Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

1 Mayıs…

1 Mayıs…
 

İnsanlara korkulacak bir gün gibi anlatılan bir Mayıs geldi. Hükümetin Taksimde kutlamalara karşı çıkma inadı sanki biraz kırıldı gibi. Altında bir şey olup olmadığını 1 Mayısta Taksime gidince göreceğiz.

Her zaman ilginç gelmiştir. Neden 1 Mayıstan hükümetler bu kadar korkar. Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda emperyalistlerin ve onların kurduğu hükümetlerin 1 Mayısı kâbus olarak görmeleri normaldir. Çünkü işçi sınıfının en organize direnişidir. Sanayi devrimi ile birlikte üretimde makine ve işçi kullanımı arttı. Kapitalist devrimlerle birlikte üretimde asıl rol işçi sınıfının oldu. Bu yıllarda işçi sınıfı ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan mahrum durumdaydı. Günde 14–16 saat çalışıyor ve ancak karnını doyurmaya yetecek kadar bir ücret alıyordu. Seçme ve seçilme hakkından yoksundu. Sendikal birlikler kurmaları yasaklanıyor, gösteri ve eylemlerine izin verilmiyordu. Haftalık ve yıllık izinleri, hastalık ve kaza sigortaları vb. hiçbir hakları yoktu. Kısacası hiçbir insani haktan yararlanamıyorlardı.

Zamanla işçi sınıfı yaşadıklarından öğrendi, öğrendiklerinden dersler çıkardı. Kapitalizmi tanıdı. Makineleri kırmaktan vazgeçip, sendikalar kurmaya başladı. Kadını ve erkeğiyle birlikte, tek bir sınıf gibi davranmaya başladı. İşçiler birlikte davranmaya başlayınca kendilerine olan güvenleri arttı, güçleri arttı. Ekonomik ve siyasi durumlarını iyileştirmek için burjuvaziye karşı mücadele etmeye başladılar.

Tabii günümüzde artık talepler sekiz saat çalışma ile sınırlı değildir.

Emperyalistlerin emrinde olan hükümetler gösterilere hiç de hoş bakmayacaklardır. İşçinin örgütlenmesi onların en son kabul edeceği bir durumdur. Bu yüzden yandaş medyalarında katılımları engellemek, azaltmak için her türlü yayını, provokasyonu yapacaklardır.

Yaşı bizler gibi olanlar 1 Mayıs 1977 yi hatırlarlar. 1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul`a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK`in organizasyonu ve önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde İntercontinental Oteli`nin (BugünThe Marmara oteli) de üst katlarından da ateş açıldı.

İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.

28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu'nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak ölmüşlerdi. 470 kişi gözaltına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır. Sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar bulunamamıştır. Resmi olarak kanıtlanamayan bilgilere göre olayın planlayıcısıCIA, Intercontinetal Oteli'ni bir gün önceden boşaltıp buraya Amerika'dan getirilen CIA ajanları yerleştirmiştir. Olaydan sonra ajanlar ülke dışına çıkarılıp otel kayıtları yok edilmiştir.

34 kişinin öldüğü, 200 kişinin yaralandığı ama failleri bulunamayan 1 Mayıs 1977'nin geçmişimizi anlamak açısından özel bir önemi var.
Geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki, bu olay birilerince Türkiye'ye yapılan operasyonun 'neşter' evresidir. O noktadan sonra oluk oluk kan akacak, iç barışı sağlamak mümkün olmayacak; ülke, sel sularının köpüre köpüre denize doğru koşturması gibi, sağcı 12 Eylül darbesine doğru koşturacaktır. İşte o koşu bizi bu günlere kadar getirecektir.

Günümüz ayrışma değil birleşme günüdür. Günümüz el ele halaylarla işçi bayramını yani bizim en önemli bayramımızı tahriklere katılmadan, aramıza bozguncuları sokmadan kutlama günüdür. Hepimize şimdiden kutlu olsun.

28/04/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..