"Kibirli Uşak"

İktidara gelirken dediler ki; “Devlet milletin uşağı olacak, millet devletin değil”. Ne güzel bir söylem değil mi? Tam çağdaş devlet anlayışına karşılık gelen, devleti milletin hizmetine sokan ve o güne kadar tersine işlemiş sistemi bacakları üstüne oturtacak bir sistem.

Heyhat, uşaklıktan efendiliğe terfi edip, devletin hizmetimize girerek yaşamımızı kolaylaştırmasını beklerken bugün karşılaştığımız manzaraya bakın. Bırakın uşaklıktan kurtulmayı daha vahim bir role sürüklenerek şaklabanlığa zorlanıyor millet.

“Sayın bakanımızı görmüşken hasbihal edip, müsait bir dille iş talebinde bulunayım” diyen vatandaş, uğradığı dumur sonucunda kendini davul zurna eşliğinde oynarken bulmuş. Etrafı saran kalabalığın içinde kalınca iş talebinde de bulunamadan kalakalmış ortada. “Takla at dediğini duymadım” diyor vatandaş. Duysaydı atar mıydı  bilinmez. Ama o güne kadar “pala” olan lakabı o günden sonra “Taklacı” olmuş. Şimdi hem iş istemeyi unuttuğu, hem de karizmayı çizdirdiği için çok mutsuzmuş.

Sayın bakanımız yaşanılan bu durumda bir anormallik görmediği için, olayın bu kadar gündemde kalmasının sorumlusu olarak medyayı suçlamış; “medya her zamanki gibi abartmış.” Öyle olsun, üzmeyelim sayın büyüğümüzü.

Yalnız Sayın Bakanımızdan bir istirhamımız olsun, devlet vatandaş ilişkisinde baş aşağı duran sistemin, mensubu olduğunuz parti iktidara gelmeden önce düzeltmeye söz verdiği gibi ayakları üzerine oturtulması vaadini duymamazlıktan gelebiliriz. Yeter ki, millete biçilen rol yine uşaklık olarak kalsın, şaklaban olmaktan iyidir.