Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '18

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

“Güllerin Savaşı” veya Boşanma Sürecinde Tüketilen İnsanlık

“Güllerin Savaşı” veya Boşanma Sürecinde Tüketilen  İnsanlık
 

   

Danny DeVito’nin yönetmenliğini yaptığı  ve başrolleri Michael Douglas ile Kathleen Turner oynadığı  “Güllerin Savaşı” (The War of the Roses) filmi boşanma sürecinde eşlerin yaşadığı yıpratıcı süreci en iyi açıklayan filmlerden biridir.

Filme “Güllerin Savaşı” denmesinin nedeni boşanmak isteyen çiftin soy adının “Gül” Roses) olmasıdır. Filme bu adın verilmesinin nedeni ise,  İngiltere’de 1455''ten 1485''e kadar iki feodal hanedan arasında, beyazgül armalı yorklular ile kırmızı gül armalı lancasterliler arasında taht üzerine hak iddia etmelerinden dolayı 30 yıl süren savaşı çağrıştırmak içindir.

Üniversite çağında iki çocukları olan Oliver ve Barbara 18 yıl mutlu bir evlilik yaşadıktan sonra boşanmaya karar verirler. Her şey yolunda giderken dışarıdan bakıldığında “turşu suyundan bahane” denilebilecek bir gerekçe ile boşanmaya karar verirler. Ancak ilerleyen süre içinde anlaşılıyor ki, yıllardır eşler arasında biriken küçük sorunlar çözülmediği takdirde ilişkilerden aniden ciddi bir kırılma oluşturabiliyor.

Oliver iyi para kazanan bir avukat, eşi Barbara ise iki çocuğu ve eviyle ilgilenen birdir. Oliver iyi niyetli, ama kendisini işine kaptıran ve bundan dolayı da eşiyle yeterince ilgilenmeyen, onunla ilgili konulara yeterince değer vermeyen, biraz da duyarsız biridir. Barabara ise, hırslı, eve ve ev döşemesine aşırı önem veren inatçı biridir. Bir evi almak için, daha doğrusu kocasına aldırtmak için yıllarca bekler ve içini en ince detayına kadar düşünerek dizayn eder.

Çocuklarını büyüttükten sonra yeni bir işe girişen Barbara, yapacağı iş sözleşmesini eşinin incelemesini ister. Oliver, iş yoğunluğundan, biraz da umarsızlıktan dolayı evrakları incelemeyi geciktirince karısı bunu, kendisine değer verilmediği şeklinde yorumlar ve çok rahatsız olur. Ayrıca önemli misafirlerini davet etikleri bir akşam yemeğinde Barbara, bir konuyu, kadınlara özgü bir şekilde detaylandırarak anlatınca, kocası hemen sözünü keserek, ”kısacası” der ve olayı özetler.

Kocası, bu hareketiyle Barbara’yı küçük düşürdüğünün farkında değildir. ”Değersizlik” şeması olduğu anlaşılan Barbara, bu olaydan da çok etkilenir ve eşine karşı duyguları değişmeye başlar. Belki de daha önce kocasına açıkça ifade etmediği/edemediği ve yıllardır içinde biriktirdiği/bastırdığı öfkesini kusmaya başlar. Çünkü kocası, Barbara’nın beğenilme, kendini değerli görme ihtiyacını ihmalkârlığından veya duyarsızlığından dolayı tam olarak gidermemiştir. O da bu konuyu kocasıyla açıkça konuşmadığı için iç dünyasında biriktirmiş ve büyütmüştür. Bu da kocasına duyduğu sevginin körelmesine, hatta nefrete dönüşmesine neden olmuştur. Öyle ki, ölüm anında bile kocasının kendisine uzanan elini nefretle iteler.

Bu süreçte yaşanan benzer olaylar adeta bir kısır döngü gibi, eşlerin birbirinin hareketlerine yanlış anlamlar atfetmelerine neden olur. Süreç Barbara’nın kararlı bir şekilde “boşanmak istiyorum” demesiyle yeni bir aşamaya girer. Birisi “kalmayacak birisini tutmaya” çalışır. Diğeri (Barbara) gitmeyecek birinden nasıl kurtulurum”un mücadelesini verir.

Barbara’nın boşanma şartı olarak istediği tek şey içinde yaşadıkları ve pahalı eşyalarla donattığı malikânedir.  Oliver, bu evi kendi parasıyla aldığını ileri sürerek malikâneyi ona vermek istemez. Ve “Güllerin Savaşı” da başlamış olur. Konu, belli bir aşamadan sonra gurur ve inada dönüşür.

Oliver’in tecrübeli avukat arkadaşı Gavin, ona, kazanamayacağı bir savaşa girmemesini, en iyisi evi Barbara’ya bırakıp kendisine yeni bir hayat kurmasını söylese de Oliver, onu dinlemez. Bu süreçte, arabaları, kedi ve köpekleri, evin içindeki eşyaları dahil her şeylerini bu savaşta kaybederler. Çocukları bu durumdan inanılmaz etkilenir, mutsuz olur ve uzaklara giderler. En sonunda birbirlerine en ağır şiddeti uyguladıktan sonra ikisi de ölür.

Tüm bunları boşanmak isteyen bir müvekkiline anlattıklarıyla avukat Gavin’in ağzından dinliyoruz. Gavin, müvekkiline, bu hikayeyi anlattıktan sonra  “ya bu süreci hızlı ve temiz bitir ya da kalk evine git gençlik aşkına duyduğun sevgide bir şeyler bulabilirisin” der ve onu evine gönderir.

Filim, evlilik ilişkilerinde eşlerin birbirine değer vermesi ve bunu da hissettirmesi, yanında küçük sorunların konuşulmadığı için nasıl da bir öfke patlamasına dönüştüğüne kadar birçok evlilik sorununa değiniyor. Ana mesajı ise şöyle özetlenebilir:  boşanacaksanız, bu süreci düşmanlığa çevirmeyin. Birbirinize iftira atarak maddi ve manevi olarak tüketmeyin. Daha da önemlisi bu süreçten en çok etkilenen kişilerin çocuklarınız olduğunu unutmayın.

 

 

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..