Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

"Kadına şiddet"in son kurbanı, ama "en son" değil!

"Kadına şiddet"in son kurbanı, ama "en son" değil!
 

Arama motorunda "şiddet" anlamına gelen "violence" sözcüğünü yazınca ilk sırada "violence against women" çıkması bir tesadüf müdür!!!


"Eşini bayıltana kadar dövdükten sonra kalp krizi geçirdi..."

"Tartıştığı eşini 11 yerinden bıçakladı..."

"10 yıllık eşini öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alındı..."

"Küçük kızının gözü önüde eşini doğradı..."

"Eşini öldürdükten sonra namusunu temizlemek için yaptığını söyledi..."

"Duruşma salonunda ölümle tehdit etti..."

"Yasak aşk kanlı bitti..."

"Nikâhsız karısının boynunu falçatayla kesti..."

"Cezaevinden izinli içıkıp eşini bıçakladı..."

...ve daha niceleri...

Öfkelenme duygusu insana özgüdür evet; ancak öfkeyi kontrol altında tutabilmek de insana özgüdür. Kimileri bunu başarabilen erdemli insanlar grubuna girer, kimileri ise cinnet geçiren kontrolsüz hayvanlar grubuna girer! (Lütfen hayvan dostları bana kızmasın, bu ikinci gruba girenlere hakaret etmek için daha kibar bir sözcük bulamadım)

Bir insan nasıl bir psikoloji içine girip de bir canlıya, üstelik de hayat arkadaşına zarar verebiliyor asla anlamayacağım. Bu; gecenin bir yarısı, uykunuzun en tatlı yerinde kulağınızın dibinde vızıldayıp duran bir sivrisineği öldürmek gibi bir duygu değildir herhalde!

"Her insanın içinde bir câni vardır" demişti bir gün üniversitedeki bir hocam, ve bizi çok şaşırtmıştı. Daha ilk sınıftaydık ve ufkumuz henüz daracık olduğu için bu cümleyi yadırgamıştık. Aslında çok doğru, her insanın içinde bir câni vardır bence de. (Meselâ benim içimdeki câni ne zaman ortaya çıkıyor biliyor musunuz? Küçük bir çocuğu cinsel istismara uğratan adi bir pislik ekranlara çıktığında, onu elime geçirdiğim takdirde gözümü kırpmadan gebertebileceğime inanıyorum.)

Konuyu saptırmayalım; "kadına şiddet" olayları neden son zamanlarda arttı? Yoksa eskiden de bu kadar çok vardı da günışığına mı çıkmıyordu? Gerçekten bilemiyorum ama bir şeylerin ters gittiği kesin. Hükümetimiz de sağolsun çeşitli yasalar / düzenlemeler getirip bu olayların önüne geçmeye çalıştığını sanıyor. Yok çipmiş, kadın herhangi bir şiddet ânında düğmeye basacakmış, kocası bilmemkaç metre yanına yaklaşamayacakmış, kadın, ölümcül bir ihtimalle karşı karşıyaysa ad ve soyadını değiştirebilecekmiş, falan...

Bütün bu yasalar, tedbirler, hiçbir şekilde kadına şiddet olaylarının sayısını azaltmıyor. Her geçen gün kurbanlar artıyor, artacak da. Çünkü aslolan yasaların değil, zihniyetin değişmesi. Birazdan yazacaklarım, şiddet düşkünü bazı erkekleri kızdırabilir, hatta ellerine geçersem ağzımla burnumun yerini değiştirmek isteyebilirler...

Kadına şiddet, ancak ve ancak ezik ve aciz kişilerin işidir. Çünkü bu aşağılık kişilerin güçleri ancak savunmasız kadınlara yetebiliyor. Bir nevi egolarını tatmin amaçlı yaptıkları bu şiddet eylemleriyle, kendilerini -en azından- kendilerine kanıtlamak istiyorlar. Ve bu zihniyet devam ettiği sürece, hiçbir yasal düzenlemenin caydırıcı etkisi olamıyor. Yasal olarak cezasını çekmek veya ahirette hesabını vermek, ölen kadını geri getirmiyor ki! 

İşin bir de başka boyutu var, pek fazla dile getirilmeyen başka bir şey: Bu tarz şiddetten rahatsızlık duymayan kadınlar da var.  Evet, var! Çok değil, birkaç ay önce haber bültenlerinde boy gösteren bir karı-koca vardı. 2 gün kadının maruz kaldığı şiddetten bahsedildi, 3. gün ise barıştılar, kadın da "Kocamdır, gerekirse döver" diye bir açıklamada bulunarak  beni acı acı gülümsetmişti. Filmlere konu olmuş bir mazoşistlik vakası olsa gerek. Şiddet düşkünü ezik adamın acizliğine mi acısam, kadının bu cehaletle yaşamaktan başka bir çaresi olmamasına mı yansam bilemedim!

...Ve Kasım 2012'den kalma rakamlar: "Türkiye'de hâlâ her gün 5 kadın öldürülmektedir. Koruma talebiyle polise veya savcılığa başvuran kadınların %73'ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise %27'si cinayete kurban gitmektedir. Sonuç olarak; yasalar değişmekte, "eski" zihniyet ise beton gibi yerinde durmakta ve kadına yönelik şiddet dört nala artmaktadır."*

Söylenecek daha çok ama çok şey var. Önemli olan, olay gerçekleştikten sonra cezasını vermek değil, olayın gerçekleşmemesi için önlem almak adına kökten bir çözüm bulmak. Yoksa her gün o "son mağdur"ları izleyeceğiz, ama hiçbiri "en son mağdur" olamayacak!...

 

*http://www.kahdem.org.tr/

 

ÖZLEM ULUGÖL

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..