Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '21

 
Kategori
Güncel
 

“Sevgi Neydi?”

Sevme bir etkinliktir, yetenektir, ruhsal bir güç belki bir sanattır... Herkesin sanata gereksinmesi vardır ama herkesin sanat yapabilmesi olanaklı değildir.

Sevmek, öncelikle vermektir.Ne kadar az verirsen vereceklerinin ölçüsü de o kadar azalır. Sevgi üreten bir güçtür. Vermek illa bir şeyleri armağan gibi sunmak veya bir şeylerden vazgeçmek değildir. Ne bir pazarlamacı mantığında vermek ne de fedakarlık uğruna kendinden vazgeçmek...  Sevgi adına vermek üretken bir vericiliktir. Kendinden vermek, zamanından vermek, yaşamından yaşadığından vermek, sevinçlerinden, üzüntünden,  ilgilerinden, bilgilerinden, düşüncenden, anlayışından vs. içinde yaşadığın ve kendi içinde yaşattığın her şeyden…  Sevmek bunlarla  güzel kalır, zenginleşir, genişler, gelişir, geliştirir; sevenler vererek canlı kalır, coşkulu,  mutlu verimli olur; sevmek sevgi üretir.

Sevme yeteneği, ölçütü, şekli, tarzı kişinin karakter gelişimiyle ilgidir. Kimilerinin yapısı, kişiliği, karakteri, yaşamı veya yetişme biçimi güçlü bir sevme duygusunun oluşması için uygun olmayabilir. Kişi her türlü bağımlılığını, egosunu, bilinçli bilinçsiz sömürme, istifleme isteklerini yenebilmiş olmalı; kendine ve  insanca güçlerine  inanıp güvenmeli; erk sahibi varlık olduğunu bilmeli...  Bu özellikler eksikse kişi kendini vermekten, sevmekten kaçabilir.

Özenli değilseniz sevgi demeyiniz, etkin bir ilginin bulunmadığı yerde sevgiden söz edilemez. Sorumluluk duyumsamıyorsanız sevgi değildir barındırdığınız. Sorumluluk her şeyden önce sevdiğinin  ifade ettiği ya da etmediği ruhsal gereksinimlerine  yanıt vermeye hazır ve istekli olma halidir. Kendin için duyumsadığını onun için de duyumsamak demektir. Sahip olduğunuz şehveti bir duygu durumu sanmayınız. Hele ki sevgi hiç sanmayınız. Şehveti sevgisiz öğrenmek de ayrı bir yanlıştır. Şehveti sevgisiz öğrenen utanmaz, arsız olur ve masum duygular yazıktır ki arsız şehvetin günlük besinleridir.

Bilgisiz insan sevemez, ancak bilgiyi pratiğe dönüştürmeden de olmaz. Bilmek de illa kozmosu  bilmek değildir. İnsanı bilmek sevme adına en önemli bilgilerdendir.  Kişiyi bilmeden sevemezsiniz. Karşındakinin gerçek bilgisine ise ancak kendi bağlılık, bağımlılık, çıkar, erek ve ideolojinizi  bir yana bırakır, onu sahip olduğu özüyle görebilirseniz ulaşabilirsiniz. Ancak öyle varsa korkularını, endişelerini, kızgınlıklarını, çalkantılarını, azaplarını, acılarını, sancılarını veya gereksinimlerini anlayabilirsiniz.

Sevgiden de öncesi var bir de.

Kişiye saygı duymuyorsanız ne sevebilir ne var olan sevgiyi büyütebilir ne de sürdürebilirsiniz…

En büyük ön koşullardan biri de özgürlüktür. Sevgi özgür, bağımsız insan etkinliğidir.

Özgür değilseniz kolay kolay sevemezsiniz.

Özgürlüğün için doldurulabilir ki bu da ayrı bir yazı konusudur.

Diyeceğim o ki sevmek,  öyle sevileceği bulmakla olmuyor ne yazık ki… Bir fırçayı çok beğenip aldınız diye harika bir resim yapamıyorsunuz.

Sevgiyi küçümsemeyiniz, sevgi insanın en derin en gerçek gereksinimidir. Bu gereksinimi doyuramayan, kimsenin gerçek bir gereksinmesini karşılayabileceğini sanmasın ve sevgili sevgililer şunu aklından çıkarmasın:

Sevmenin çevresinde onu ören, gözleyen, koruyup kollayan, düzenleyen, düzelten, uyaran, uyutup uyandıran  bir tabaka vardır. Bu tabakanın farkındalığı ve bilinciyle sevmek sevgilerin  insana en yakışanıdır.

Sevgiyle kalın…

 
Toplam blog
: 24
: 255
Kayıt tarihi
: 25.01.17
 
 

Türkçe Öğretmeni, Okul yöneticisi, Sosyolog, Blogger. Eğitim, siyaset, sosyoloji ve güncele ilişk..