"Şarkı söylemek lazım" yarışması nasıl katledilir?

Pazar akşamları "Şarkı söylemek lazım" adında bir yarışma var. Bu programla ilgili daha önce yazmıştım (1). Dün akşam, kendisinin "genç gazeteci" olduğunu sık sık vurgulayan bir jüri üyesi Sezen Aksu ile ilgili bir dosyayla gelmiş, dosya kocaman bir klasör...

Geçen haftaki programı seyretmemiştim, o gün bazı tartışmalar olmuş. Sezen Aksu’nun söylediği bir şarkının bestecisi konusunda bazı iddialar ortaya atılmış. Hafta içinde gazetelerde yayınlanınca programda seyretmeyenlerin haberi oldu. Melih Cevdet Anday’ın ünlü şiiri "Ada Vapuru"ndan yapılan ve "Şinanay" nakaratlarıyla ünlenen şarkı tartışmalara konu olmuş. Beste Onno Tunç’un mu, yoksa Fuat Güner’in mi?

Hafta boyunca süre tartışmalardan sonra "genç gazeteci" olduğunu söyleyen bir jüri üyesi bir klasörle gelmiş. Programın sonunda klasördeki belgeler açıldı. Ancak belgelerin hiçbiri geçen hafta tartışma konusu olan besteyle ilgili değildi. Sezen Aksu eski yıllarda plak ve CD kapaklarına yanlış besteci adları yazıldığı için mahkemelik olmuş, onları anlattı. Hepsinin plak şirketlerindeki dikkatsizlikten kaynaklandığı belli. Sıradan hatalar ve hiçbirinde Sezen Aksu'nun bir kusuru olmadığı belli.

Sonuç olarak bütün gece bekleyen klasörden çıkan belgeler, bir ilkokul münazarasında öğrencilerin sundukları "büyük" kanıtlardan farklı değildi. Dağ fare bile doğuramamıştı.

"Şarkı söylemek lazım" yarışmasında hiç jüri olmasa mükemmel bir program olur. Jüri üyeleri, özellikle biri programı resmen katlediyor. Asıl hata o saçma dosyayı yayınlamak istediğinde "içinde ne var" diye sormayan program yapımcılarında.

Bu yarışma iyi bir formata sahip. Gelecek hafta ilk yarışma bittikten sonra, ikincisini hiç jüri olmadan yapsınlar, telefonla da herkes yalnızca tek oy kullanabilsin ve televizyon tarihine en iyi yarışmalardan birini armağan etsinler.

(1) Şarkı söylemek lazım yarışmasının jüri ve seyirci analizi: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=33510