Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

"Statükocu zavallı" dan sorular

"Statükocu zavallı" dan sorular
 

Ortalık demokrasi havarilerinden geçilmez oldu son zamanlarda.
AKP’yi savunmak...
Başbakan'ı demokrasi aşığı olarak görmek/göstermek...
Türbanı savunmak, hatta çağdaşlaşma göstergesi olarak "yedirmeye çalışmak"...
AKP hakkında kapatma ve yöneticileri hakkında siyaset yasağı talep eden iddianameye karşı çıkmak...
Cumhuriyet Başsavcısına saldırmak..
Laiklik ilkesi başta olmak üzere Cumhuriyet'in temellerinin bir bir yok edilme çabalarına destek vermek...
Ergenekon soruşturmasını ( 9 aydır iddianame hazırlanamamasını da fırsat bilerek) bir cadı kazanına dönüştürmeye çalışmak...
Hukukçuları, öğretim üyelerini, gazetecileri, emekli askerleri, eski Cumhurbaşkanlarını bu soruşturmanın içine çekmek için hedef göstermek...
AKPden farklı düşünen, AKPyi ve yaptıklarını eleştiren herkesi en hafifinden çağın gerisinde kalmış, statükocu zavallılar olarak tanımlamak...
AB ve ABD temsilcilerinin sömürge valisi gibi davranmalarına ses çıkarmamak...
Ülkenin doğal kaynaklarının, fabrikalarının, bankalarının, topraklarının haraç mezat satılmasına destek vermek...
Mustafa Kemal Atatürk'e, O'nun en büyük eserim dediği Laik Cumhuriyete, devrimlerine sinsice saldırmak...
İşte yeni moda demokratlık göstergeleri bunlar.
Eğer yukarıda saydığımız bu standartların dışına çıkıp da farklı düşünceler söylemeye kalkarsanız demokratlığın yanından bile geçmeniz olanaklı değildir.
İşte o nedenle bu yazı, laik cumhuiriyetten, ulusal birlikten, tam bağımsızlıktan yana, Mustafa Kemal Atatürk'e, O'nun ilke ve devrimlerine gönülden bağlı, AKPnin amaçlarına ve uygulamalarına temelden karşı olan bir " demokrasi düşmanı, darbe yanlısı, statükocu zavallı" nın sorularını içermektedir.
Münasebetsizliğim için değerli "demokratlarımızdan" özür dileyerek sorularıma başlıyorum. Böylelikle hem kendilerinin şahsımı aydınlatmasına mazhar olabilmeyi hem de oluşturulmaya çalışılan puzzle’lara katkıda bulunabilmeyi diliyorum.

* AKP hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa'nın kendisine verdiği görevi, takdir hakkını kullanarak yerine getirmiştir. Anayasa Mahkemesi daha davayı görüşmeye bile başlamadan, Başsavcıya yapılan saldırıların nedeni nedir?

* Eğer Başsavcının ortaya koyduğu gerekçeler, bir partinin kapatılmasını gerektirmeyecek kadar ciddiyetten uzaksa, liberal ve tarikatçı demokratların farkettiği bu durumu Anayasa Mahkemesi yargıçları görmeyecek midir? Yoksa gerekçelerin ciddi temellere dayandırıldığı ve mahkemenin kapatma kararı verme olasılığının yüksek olmasının bilinmesi mi Başsavcıya olan kızgınlığı ortaya çıkarmaktadır?
* AKP, sürecin normal seyrinde devam etmesi ve kendisine verilecek savunma haklarını kullanarak hem yüce mahkeme hem de toplum önünde laikliğe karşı eylemlerin odağı olmadığını kanıtlayarak aklanmak yerine, Anayasa'yı değiştirerek yargılanmaktan kaçmayı neden tercih etmektedir?

* Bunun nedeni AKPnin savunmasını yapacak yeterlilikte hukukçu kadrosuna sahip olmayışı mıdır? Eğer öyleyse, savunma yapmaktan aciz bir kadronun Anayasa değiştirmeye veya yeni Anayasa hazırlamaya kalkışması ortaya hukuki bir garabet çıkarmaz mı?

* Yoksa AKP hukukçuları ve yöneticileri Başsavcının gerekçelerini haklı bulmakta, Anayasa Mahkemesi'nin de bu gerekçelere dayanarak partilerini kapatacağını mı düşünmektedirler? O nedenle mi hukuku çiğneyerek yasaların arkasından dolanmaya çalışmaktadırlar?

* Ya da bütün bu çabaların amacı, böyle bir fırsatla en üst yargı makamı da dahil olmak üzere yargıyı tartışılır hale getirmek böylelikle hazırlamayı planladıkları yeni Anayasa'da yargı erkini kendilerine bağlayacak maddeleri koymak için psikolojik altyapıyı hazırlamak mıdır?

* Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın, ( sonradan düzeltmeye çalışmış olmakla birlikte) kapatma istemini duyduğunda yargıya çetelerin sızdığını ima etmiş olması yanlışlıkla söylenmiş, maksadını aşan bir cümle midir? Yoksa yargıyı baskı altına alma operasyonu içinde küçük ama etkili bir adım mıdır?

* AKP yönetimi ve AKP yanlısı basının iddianamenin Anayasa mahkemesine sunulmasından itibaren ortamı sakinleştrimeye çalışmak yerine, gerginliği tırmandıran söylem, haber ve yorumlara ağırlık vermesi hangi amaca yönelik olabilir?

* AKP yanında yer alan ve Fethullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen gazetelerin, televizyonların Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan son gözaltılardan sonra Başsavcının hazırladığı kapatma iddianamesinin iki gün önceden İlhan Selçuk tarafından bilindiğini hatta iddianemede yer alan bazı bilgilerin İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu tarafından iddianemeye koydurulduğunu iddia etmelerinin...
* Bu iddialarını desteklemek amacıyla, ilgili kanıtlara sanıkların evlerinde yapılan aramalarda el konulan bilgisayar kayıtlarında rastlandığını söylemelerinin amacı nedir?

* Yine bu gazetelerde İlhan Selçuk'un 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerle çok sık görüştüğü ve genellikle gündemlerinin AKPnin nasıl düşürüleceği konusunu oluşturduğunu öne süren haberlerle nasıl bir mesaj verilmek istenmektedir?

* Ergenekon soruşturmasına ilişkin haber ve yorumlarda bu isimleri anmaya başlayan gazete ve yazarlar Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i Ergenekon soruşturması içine çekmek ya da kamuoyunda öyle bir izlenim yaratmak mı istemektedirler?

* Gizli yürütülen bir soruşturmada hangi delillere rastlanıldığı bu gazete ve yazarlar tarafından nasıl öğrenilmektedir? Yoksa bunlar tamamen karalamaya yönelik asparagas haberler midir? Eğer öyleyse, "demokratlarımız" tarafından ne kadar ahlaki bulunmaktadır?

* Özellikle son bir kaç gündür AKP yanlısı yazarların " erken seçim" naraları atmaya başlamalarının sebebi nedir?

* AKPnin kapatılmasını önlemeye yönelik anayasa değişikliği düşüncelerine destek vermeleri ve değişikliğin referanduma götürülmesini önermeleri...
* Erken genel seçimlerin yerel seçimlerle birleştirilerek yapılması ve 3. sandık olarak da referandum sandığının aynı gün seçmenlerin önüne getirilmesi düşünceleri...
* Bunların AKPnin bir kez daha mazlumu oynama rolüne soyunduğu ve bu rolün " demokratlarca" yoğun destek gördüğü bir döneme denk gelmesi tesadüf mü?

* Yoksa AKPnin daha da güçlü olarak yeniden iktidar olacağı ve parlamentoda daha yüksek sayıda milletvekiline sahip olarak Anayasa'yı tek başına değiştirebileceği, yargıyı yürütmeye bağlayan yasaları tek başına çıkarabileceği ve referandumla da bir anlamda "laiklik" ilkesinin altının oyulabileceği düşünülen bir senaryonun adımları mı atılmaya çalışılıyor? ( Bu sorumun yanıtını verecek değerli" demokratların" halk iradesine inanmamak, halk herşeyi bilir gibi ucuz demogojilere sığınmadan yanıtlamaları önemle rica olunur).

*Ancak Laik Devlet-Hukuk Devleti-Ulus Devlet üçgeni üzerinde hayat bulabilen demokrasi, bir kurallar rejimimidir, kendisini koruma mekanizmaları olmalımıdır, yoksa çoğunluğun oyunu alanlar istediğini yapmalı ve hiçbir şekilde denetlenmemeli midir?

Ve son bir soru:
" Farkında mısınız"?

 
Toplam blog
: 64
: 627
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

Kamu ve özel sektörde geçen yıllar... Halkla ilişkiler, kalite yönetim sistemleri, kültür sanat orag..