Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Gelin, “Olmayan sorunu” elbirliği ile çözelim…

 Gelin, “Olmayan sorunu” elbirliği ile çözelim…
 

BU ANLAYIŞ, MİLLETİN ÖNÜNE OYALAMA KAĞIDI KOYMAK DEMEKTİR.


Ben, ta başından beri böyle söylüyorum.

Olmayan sorun…

Şimdi gelin hep beraber “Olmayan sorunu” elbirliği ile çözelim diyorum.

Önce, her hangi bir konuda, her hangi bir sorunu çözebilmek için, “Sorunu çözme yolu ve yöntemi” üzerinde mutabakat sağlamak gerekir. Aksi takdirde, hani deyim yerinde ise meydan yerinde kesilmiş eşeğin kuyruğu misali, kimi uzun oldu der, kimi kısa…

Öncelikle belirtmeliyim ki bu sorun, tek başına “İktidar partisine” bırakıp, çözümün oldan gelmesini beklemek yanlış olacaktır.

Siz bakmayın muhalefet partisinin “Kredi" teklifine, iktidar partisi başkanı ve başbakanın “Afilli” bir tekerleme ile cevap vermesine…

Olmayan, ancak “İlla olduğu” iddia edilen sorunun çözülmesi için ikisinin de birbirine ihtiyacı var.

Yöntem net bir şekilde belli…

Sorunun çözüm yeri TBMM çatsı altıdır. Olayı İmralı, Kandil, Oslo v.s. gibi başka yerlere çekmenin, milletin tamamının mutabakatı sağlanacak şekildeki çözüme katkısı olmaz, önce bunu bilelim.

İkincisi ve daha da önemlisi, beklenen çözüm önerisi içinde her ne anlamda ve şekilde olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozacak, filli uygulamalara yönelmeye dönük düşünceler içeremez.

Vatanın bütünlüğünü ve milletin birliğini bozacak her hangi bir öneri, her kimden gelirse gelsin kabul edilemez. Gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet partileri, bu yöndeki çözüm fikirlerine itibar edemez.

İktidarın veya destek olarak muhalefetin “Çözüm buluyoruz” gerekçesi ile terör örgütü ve onun başı ile girilecek her hangi pazarlığa millet razı değildir… Çünkü böylesi bir pazarlığının sonundan endişe ederiz ki bu öneriler ülkeyi bölmek, vatanı parçalamak için kurulmuş tuzaklardır. Ayrıca “Odak noktası” da amacı da bellidir.

Uzun yıllar doğu ve güneydoğu bölgesi coğrafyasında, sosyal ve ekonomik koşullarını, yörenin halkı ile birlikte yaşamış, sorunları az-çok da olsa bilen birisi olarak “Siyasi haklar” olarak bakmanın, çözümü BDP ve PKK’nın bu yöndeki taleplerine yoğunlaşmanın da kabul edilebilirliğine inanmıyorum.

Çünkü gerçek bu değil…

Süreci dikkatle izleyeceğiz…

Beklentimiz, her kim olursa olsun, şeffaf ve samimi olunması yönündedir. Laflar “Siyasi” çıkarlar çerçevesinde eğilip bükülmemelidir.

Örneğin “İktidar olarak görüşmüyoruz, devlet görüşüyor” gibi akla ziyan laflar etmenin bir anlamı yok.

“Kredi açıyorum” demenin de bir anlamı olmadığı gibi, “…muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede…” gibi “Afilli” bir lafın ardına sığınmaya, insanlara şirin görünmeye gerek yok…

Yöntemi bulduktan ve üzerinde mutabakat sağladıktan sonra, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık, net ve samimi olarak “Sorun” neyse ortaya serelim…

Görelim… Bilmediğimiz ne varmış…

Gerçekten “Sorun” ise, bilinen ve “Sorun” olduğu doğrulanan yapıyı düzeltmek kadar kolay bir şey yoktur.

Ancak…

Hayal içinde yüzüyorsak, sonucu da hayal kırıklığı olur, bu da bilinmelidir…

Çünkü kanaatimiz çözülmeyecek kadar “Sorun” yumağı olmadığıdır. İstenen de bu sorunun çözümü yönünde değil, ülkenin geleceğini ilgilendiren ve endişelerimize neden olan taleplerdir.

Gelin o zaman “Neyi” çözeceksek, elbirliği ile çözelim…

07 OCAK 2013, İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..