Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Sayın Karayel… “Ne gerekiyorsa”nın sınırı ne?

Sayın Karayel… “Ne gerekiyorsa”nın sınırı ne?
 

Kayseri Milletvekilimiz Sayın Yaşar Karayel, “Başbakanımız ne söylüyorsa, Türk milleti adına söylüyor. 1984 yılından beri süre gelen milletimizi ve memleketimizi sıkıntıya sokan, ekonomik ve insan kayıplarına sebep olan bu terör belasından Türkiye'nin kurtulması için ne gerekiyorsa onun yapılması lazım” diyor…

“Çözüm” konusunda hemfikiriz, onda bir kuşku yok…

Ancak “Ne gerekiyorsa” konusunda düşüncenin daha açık ve net olması kanısındayım. Eğer “Gereken” milletin tümünün isteği doğrultusunda ise, başbakanın  “Türk Milleti adına” konuştuğu konusunda da hem fikir olabiliriz. Ne var ki millet olarak “Gereken ne ise” ölçüsünün üzerinde bir mutabakatımız henüz yok.

Mesela şu görüş sizce ne kadar geçerli…

"Sürecin bir çözüm sürecine dönüşmesi için müzakere sürecinin açık yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Öcalan bu sürecin şeffaf olmasından yanadır. Bu fırsatın heba edilmemesi adına gerçekleşmeyen adımların atılmaması gerekir. Öcalan'a müzakere koşulları yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. İmralı'da bir müzakere ortamı ve koşulları yoktur. İmralı sisteminin müzakere koşullarına en azından başlangıç itibariyle uygun hale getirilmesi gerekir.”

Bu açıklama BDP’den geliyor…

Diğer yandan…

AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ  “Taviz vermeden, üniter yapıya zarar getirmeden, demokratik özerklik teranesine iltifat etmeden, ana dilde eğitime iltifat etmeden, tek bayrak, tek millet, tek vatan, ‘resmi dil Türkçe’ diyerek gündeme getirirsek mesele kalmaz. Meseleye beyaz bayrak çekilmiş anlamı yüklememek lazım. Görüşmeler PKK’nın yenilgisidir. Yol yakınken geri dönmeleri gerekir. Birileri PKK’yı vesayetçiliğe soyunduruyor. Türkiye’de vesayetçiliği kaldırırken bazı sivil toplum kuruluşlarına, illegal örgütlere vesayetçi yapıyı yeniden oluşturmak adına, bunları taşeron olarak kullanıyor. Görüşmelerde hiçbir başbakan ya da genel başkan ülkesinin bölünmesine ya da kamplaşmasına müsaade etmez. Bu bir genel af değildir. Türkiye’de genel af olmamalıdır. 7 bin askerim, polisim, korucum şehit edildi. Anne rahmindeki çocuklar öldürüldü. Böyle bir ortamda bütün hesap görülmeden defter kapatılamaz. Genel af ve ev hapsi yoktur” diyor.

AKP Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar da, “İmralı bir parçadır ama bir bütün değildir. Her fikir mensubuyla görüşülmesi gerekir. ‘Türkiyeliyiz’ düşüncesine sahip olabilirsek, o zaman resmin bütün parçalarını bir araya getirip resmi bir bütün olarak okuyabiliriz” dedi.

Görüldüğü gibi, AKP içinde de “Mutabakat” henüz yok.

Sözde KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, bir gazetedeki Kürtçe “AKP İçin Son Şans” başlıklı köşe yazısında şu görüşleri ortaya atıyor: “Eğer Türk devletinin Kürt sorununda çözüm niyeti varsa bu görüşmeler müzakere sürecine evirilebilir. Bu konuda Kürt tarafı hazırdır. Kürtlerde bir çözüm iradesi vardır. Hiç kimse bu iradenin olmadığını söyleyemez. Ancak AKP hükümeti ve basının ortaya koyduğu gibi sorun silah bırakma ve silahlı güçlerin mevzilerini terk etmesi gibi konursa bu yaklaşım bir çözüm niyeti olmadığını gösterir. Çünkü bu tür sorunlarda önce siyasi konular müzakere edilir. Çözüm iradesi ve projesi ortaya konulursa, bundan sonra silahlı güçlerin durumunun ne olacağı tartışılabilir. Yoksa arabayı atın önüne koşmak olur ve baştan oyunbozanlık yapılır.”

Kandil, süreci “Siyasi müzakere konusu” olarak görürken, kendini de “Görüşme tarafı” olarak görüyor. İmralı’daki çocuk katilini de “Baş Müzakereci” olarak öne sürüyor. Bu koşullar altında ancak “Silah” bırakabileceklerini ve silah bırakmayı da “Müzakerelerin” seyrine göre değerlendireceklerini vurguluyor. Yani, kendilerini “Bağımsız Devlet” gibi görmeye başladılar bile…

Sayın Yaşar Karayel…

Bu bilgiler ışığı altında tekrar sorma ihtiyacını duyuyorum, bağışlayınız…

Bu konudaki “Gerekenin” sınırı nedir?

PKK “Af” konusunu gündeme getiriyor, başbakan “Af yok” diyor. PKK, İmralı’nın şartlarının düzeltilmesini ve serbest müzakereye imkân vermesini talep ediyor, başbakan “Yok” diyor…

Özerklik, dil, ilave bayrak v.s. daha onlara sıra gelmedi… Bu talepler “Gereken” sınırının neresinde?

Bu koşullar altında, millet olarak bizi  “Başbakanımız ne söylüyorsa, Türk milleti adına söylüyor” dememiz ve düşünmemiz mümkün değildir.

Daha açık ve net bilgilere ihtiyaç vardır. Bu konuda “Siyasi nutuk” seviyesinin ötesine geçmek gerekir.

09 OCAK 2013, İBRAHİM PEKBAY

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..