Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '08

 
Kategori
Güncel
 

12 Eylül Dönemeçleri -1

12 Eylül Dönemeçleri -1
 

12 Eylül saat 04:00 te yeni bir tarih sayfası aralanıyordu.


Yaşı en az benim kadar olanlar iyi hatırlayacaklardır. Darbelerin eksik olmadığı Türkiye, tarihinin son darbesini 12 Eylül 1980 günü yaşadı. Türkiye'nin bir kan gölüne dönmesini neden gösteren Silahlı Kuvvetler emir komuta zinciri içinde 1980’in bir sonbahar günü yönetime el koydu. Peki, demokrasiye ara verilen o sonbahar sabahına nasıl gelindi?

Türkiye, uzun yıllar yaşadığı bir takım sıkıntılar neticesinde, 1970'li yılların sonlarına doğru ağır bir siyasal ve ekonomik bunalımla karşı karşıya kaldı. Yapılan, 1977 seçimlerinden sonra istikrarlı bir hükümet kurulamamıştı. Ecevit’in CHP’si ile Demirel’in AP’si arasında uzlaşma sağlamamıştı ve 1979 Kasım'ında Demirel başkanlığında, dışarıdan MHP ve MSP destekli AP azınlık hükümetinin kurulması da siyasal istikrarsızlığı sona erdirmeye yetmemişti. Adına sağ-sol kavgası denilen ve ülke geneline yayılan, çatışmalar her gün, onlarca kişinin yaşamına mal oluyordu. Ülke kan gölüne dönmüş, siyasal ve toplumsal şiddet olayları da bütün hızıyla sürüyordu.

Ülkede siyasi istikrarsızlılıklarla birlikte, giderek artan şiddet olaylarından tedirgin olan ordunun üst kademesi, 27 Aralık 1979'da Milli Güvenlik Kurul Başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e bir uyarı mektubu gönderdi. Cumhurbaşkanı Korutürk'ün 2 Ocak 1980'de kamuoyuna duyurduğu uyarı mektubunda, ülkenin içinde bulunduğu durumun değerlendirilmesi yapıldıktan sonra şöyle deniliyordu:

<ı>"Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizden bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün kamuoyuna duyurduğu, terör ve bölücülük olaylarının artışıyla ilgili uyarı mektubu ilerleyen günlerde, gerek iktidar gerekse muhalefet partileri tarafından görmezden gelinecekti ve hem hükümet, hem muhalefet bu mektubun muhatapları olmadıklarını açıklayacaklardı. Kendisinin yaptığı uyarılara kulak asmayan, bu uyarıları göz ardı eden siyasi kanadın tutumları ve hiç durmadan kan gölüne dönen ülkenin durumu, zaten diken üstünde duran ordunun, ezelden beri bir müdahale hazırlığı içinde olmasını gerektirmişti. Bu seziliyordu. Zaten bu uyarı mektubu da son bir ikaz maiyetini taşıyordu.

Askerin uyarı mektubu adresini ve sahibini bulmadan ortada kalmıştı ki, 6 Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresinin dolması mevcut bunalımlara bir yenisinin eklenmesine yol açtı. Meclisteki siyasi partiler ortak bir isim üzerinde uzlaşmaya varamayınca yeni cumhurbaşkanını seçmek bir türlü mümkün olmadı. İlerleyen zamanda, bu görevi vekâleten de olsa, Cumhuriyet Senatosu Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil devraldı. Fakat bu durum da, kaosun önüne geçilmesini sağlayamadı. 1980 sonbaharına gelindiğinde kriz bütün hızıyla sürüyordu ve birçok ilde sıkıyönetim ilan edilmiş olmasına rağmen şiddet olayları her geçen gün tırmanıyordu. Artık, askerin duruma müdahale etmesi kazçınılmazdı.

Zaten hazırlık yapmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri, daha fazla sabretmedi ve zaten sıkı yönetim uygulanmakta olan ülkede, 12 Eylül 1980 günü sabah saatlerinde, emir-komuta zinciri içinde yönetime doğrudan el koydu. Caddelerde tanklar ilerliyordu, sokaklarda askerler uygun adımlarla ilerliyordu, bunun adı darbeydi. Darbeyle birlikte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan 5 kişilik bir “Milli Güvenlik Konseyi” kuruldu. Bu konseyin başkanlığına da orgeneral Kenan Evren getirilecekti. Artık ülke bu konsey tarafından yönetilecek ve idare edilecekti.

MGK Başkanı Kenan Evren darbenin gerekçelerini aynı gün öğle saatlerinde yaptığı radyo ve televizyon konuşmasında kamuoyuna açıkladı. Yine aynı gün yayımlanan 1 numaralı MGK bildirisi şu satırları içeriyordu:

<ı>"MGK devlet yönetimine doğrudan el koymuştur. Her türlü siyasi faaliyet her kademede durdurulmuş, parlamento ve hükümet feshedilmiş, bütün parlamenterlerin yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş, ikinci bir emre kadar sokağa çıkmak yasaklanmış, yurtdışına çıkışlar durdurulmuştur. Yasama ve yürütme yetkileri MGK tarafından kullanılacak ve kısa zamanda bir bakanlar kurulu oluşturularak yürütme sorumluluğu bu kurula bırakılacaktır."

Bildiriler ardı ardına geliyordu. Aynı gün yayınlanan 2 numaralı bildiriyle ülke genelinde saptanan 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Bir başka bildiride, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki bütün derneklerin faaliyetlerinin durdurulduğu kamuoyuna duyuruldu. Bu arada siyasi parti başkanları MGK kararıyla, "can güvenliklerinin sağlanması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruma ve gözetiminde" belirli yerlerde ikamete tabii tutuldular. Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit, Gelibolu Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan'da İzmir Uzunada'ya gönderilirken, bazı milletvekilleri ile DİSK'in üst düzey yöneticileri gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü bütün örgütüyle birlikte Jandarma Genel Komutanlığı'nın emrine verildi.

Artık siyasi yapılanmanın da asker kontrolündeydi ve 20 Eylül 1980'de emekliye sevk edilen Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu, ihtilal yılarlının ilk başbakanı olacak ve hükümeti o kuracaktı.

Ülkede artık demokrasi durmuş, darbe ile yönetime el koyan askerler tarafından yönetiliyordu. Ülkenin tüm siyasi ve sosyal mekanizmalarında asker devredeydi. Adeta, sinyaller vererek gelen darbe, artık ülkeyi farklı mecralara sürükleyecek ve herkes ülkenin geleceğinden bihaber, her şeye kaygıyla bakacaktı.

(devam edecek)
 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..