Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

(NATO) Haçlı İttifakı ile işbirliğimiz!

(NATO) Haçlı İttifakı ile işbirliğimiz!
 

Bayraklarında bile haç var!


İkinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan 9 Nisan 1949 tarihinde Washington Anlaşma'sıyla askeri güvenlik birleşimi amacıyla kurulan NATO bu güne kadar dünyanın düzenini bozmaktan öte ne işe yaramıştır? 

Güya herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasî bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıya hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişler. 

Peki, o zaman kendileri ne için Müslüman ülkelere saldırıyorlar? 

Bir üyesi olduğumuz NATO’nun bize ne faydası olmuştur? 

Ülkemizde Kontrgerilla olarak bilinen Gladiyo, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu. 1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitiliyor ve bu sayı gittikçe artarak büyüyor, dünyanın her tarafını sarıyordu. 

Dünyayı karıştıran birçok masumun ölümüne neden olan bombalamaların altında yatan gerçekler hep NATO destekli Gladiyonun işidir. Gladio mensuplarının yurtiçinde de faaliyette bulundukları, birtakım istikrarsızlaştırma operasyonlarında kullanıldıkları, ulusal ve uluslararası düzeydeki siyasi komplolara alet oldukları bilinmektedir. Ülkeler içinde kimi zaman ideolojik bir savaşın kimi zaman da çıkar çatışmalarının bir aracı haline dönüştürüldükleri açık bir gerçektir. Yani NATO tam bir baş belasıdır. NATO Amerika siyasi çıkarlarına hizmet eden bir askeri güce dönüştürülmüştür. 

NATO’ya üye olmamız 1950 yılının 17 Ekiminde 4500 seçme Türk askeri, Birleşmiş Milletler emrinde Kore’ye gönderilip, binlerce şehit vermemize mal olmuştur ki rahmetli dayım da Kore Gazisi idi. 

NATO’nun içerisinde tek Müslüman ülke biziz. Müslümanlığı ortadan kaldırmayı düşünen ve hiçbir zaman Avrupa birliğine alınmayacağımızı söyleyen, bu haçlı ittifakı ile olan işbirliğine ne kadar güvenebiliriz? Daha doğrusu neden güvenmeliyiz? 

Amerika’nın ne zaman başı sıkışsa, ne zaman askere ihtiyacı olsa Türk askerini kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmıştır. (Kore'de, Yugoslavya'da, Afganistan'da, Bosna-Hersek'te, Kosova ve Letonya'da.)Yaptığı işgalleri hep demokrasi, özgürlük getirme ve de Komünizmi yok etme adına aldatmacalarıyla yaptı. 

Birçoğumuz Türkiye’de kurulacak füze kalkanı hakkında bir şey bilmiyoruz. Nedir bu diye araştırdığımızda kısaca şu bilgiyi öğreniyoruz. ABD eski başkanlarından Reagan zamanında Yıldız Savaşları projesi olarak düşman füzelerini uzayda lazer toplarıyla vurmak için geliştirilen bir proje imiş. Bu projenin maliyetinin çok yüksek olması dolayısı ile ve de teknolojik ilerlemenin mümkün olmayışı üzerine vazgeçilmiş. 

Daha sonra bu projenin yerini Füze Kalkanı projesi olarak ele alınmış. Amerika’nın kendisini füze saldırılarına karşı korunmak amacı ile geliştirdiği füze kalkanının esası bir balistik düşman füzenin, füzesavar bir füzeyle vurulması oluyormuş. 

Buraya kadar her şey normal bir savunma aracı olarak görünse de bu proje aslında Amerika için savunmadan çıkmış, saldırı projesine dönüştürülmüştür. Bunu ben değil uzmanların görüşü olarak yansıtıyorum. 

Türkiye kendi milli ihtiyaçlarına göre bir yüksek irtifa hava savunma sistemi kuracaktı. 

Bundan neden vazgeçildi diye düşünüyorum. Neden lafta kaldı? 

14 Ekim 2010 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen NATO Dışişleri ve Savunma Bankaları Toplantısından sonra Füze savunma sisteminin komutasının kime verileceği konusuyla ilgili, Başbakan Erdoğan “Topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa, zaten bu kesinlikle bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil” demişti. Sonradanda ağız değiştirerek; 

“Komuta olayı sonra belirlenecek” demişti. Sonra belirlenecek bir tehlikeyi nasıl gözümüz kapalı onaylarız ya? 

Başbakan bal gibi de kumandanın Amerika’da olacağını biliyor oyalama taktiği güdüyordu. 

Başbakanın bir dediği diğerini tutmuyor neden? 

İsrail ile ticari ilişkilerin dondurulacağını açıklıyor, daha sonra Başbakanlık, ticari ilişkilerin dondurulmayacağını söylüyor. 

Bu ne tutarsızlık bu nasıl dış politikadır anlamak mümkün değil. 

Topraklarımıza, karasularımıza yerleştirilecek olan bu radarlar ülkemiz için büyük tehlikedir. 

Sistem aynen biri bizi gözetliyor evinin aynısı gibi tüm sivil ve askeri uçuşları da rahatlıkla gözetleyebilecek. Ülkemizin güvenliği elimizden tamamen gitmiş olacaktır böylece. 

Türkiye’de yabancı askerler cirit atacaklar. Kime karşı korunacağız? İran’a güya. Hani dosttuk biz? Hani tüm komşularımızla iyi ilişkiler içerisindeydik. Ne oldu da birden bire düşman görmeye başladık? 

Bir diğer yazımda da yazdığım gibi Amerika, İsrail ve Türkiye arasında anlaşmalı bir senaryodur bu. CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “AKP hükümeti bu kafayla giderse Türkiye kaybetmeye devam edecektir.'' Sorunumuz olmadığı ülkelerle sorun yaşayacağımız gün gibi aşikârdır. 

Bence bu füzelerin İran ve Suriye tehditlerine karşın İsrail’i koruma adına kurulması safsataları da bir senaryodur. Burada Amerika’nın ve emperyalizmin menfaatleri doğrultusunda koruyucu olarak kurulacak olduğu söylenen füze kalkanının zaman içerisinde ne tarafa döneceğini düşünmek gereklidir diye düşünüyorum. Bu oyun içerisinde oyunun sonunda inşallah dünya 3. bir savaş yaşamaz diyorum. 

Sevgiyle kalın. 

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..