Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“Savaşlar erkek işi!”

Akşam saati sekiz falandı, eve geldim. Ne zamandır olmadığım kadar mutlu, umutlu olduğum bir gündü… Tam soyunup dökünürken oğlum “On üç kişi şehit olmuş anne!” dedi! Sesi pek tedirgindi!...

“Ciddi misin?” diye sorarken, ses tonumu pek vurgulayıcı bulmamış olsa gerek; “Üç değil anne, on üç kişi!” diye üsteledi…

Size işin en kadınca halini söyleyeyim: “Olmasın yaaa!”, “Tam da kırk yılın başında az da olsa mutlanmış, umutlanmışken…”

Acayip bir hayal kırıklığı…

Oysa beklemiyor muyduk?

Zaten “Çatır çatır tehdit” yok muydu?

Beşer, onar, üçer-dörder… Toplasak kaç nesil eder!

******

Zamanında ilgilendiğim yoga, Reiki ve falan şeyler imdadıma her daim yetişiyorlar!

“Bir dur be kadın!” diyebiliyorum en azından kendi kendime, bir dur!

******

Durduğum yerde bir ana var; dokuz ay karnında taşıdığı evlat… İsteyerek mi oldu, tecavüz sonucu mu? Pek mi hiddet ve şirret dolu oldu; sevgi ile mi yoğruldu?

Bazı coğrafyalarda bu bilinmiyor!

Lakin, her ne şekilde olursa olsun, dişilik genlerini taşıyanların kendilerine bahşedilmiş bir özelliği olarak analar çocuklarına kıyamaz!

“Onun yerine ben öleyim!” diyenler analardır!

Bir yerlerde çocuğunu terk eden analar hikayeleri vardır…

Doğrudur…

Ancak, o kararın alınması konusunda baskı yapan, çoğu kere olduğunca, bir kadından ziyade bir erkektir!

******

Feministlik falan değil, anne ve babanın farklı genleri var; monogami ve poligami de bu yüzden ya zaten!

Hani, erkek karısını aldatır da, konu ortaya çıktığında der ya: Ruhen seni aldatmadım hayatım! Öyle anlık bir durumdu!

******

Normal şartlar altında kadınlar “Poligam”dır, anaçtır, yuvayı yapan dişi kuştur!

O ana ne doğurduğuna zarar gelsin ister, ne evine, ne de kocasına!

Kızar, umutsuzluğa düşer, terk edip gitmeyi ister bazen; lakin genetiğinde vardır! Kendinden önce doğurduklarını, sevmiş olduğu adamı kurtarmak ister!

******

Şimdi: Bir anne olarak yazıyorum: Ne siyasi bir boyutu söz konusu şu an, ne de bir şeyleri yargılama-aklama durumundayım!

Bir anne olarak tek düşündüğüm oğlumdur!

Önce O!

Hangi anne, hangi tarafta olursa olsun, “Doğurduğu, memesi, sütü ile beslediği, bezini temizlediği, “İyi, güzel insan olsun diye dualar ettiği çocuğunun bir dağda bir kurşun ile vurulup da; al yıldızlı bir bayrağa sarılı da olsa, cenazesine sarılı-kırmızılı-yeşilli bayraklar da örtülse…

Yani, sorarım size: Hangi ananın yüreğinin acısını serinletir ki üstüne örtülen bayrağın renkleri?

******

Pek kötü, pek fena bir saptama!

“Savaşlar erkek işi!”

Anneler hep yanarken, babalar hesap peşindeler!

Yani… Hangi savaş bir dişi elinden çıkmış ki?

Çıkamaz!

Dikkat edin; kaç kadın doğurduğu çocuğu reddeder?

Reddedilen çocukların çoğu babaları tarafından reddedilmişlerdir!

Neden?

******

Neden, biliyor musunuz, dişilik ve erkeklik hormonu!

Erkek “Tohumuna para mı verdim!” diye düşünüyor, tohum ektiği için hasadını toplamayı da istiyor!

Kadın “Ben de doğurganım!” diyemiyor! Diyemez! Ağzının ortasına bir şaplak yer! Önce annesinden, sonra kocasından… Olmadı oğlundan… O da mı olmadı! Damadından!

******

Bir anne olarak… Bir dişi… Savaşların suçlusunu “Erkekler” olarak düşünüyorum!

Ne yalan!

En basit hali ile, bir baba ille de çocuğu, hele ki oğul cinsindense, tuttuğu takımı tutsun ister!

İlle de yapmak isteyip de yapamadıklarını yapsın ister!

Anneler de ister, ne yalan, ama gözlerinde isteksizliklerini gördükleri anda annelerin ısrarları suya değen toz pembe pamuk şekeri misali “fos” olur, gider!

******

Kaç anne oğlunun/kızının bir kurşun, bir bomba… Bir şarapnel ile ölmesini ister?

Kaç anne için çözülmez bir durumdur bu?

Size bir şey diyeyim mi: Hiçbir anne için sıkıntı söz konusu değil!

Sıkıntı erkeklerde!

Babalar, dedelerde…

******

Ne garip değil mi?

“Tohumuna para mı verdim sanki!” diyenlerde…

******

Yetiştirdiği kavun-karpuz’un para saydığı ithal tohumları yeterince verim göstermediğinde dellenen adamlar, kendi tohumlarından yeşeren kız ve oğullarından kolayca vazgeçebiliyorlar!

Ne adına?

Hadi, söyleyin Allah aşkına, ne adına?

******

Kendi çocuklarının kanları ile sulanmış topraklarda, ola ki, yer elde ettiler: Hiçbir ana o topraklarda mutlu ve mesut yaşayamaz da… Babalar “ Çak!” işareti yaparak davul ve zurna ile başarılarını kutlayacaklar!

Oğul ve kızlarının kanları onları boğmayacak!

Başka anaların kız ve oğullarının kanları da onu bağlamayacak!

******

Analar iç geçirirken, bazı kişiler fikir beyan edecekler…

Siyasal platform, etnik özerklik, hak, hukuk…

Çocuklarımız yitip gidiyor ey hatun ve adam kişiler!

Hangi siyasi tercihiniz oğul ve kızlarınızdan önemlidir?

Yani… Baba, ana olmayı beceremedikten sonra siz, istediğiniz kadar eylem yapın! İstediğiniz yerleri alın!

Yüzünüze tükürecek bir nesil bırakıyorsunuz ya arkanızda!

Bir yerleri alsanız da…

Hiç önemsemediğiniz spermlerinizden dünyaya gelip de; istediğiniz şekilde harcama hakkını bulduğunuz çocuklarınızın hepsi değil de, bir kısmı içerlemiş olabilir, kullanıldığının ayırdına varmış olabilir ve kendi ayakları üzerinde durmayı tercih etmiş olabilir!

******

O gençler, maalesef, size değil de, kendine hep, gizli gizli, destek olmaya çalışan analarından yana olacaklardır!

******

Oyyy… Yine pek coştum! Odur, budur derken, metabolizmam bozuldu; çok doluyum bu konularda, çok!

“Amel” durumlarına düşmeyeyim!

Son sözlerim vardı, hani “Flaş! Flaş!” cinsinden, uçup gitti!

Yani… Ne bileyim… Bir anne olarak bir siyasi duruşa, eyleme oğlumu malzeme etmezdim!

Diğer taraftan da hiçbir annenin omzunu sıvazlaya sıvazlaya kız ya da erkek hiçbir çocuğunu dağa gönderebileceğini de hiç zannetmemekteyim!

Erkeklerin savaşıdır bu!

Tuttuğu takım uğruna ölen bir kadın, bir anne olmamıştır!

Erkek örnekler vardır! Ne yalan!

******

Babalar pek fazla ağlamasın; pek göstermelik oluyorlar zira!

Anaların ise söz hakkı yok! Ne fena!

******

“Ulan!” diyesi geliyor insanın, üç günlük dünya!

Oğluna, kızına, karına dar etmenin anlamı mı var?

Oğlunu, kızını gözü görmeyene ne dense nafile!

O toprağı alsan nefsin körelecek mi?

******

Neyse…

İşin siyasi boyutuna girmek istemiyorum; analık boyutunda kalayım, yeter!

Hiçbir ana doğurduğu çocuğunu, ister kız ister oğlan, kurtlar sofrasına ikram etmez!

Kurtlar sofrasının müdavimleri, çoğu kere, erkeklerdir!

O nedenle, çocukları, çoğu kere o sofranın öne sürülen taşlarıdır!

Eline silah verilen, “Öldür ablanı” denilen, “Canlı bomba” olması istenilen…

Dağa çıkması tavsiye edilen…

Kin ile büyütülen…

******

“Anasını satayım!” diye bir laf vardır ya; Anasını satayım; normal şartlar altında hiçbir ana evladını satmaz!

Ama bilerek, ama bilmeyerek; babalar satar!

Ana satılsa da, hiç bir ana kolay kolay evladını satmaz!

Hele ki ölümüne!...

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..