulur oldu. Onun haberi var.

Hakan Ural, "bu vücut imkanı yok sporsuz olmaz, vardır bir hikmeti" dedi.
Esra Eron hiç haberi kurcalamamış tabi, rejiye sordu.
Rejideki kişi kimse artık, abudik kubidik cevaplar verdi, Esra Eron da saçma sapan yayına yansıttı.

Oysa zahmet edip iki gün önce Esin Övet'in Habertürk gazetesindeki köşesini okusalardı, bu saçma sapan hal yaşanmayacaktı.
Zira fotoğraflar üzerine Defne Samyeli ile konuşup, "nasıl formunu koruyorsun" diye sorup, köşesine yazan kişi Esin Övet.

Yani demem o ki; niye bu kadar baştan sağma bir iş yapılıyor gerçekten anlamıyorum.

TV8'de karın tokluğuna çalıştıklarını sanmıyorum.
Ki kanallar zor duruma düştüğünde bile para almadan hepimiz çok çalıştık.
Ama her ne koşulda olursa olsun, mesleğe olan bağlılığımızdan yaptığımız her işi layıkıyla yapmaya çalıştık.

Çünkü yaptığın işi sadece kurumun için değil, kendin için de yaparsın.
Sahiplenirsin.
Çünkü o senin imzandır, namusundur.

Ezcümle; Gel Konuşalım'a acilen bir ayar vermek lazım...
Kim yapar bilemiyorum ama birinin tez elden yapması lazım, net bilgi.

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..