Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

‘Küçük Amerika’ olmak kolay değil

Küresel Kapitalizm ile onun ikizi Küresel Liberalizm açtıkları kuyuya düştü

‘Küresel yoldaşlık’ kovduğu ‘sovyet yoldaşlığı’ndan sonra bütün toplumları etkiliyor.
 
Çünkü her iki düzenlemenin de içinde ‘insan’ unutuldu.
 
Kültür değerleri yanında sağlıklı kişilikler ile yola devam etmek yok sayıldı.
 
Bu yüzden tüketim çılgını Batılı devletler tek tek sarsıntı geçiriyor.
 
Onların uydusu kimi devletler de bunalımdan bunalıma girdi.
 
Onlara öykünen kimi toplumlar ile onların aç gözlü yöneticileri de şaşkın bir durumda bugün.
 
Belki bir gün toparlanırlar.
 
Oysa sırada başka devletler ile onların güttüğü nice toplumlar var!
 
Türkiye de bu devletlerden biri
 
‘Türkiye gelişiyor. Türkiye kalkınıyor.’ Yaklaşımları da bir gün son bulacak diye korkuyorum.
İyi ki Türk toplumunda Çin ve Japon  toplumları gibi ‘kendi yağı ile kavrulmak’ özü ağır basıyor.
 
Çoğunluk bu tür değerlere sahip olsa da ‘mutlu azınlık’ zevkten dört köşe!
 
Küresel krizin  ‘teğet geçti geçmedi’ tartışmaları sırasında iyi ki Mali Disiplin kurulabildi.
 
Yine de dış borç yanında Cari Açık ve enflasyon yakamızı bırakmıyor.
 
Milli Gelir adil bir oranda paylaşılamıyor.
 
Demokrat varsıllar ile akıntıya kürek çeken yoksullar arasındaki uçurum derinleşiyor.
 
Şimdilik ‘iki yakamız bir araya’ gelse bile yarın neler olabileceğini kimse bilemez!
 
İşte bu süreçte yerel seçimler ile genel seçiler birbirini kovaladı
 
Kamuoyu ‘tek parti’ yönetimine kanıksadığı için AKP üçüncü kez iktidarda.
 
‘Yeni Türkiye’ için ‘yeni bir Anayasa’ hedefini belirleyen Hükümet şimdi zorda.
 
Özellikle son üç yıldan bu yana olaylar birbirini tetiklemeye başladı.
 
Hükümetin kimi kurumları yeniden düzenleme çabaları  başarılı olsa da sular durulmuş değil.
 
Geniş toplum ‘gelir dağılımı’ konusunda ‘adaletsizlik’ yapıldığı kanısında
 
Çünkü daha ‘dün’ üç kurusuz olan kimileri ‘birden bire zengin’ oluverdiler.
 
‘Kimin eli kimin cebinde belli değil’ anlayışı ‘şeffaflıklar’ sağlanamadığı için yine dillerden düşmüyor.
 
On binlerce can alan ‘terör örgütü’ ile onun uzantısı ‘demoktatik’ partiler ‘ayrılıkçılık’ yolunda ısrarlı.
 
Özellikle son bir yılda ‘dış bağlantılı’ olduğu da söylenen terör saldırıları can almaya devam ediyor.
 
Başbakanın : Bıçak kemiğe dayanmıştır, açıklaması ile soruna neşter vurulsa da millet kaygılı.
 
1970’lerde tanıştığımız ‘şehir gerillası’nın yakıcı Rus Molotof’u  yenice bir silah olarak yasaklanacak.
 
Oysa ‘silah satın almak’ da ‘silah taşımak’ da serbest bu ülkede.
 
Memleket özlenen ‘Küçük Amerika’ oldu desek abartmamış oluruz
 
Polisler hakarete uğramaya, öğretmenler öldürülmeye ve Kaymakam(lar) tartaklanmaya başlandı.
 
Birileri bir yerlerden öyle bir destek alıyor ki karşı koyanı ‘alkışlamak’ ne mümkün!
 
Orta Doğu ne yazık ki Türkiye için bir cehennem.
 
Oysa Batı’nın sanayileşmiş ve orduları güçlü devletleri için Orta Doğu’dan pay almanın tam zamanı!
 
İran sırtını dayadığı Rusya ile Ermenistan yüzünden ABD’ye karşı oldukça dirençli görülüyor
 
Tel Aviv’in Mavi Marmara Saldırısı’ndan sonra bir de Paris’in Ermeni yaptırımı bizi şaşkına döndürdü.
 
Onca maddi ve manevi içerikli sorunumuz üstüne bunların da yaşanması kamuoyunu yıpratıyor.
 
Milletvekillerine verilmesi kanunlaşan maaş zamları gelir dağılımı sorununu yine gündeme getirdi.
 
Oysa özellikle her işi kılıfına uyduran kimileri çok mutlu.
 
Kimi okusam sürekli bir  iyi yolda olmak övgücülüğü var ortalıkta.
 
Eleştiri yok, öneri yok, yamukluklara işaret etmek yok, çarpıklıkların çirkinliğine vurgu yok!
 
Kayıt  Dışı Ekonomi ile nasıl mücadele edildiğinin emareleri pek görülmüyor
 
Kayıt  Dışı’nın sıkı arkadaşı  Kara Para’nın  bu çağda bile önlenememesini anlamak çok zor.
 
Emek piyasası ise bir anda inkâr edilen sözler ile Kayıt Dışı’nın bir başka aktörü olsa gerek.
 
Dün olduğu gibi bugün de bu ülkede ‘Nereden buldun!?’ yasası yok.
 
Ben beni bildim bileli ‘para aklama yapaken’ yakalanan hiç kimse yok bu ülkede.
 
Helâl ile haram birbirine karıştırılmış olarak büyük bir yarış içinde.
 
Su süreçte dar gelirler, asgari ücretliler ile emekliler ‘haksızlıklardan ve adaletsizliklerden yangılı.
 
‘Mutlu azınlık’ ile ‘tuzu kurular’ ise bağlamış oldukları işlerden dolayı uçuyor
 
Toplumda ‘karedi kartları’ borçları yine sorun.
 
Boşanmalardan dolayı ailelerdeki mutsuzluklar arttıkça artıyor.
 
En geç gelecek on yıl içinde suçluluk oranlarında büyük patlamalar olacağı açık.
 
Rahmetli Mehmet Akif’in yaklaşık 100 yıl önce söylediği gibi:
 
‘Şeref hırsiyle istihkar-ı mevt etmişken ecdadı,
 
Bırakmaz öyle birpâkîze neslin şimdi ahfadı.
 
Hayât uğrunda istihfafa şayan görmedik hüsran!
 
Gebersin tekmeler altında razı... Çıkmasın, tek, can!
 
Yürekler en mülevves, en sefil âmâl için çarpar;
 
Sinirler en muhal endîşeden titrer durur par par!
 
Olur cem'iyyet efrâdınca şahsî menfa'at "ma'bûd!"
 
Sorarsan kimse bilmez var mı "hak" nâmında bir mevcûd.
 
O, doymak bilmeyen ma'bûda kurbandır haya hissi,
 
Hamiyyet, âdemîyyet hissi, ulvî hislerin hepsi!
 
Bu hissizlikle cem'iyyet yaşar derlerse pek yanlış:
 
Bir ümmet göster, ölmüş ma 'neviyyâtıyle, sağ kalmış?’
 
(02 Eylül 1914)
 
Akif’in 26 Haziran 1913'te dediği gibi: ‘Müslümanlık nerde? Bizden geçmiş insanlık bile.
 
Yoksa biz de 100 yıl önceki sancılı çöküş günlerini mi yaşıyoruz atalarımız gibi?
 
Kaldı ki TBMM en umulmadık tartışmalar ile nice kavgaların otağı olmaya başladı.
 
Peki biz nereye gidiyoruz böyle?
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..