Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '17

 
Kategori
Biyoloji
 

"Stres" nasıl oluşur?

"Stres" nasıl oluşur?
 

Modern hayatın illeti "stres"


Günümüzün genel problemi olan stres aslında biz insanlar için normal bir oldu. Kadim Cro-Magnon ve ondan önceki kökenlerimize bakarsak eskiden hayat bu kadar kolay değildi. Avlanmak zorundaydık. Barınmak için barınak yapmak ya da mağara, sığınacak yer bulmak ihtiyacındaydık. Hayatta kalmak için mücadele etmek bazen de savaşmak zorundaydık.

Tüm bu güç mücadelesi insanı diğer insanlarla ve vahşi yaşam ile karşı karşıya getiriyordu. Herhangi bir stres anında ilk defa Walter Brandford Cannon tarafından tanımlandığı gibi savaş-kaç-don reflekslerinden bir tanesi devreye girerek bizim için hayatın gidişatı belirleniyordu.

İnsan memeli bir hayvan ve beyinde duyguların merkezi olarak bilinen limbik sisteme sahip bir canı. Stres anında limbik sistemin bir parçası olan amigdala devreye giriyor. Hafıza, karar verme ve duygusal tepkileri yöneten amigdala kontrolü ele alarak beynin mantıksal işlemlerden sorumlu olan kortekse giden iletişimi kontörle alır. Zira savaş-kaç reaksiyonu göstermek için çok az zaman vardır ve bu da mantığın o an gereğinden fazla kullanılmamasını gerektirir.

Kontrolü bir an için ele alan amigdala yine limbik sistemin bir parçası olan hipotalamusa sinyal gönderir. Hipotalamus temel metabolizma fonksiyonlarından ve otonom siniş sisteminden sorumludur.

Hipotalamus limbik sistemin bir diğer üyesi olan epifiz bezine sinyal göndererek ACTH hormonunun salgılanasını sağlar. Epifiz bezi Hint öğretisinde üçüncü göze yani 6ncı çakraya denk gelen yerdedir. Epifiz bezinden salgılanan hormonlar, büyüme, tansiyon, cinsel organların belirli işlevleri, tiroid bezleri ve metabolizmasının yanı sıra gebelik, doğum, hemşirelik, böbreklerde su / tuz konsantrasyonu, sıcaklık düzenlenmesi ve ağrı giderme gibi bazı yönlerini de kontrol eder.

Epifiz bezi her iki böbreğin üstünde yer alan adrenalin bezlerine sinyal göndererek epinefrin hormonlarının üretilmesini tetikler. Epinefrin ise stres hormonu olarak da biline kortizol üretimine sebep olarak kan basıncını yükseltir, kan şekerini artırır ve bağışıklık sistemini baskılar. Böylece glikoz üretimi ve yağ asitlerini yakılmasıyla bedene savaşmak ya da kaçmak için büyük bir enerji sağlanmış olur.

İnsanın hayatta kalması için hazır ve nazır olan bu sistem anlık bir stres tepkisi ile insanın hayatta kalmasına sebep olurken, bilen insan anlamına gelen Homo-Sapiens’in kendini bilmeden hayatın akışının kölesi olduğu modern hayatta kronik stres halini aldığı zaman iş değişiyor. Günümüzün modern hastalıklarının ya da eskiye göre artan birçok hastalığın ardında kronik stres var. Korku, kaygı ve endişe insan hayatının genel standardı haline geldiği zaman beyin ve beden her ana bir savaş-kaç halinde oluyor ve bu da insan psikolojisini ve de bedenini yıpratıyor.

Şu ana dek yazdıklarım stresin fizyolojik oluşumuna dair süreci anlatmaktan başka bir şey değil. Ancak kadim Çin tıbbı, Maya ve Orta Asya Şaman inancı ya da Ayurveda Hint tıbbının özellikle üstünde durduğu gibi bedendeki tüm hastalıklar içimizin dışa yansımasıdır. Tüm hastalıklar bize birer mesajdır, yeter ki okumayı bilelim. Artık kuantum rönenansı ile birlikte maddenin yoğunlaşmış enerjiden başka bir şey olduğunu bildiğimize göre psikolojik sorunların fizyolojik hastalıkların sebebi olduğuna inanmak da pek zor olmasa gerek. Zira yakın bir süredir birçok psikolog da aynı şeyi söylüyor. Özellikle Deepak Chopra gibi ünlü doktor ve yazarlar ileri derecede kanser vakalarından zihinsel tutum ve inanç hallerini değiştirerek çok kısa sürede nasıl iyileştiklerine dair birçok mucizevi hikayeyi anlatıyorlar. O yüzden sonrası yazım stresin nedeni üstüne olacak.

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 

 

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..