Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '16

 
Kategori
Güncel
 

15 Temmuz Darbe Girişimi nedeniyle; kim ne dedi, neler söylendi, neler konuşuldu - 10

15 Temmuz Darbe Girişimi nedeniyle; kim ne dedi, neler söylendi, neler konuşuldu - 10
 

2016 Türkiye askerî darbe girişimi ya da darbecilerin verdiği adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askeri darbe teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı.

Bu kanlı darbenin başlangıcından itibaren darbe  girişimi için kimler neler söyledi bununla ilgili bir yazı dizisi oluşturarak sizlerin bilgisine sunmaya  devam ediyorum.

Bugün de Yenikapı konuşmalarına devam etmek istiyorum.

15 Temmuz 2016 gecesi Demokrasi ve milletin iradesi uğruna canlarını ortaya koyan yaralı gazilerimizin  bazılarının sözlerine yer vermek istiyorum:

Yaralı Gaziler Ne dedi:

Bakan Kaya demokrasi kahramanlarını tedavi gördükleri hastanede ziyaret etti
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, terör örgütünün darbe girişimini durdurmaya çalışırken, yaralanan ve Ankara Onkoloji Hastanesi’nde tedavi altına alınan vatandaşları ziyaret etti.Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin de katıldığı ziyarette  yaralı vatandaşlar 15 Temmuz gecesi darbe girişimini durdurmaya çalışırken, yaşadıkları zor anları anlattı. 

Yaralılara geçmiş olsun dileklerini ileten Bakan Kaya, “Sizlerin kahramanlıkları sayesinde darbe girişimi önlendi. Kahramanca mücadelenizle gurur duyuyoruz. Allah sizleri yetiştiren annelerden de razı olsun, kahraman evlatlar yetiştirmişler dedi.
Yaralılardan Aydın Boz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine evden çıktığını, darbecilerin bayrak salladığı eline ateş ettiğini bildirdi.

O geceyi yaşayan Boz'un abisi Ayhan Boz ise "Bakanım, yalvardım askerlere, 'Yapmayın, siz Türk askerisiniz' dedim. 20 metreden direkt sıktılar. Yanımızda 20-30 yaralı vardı. Yaralımızı vermediler bize. Hatta orada çırpındık, ambulansa almadılar. En son biri insafa geldi de yaralıyı koyduk."diye konuştu.

Bakan Kaya da Boz'un bu sözleri üzerine, "Bunca yıl saklanmışlar, asker kıyafeti içerisinde saklanmışlar." ifadelerini kullanarak, tüm suçluların en ağır cezayı alacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde açılan ateş sonucu yaralanan Mesut Yapraklı, "Biz şimdi evimizde yatarsak, çocuklarımız ömür boyu rahat uyuyamayacak diye düşünerek çıktım sokağa." dedi.

Bir başka yaralı, Türksat çalışanı Bilal Davut Hasetçi de 15 Temmuz gecesi nöbetçi şoför olduğunu belirterek, yanındaki arkadaşı başını eğdiği anda kendisinin boynundan yaralandığını kaydetti. 

Yaralı Bülent Kaya, darbecileri durdurmaya çalışırken, kendisini en çok etkileyen olayın ise askerlerin yaralı arkadaşlarını bile teslim etmemesi olduğunu belirtti. 
Bunun üzerine Bakan Kaya, "Bunlar hain kalleş teröristler. Ben Meclis'teydim o gece. Milletin Meclisi'ni bombaladılar, başlarında FETÖ var. Sizin kahramanlığınızla, polisimizin kahramanlığıyla, medyanın dik duruşu ile bu süreci atlattık." diye konuştu. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısının ardından, yoldan çevirdiği bir araçla Genelkurmay Başkanlığı'nın önüne giden ve burada yaralanan hastane çalışanı Nigar Kaya, şunları anlattı:

"Allah cümlemizden razı olsun, vatanımız sağ olsun. Bin şükür vatanımızı kurtardık. Onlar emellerine ulaşamadı ya bin şükür. Allah yardım etti. Rabbim meleklerini, sahabelerini, peygamberlerini gönderdi ki bugün biz böyle olabildik.

Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı başımızdan eksik etmesin. Benden alsın ömrümü ona versin."  

15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaralanan ve Yüksek İhtisas Hastanesi'nde tedavileri süren demokrasi gazileri, yaşadıkları dehşet anlarını anlattı.

15 Temmuz darbe girişimi sırasında şarapnel parçası ile göğsünden yaralanan 19 yaşındaki Yalçın Şenel, darbe olduğunu öğrenir öğrenmez abdest alıp evden çıktığını belirterek, "Haberleri takip ettim, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın "sokaklara çıkın" çağrısını duyduk. Arkadaşlarımla birlikte Genelkurmay'ın önüne indim. Orada bazı yaralılar vardı ona bakıyorduk, bir anda helikopter ateş açarak geldi. Biz de yaya alt geçidine girdik, orada tekrar ateş ediyordu asker, nöbet kulübelerinden, tanklardan. Tekrar Skorsky'ler geldiğinde biz kaçarken bir anda şarapnel parçası geldi. Arkadaşım da oradaydı, beni hastaneye yetiştirdi. Tek aklımda kalan şey, insanlar yardım etmek yerine duyarsız bir şekilde telefonları açıp çekim yapıyordu. 19 yaşındayım, az buçuk tarih biliyorum, darbenin her zaman kötü olduğunu, 20-25 sene geriye götürdüğünü biliyorum. Ben bu şekilde anlayabiliyorsam, buna karşı gelmeyen zihniyet bunu anlamıyorsa bunlar insan değil. Sivil halka böyle davranmaları çok yanlış bir şey, bunlar insanlıktan nasibini almamışlar. Bir daha olsa bir daha giderim, iki defa olsa yine giderim, dört, beş defa daha olsa yine giderim. Vatan uğruna canımız feda olsun hiç sıkıntı değil" diye konuştu

"Bunlara kısas uygulanmalı, idam filan değil öldürülmeliler"

G3 mermisi ile ayağından yaralanan 48 yaşındaki Cahit Akkoç ise, bunları öldürmenin çözüm olmayacağını söyleyerek, Risale-i Nur eserlerini kullanarak insanları zehirlediklerini, devletin de Risale-i Nur'lardan istifade ederek mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi. Uçaklar tepesinden geçtiği sırada Ulus'ta olduğunu kaydeden Akkoç, "Bize hükmetmelerini istemedim yani, benim tepkim tarifsiz bir tepkiydi, birden refleksle fırladım. İnsanların Genelkurmay Başkanlığımıza koştuğunu gördüm, o anda güzel bir hedefti, orayı basmışlardı çünkü. "Bunları korkutalım, çıkaralım buradan, bunlar ne arıyor bizim kurumlarımızda?" dedik ve koştuk. Genelkurmay Başkanlığı'nın bahçesine girdik, buradan çıkmalarını söyledik. Hakikaten korktu bizden alçaklar. Baktık ki helikopterden bizi tarıyorlar, insanlar yerlere düşmeye, kanları yerleri sulamaya başladı. Binanın içine girdik, ben binanın içine girdiğimde kılık kıyafetimden dolayı birçok kişiyi oradan çıkardı, beni de orada vurdu. Gözgöze geldim ben, 1,5 metre kadar filandı mesafe, yüzbaşı olduğunu düşündüğüm 35 yaşlarında biri beni vurdu. Sonra başıma rütbeliler üşüştüler, benden sözlü hesap sormak istediler, çok hakaret ettiler. Bunlara kısas uygulanmalı, idam filan değil öldürülmeliler, öldüren öldürülmelidir" ifadelerini kullandı.

"Helikopter tararken biz baba-oğul göğsümüzü gere gere direndik"

Darbe girişiminin yaşandığı gecede baba-oğul Necati Ekiz ve Okan Ekiz ise Genelkurmay Başkanlığı önünde yaralandı. Vücudunun farklı yerlerinden şarapnel parçası ile yaralanan baba Ekiz şunları söyledi:

"Oğlumla haberi duyunca direkt evden çıkıp arabamıza bindik. Genelkurmay'a kadar yürüdük, uçaklar, helikopterler komple üzerimizde uçuyorlardı. Tabii ki vatan için gözümüzü kırpmadan direkt içeri daldık. Gittim ama iman gücü ile gittim oraya, ölüm, o uçak, helikopter tarıyor benim hiç umurumda değildi. İçeri girdik ama keskin nişancılar herkesi vurdu zaten, gözümüzün önünde kiminin kolu, kiminin gövdesi, kiminin kafası o şekildeydi. Ben de oğluma "çıkalım" dedim. Çıktık, bir yaralı gördük onu çıkarıyordum, her yerde kan gövdeyi götürüyordu. Bir ara yaralı düştü, oğlum da ona tökezledi, yakalamaya çalıştım Okan'ı o ara patlama oldu. Oğlum, "Babam vuruldum" dedi. Ben hiçbir yerine bakmadım direkt kucağıma alıp Kızılay'a doğru götürüyordum. Şehitlerin aralarından götürdüm. Gücüm kesildi, tam düşüreceğim yerde artık dedim ki "Allah rızası için nolur yardım edin'. Dört-beş kişi geldiler 10 metre filan taşıdık, sonra bir araba gördüm, beyaz bir araba, onun plakasını bulmaya çalışıyoruz. Allah razı olsun o kişiden, bizi Çankaya Hastanesi'ne yetiştirdi. Oradan da buraya geldik. Ben burada "çocuğumu kurtarın" diye bağırıyorum, vurulduğumdan, yaralandığımdan hiç haberim yoktu. Kendimi altı, yedi gibi tedavi ettirmişim oğlumdan iyi haberi aldıktan sonra. Allah'ımıza çok şükür olsun hem devletimiz kurtuldu hem oğlum kurtuldu. Allah kimseye göstermesin. Bunlar cani, başka hiçbir şey değil. Biz o helikopter tararken gerçekten göğsümüzü gere gere baba-oğul direndik yani. Şu an olsun yine gideceğim yine oradayım. Devlet için millet için ne gerekiyorsa yapacağız, kimseye bırakmayacağız bu devleti."

"Kolum ve bacağımda his kaybı var, hiçbir zaman pişman olmadık, öbür ikisini de vermeye hazırım"

22 yaşındaki oğul Ekiz ise, herkesin dışarı çıktığını ama kendilerinin Cumhurbaşkanından açıklama beklediklerini, açıklama yapıldıktan sonra da dışarı çıktıklarını aktararak, "Cumhurbaşkanımız, "demokrasi için sokağa çıkın" dedi, biz de hiç gözümüzü kırpmadan kefenimizi üzerimize giyip çıktık. Genelkurmay Başkanlığı'nın oraya gittik, helikopterler, F-16'lar silme geçiyordu üzerimizden. Biz hala onlara inat üzerlerine gittik hepsinin. Genelkurmay'a gittiğimizde daha içeri girilmemişti, biz gittikten sonra Genelkurmay'ın bahçesinin içine girildi. Babamla kol kola gidiyorduk birbirimizi kaybetmeyelim diye oradaki ana baba gününden dolayı. Genelkurmay Başkanlığı'nın ana kapısına vurmaya başladı halk, içeriden ateş ediyorlardı, tavandan nişancılar sıkıyordu, havadan helikopter tarıyordu. Babamla biraz daha uzakta duralım dedik, biraz daha dışarı çıkarken bir bomba patladı. Ben iki tane kıvılcım gördüm, üç tane de ses duydum sadece. Biri bacağımdan girdi, biri kolumdan girdi, biri de belimden girdi. Babama dedim, "Baba ben vuruldum" diye, kendimi yere bıraktım o sırada. Zaten babam da yaralanmış, beni tuttu yere düşmeyim diye. Ondan sonra ben şehadet getirdiğimi hatırlıyorum, gerisini hiç hatırlamıyorum. Şarapnel parçaları saplanmış vücuduma, belimden girmiş böbreğimi parçalamış. Bunların tedavisi oldu burada. Bacağım ve koluma girmiş, his kaybı var, hissetmiyorum kolum ve bacağımı. Hiçbir zaman pişman olmadık, öbür ikisini de vermeye hazırım. Allah bir daha kimseye böyle bir şey yaşatmasın" şeklinde konuştu.

"Halk zaten ne yapacağını biliyor da yönetimden tek isteğim var herkese de acımasınlar"

Genelkurmay Başkanlığı'nın önünde yaralanan 26 yaşındaki Nihat Tokmak ise, "Biz askere bir şey yapamadık, askeri de seviyoruz zaten. Biraz engellemeye çalıştık tankları, uyarı ateşleri açıyorlardı, sonra işler değişmeye başladı, mermiler insanlara doğru yönelmeye başladı. Bir tanesi de bana denk geldi. Ben düşünce kendimi bırakmadım, yine kalktım araç aradım hastaneye gitmek için ama insanlar çok cesurdu orada görmeliydiniz. Ben bu kadar tahmin edemezdim. Halk zaten ne yapacağını biliyor da, yönetime bir mesajım var bizdeki cesaret onlarda da olsun yani. Herkese de acımasınlar" dedi.

"Ben gitmezsem hepimizi vuracaklar"

Vücudunun çeşitli yerlerine şarapnel parçaları isabet eden Yüksek İhtisas Hastanesi Üroloji Doktoru Uzm. Dr. Erkan Ölçücüoğlu da yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifi ile biz de kendi memleketimize, vatanımıza sahip çıkma günü deyip meydanlara geldik. Ben bu hastanede çalışıyorum, hastanem Kızılay Meydanı'na çok yakın, başta hastaneme gelip arabayı park edip meydana geçecektim. Sonra medyaya ben de teşekkür ediyorum, arabalarla meydanları kapatmak için ve tanklar yürümesin diye arabamı Kızılay Meydanı'na bıraktım. Bu arada canım oğlum, Yusuf'um 8 yaşında oğlum var, "baba gitme seni vuracaklar" demişti, "ben gitmezsem hepimizi vuracaklar" dedim. Namazımızı kılıp evden çıkmıştık, sonra geldik Kızılay'a arabayı bıraktım, araba değil canım feda. Genelkurmay'ın önüne gittik, grup olarak "asker bizim, polis bizim, vatan bizim" diye bağırdık ama onlar başka vatanın hainleri herhalde. Biz sadece onları durdurmaya çalıştık, yapmayın, etmeyin, biz ülkemizi seven insanlarız diye. Onların gözünde biz bir böcek gibiydik, öyle gördüler."

"Ne mutlu ki ülkesini seven insanlar çokmuş, daha çok seveceğim ülkemi, bir daha olsa bir daha gideceğim"

Genelkurmay'ın önünde birkaç tankı durdurduktan sonra vatan hainlerinin buna çok kızdığını ifade eden Uzm. Dr. Ölçücüoğlu, "İki buçukta gökten ateş yağar gibi helikopterden ateş etmeye başladılar. Polis kardeşlerimiz geldi, onları çok seviyoruz biz. Bir gelin arabası gibi polis arabalarını önümüze aldık beraber gidiyoruz dedik. İçeride çatışma vardı polisler, "siz dışarıda bekleyin, içeri gelmeyin" dediler. Dışarıda beklerden herhalde Skorsky'lerle ateş etmeye başladılar. Ben bir doktor olarak vurulduğumu görünce sağımı solumu kontrol ettim, vücudumun çeşitli yerlerinde şarapnel parçaları vardı. Sonra yürüyerek özel bir hastaneye gittim, oradan da kendi hastaneme geldim. Ne mutlu ki ülkesini seven insanlar çokmuş, daha çok seveceğim ülkemi, bir daha olsa bir daha gideceğim" dedi.

"Ben bir Kürt'üm, bu vatana hiçbir zaman ihanet etmedim, etmeyeceğim"

"Ben bir Kürt'üm, ben bu toprakların çocuğuyum. Ben bu topraklarda Allah'ın razı olduğu hayatı yaşamak istedim, şükür bu bayrağın altında yaşadım" diyen Uzm. Dr. Ölçücüoğlu şöyle devam etti:

"Ben bu vatana hiçbir zaman ihanet etmedim, etmeyeceğim. Kim ihanet ettiyse Allah onların belasını versin. Bütün Kürt kardeşlerime söylüyorum ben, bu vatan hepimizin, biz Asım'ın nesliyiz, nesilmiş gerçekten. İnşallah bu ülkede hep birlikte mutlu olacağız."

15 Temmuz darbe  girişimi sırasında orada bulunan ve yaralanan Ömer Ünlü  konuştu. Ömer Ünlü'nün tedavisi memleketi Adıyaman'da devam ediyor. 
Ünlü, diğer vatandaşlar gibi Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla sokaklara çıkmıştı.Açıklamasında oradaki halka askerler tarafından ateş açıldığını ifade eden Ünlü açıklamasında şunlara da yer verdi: 

"Ordu evinden gruba ateş edildi fakat içimizde bir korku yoktu. Sanki yabancılar bizim ülkemize girmiş, yabancı bir asker bize ateş ediyor gibiydi. Çok sayıda kişi orada yaralandı. Yaralılarıarabaya koyduk. O ara parmağımdan vurulduğumu fark ettim, baş parmağım yarıdan kopmuştu. İki gün özel bir hastane de tedavi gördüm. Biz dört kişiydik, yanımdaki arkadaşların üçü şehit oldu bir ben sağ kaldım. Vatan elden gittikten sonra can olsa ne olur, olmasa ne olur. Bugün darbe girişimi olsa yine meydanlara inerim." dedi.

İstanbul'da çalışan Bayram Korkmaz, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde yaralandıktan sonra ailesini görmek için Konya'nın Bozkır ilçesine bağlı Yazdamı köyüne geldi.

FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğu gece, arkadaşları ile Boğaz köprüsüne giden Korkmaz, darbe girişimcileriyle mücadelesi sırasında yaralanarak "demokrasi gazisi" oldu.

Korkmaz, yaptığı açıklamada, "15 Temmuz gecesi saat 23.00 sularında Sultançifliğin'de bir cafede arkadaşlarla beraber oturuyorduk. Televizyonda Boğaz köprüsünün askerler tarafının kapatıldığını şaşkınlıkla izledik." dedi.
Daha sonra bu olayın darbe teşebbüsü olduğunu ve sivil halkın darbe teşebbüsünü önlemek için sokaklara koştuğunu görünce arkadaşlarıyla beraber girişimi önlemek için saat 00.00 civarında Avrupa  yakasından Anadolu yakasına geçtiğini ve askerlerin yolu kestiği yere vardıklarını belirten Korkmaz, şöyle konuştu: 
"Köprüde mahşeri bir kalabalık vardı, 7'den 70'e çocuğundan ihtiyarına ve gencine varıncaya kadar vatanını devletini ve milletini savunmak için herkes oradaydı. Kalabalıktaki arkadaşın teki sordu siz niye böyle yapıyorsunuz, siz kimin askerisiniz dedi? Bu söz üzerine askerlerin içindeki bir rütbeli hakaret ederek vatanı satıyorsunuz diye çıkıştı. Halk olarak askerlere doğru ilerlediğimizde bize silah doğrulttular ve sonrasında sivil halka ateş edilmeye başlandı. Köprüye destek için gelen askeri bir otobüsü durdurduk ve durdurma sonrası askeri otobüsten açılan silahın yerden sekmesi sonucu bir kurşunla bacağımdan yaralandım. Allah bir daha devletimize ve milletimize yaşatmasın, Allah'ım bir daha göstermesin. Bizimde bu bir gelenektir konu vatansa gerisi teferruattır. Ne arkada iki çocuk kalmış ve yarın ne olacağı pek önemli değildir. Zaten vatan olmasa namus olmaz ırz olmaz."

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu gece, yıllık izinde olduğu halde Oran'daki TRT kampüsüne giden Emniyet Müdürü Asım B, darbe girişimcileriyle mücadelesi sırasında yaralanarak "demokrasi gazisi" oldu.

Yıllık izinde olan Asım B, emniyet müdürü arkadaşları Yücel K. ve Bahattin B. ile Oran'daki TRT kampüsüne giderek yayına müdahale eden askerlere engel olmak için mücadele etti. Asım B, TRT'ye ilk intikal edenler arasındaydı.

Bir polis memuruyla koordine olarak etrafta ne kadar asker olduğunu tespit eden Asım B, bu arada olay yerine gelen emniyet müdürü arkadaşları Yücel K. ve Bahattin B. ile TRT'nin kaç kişiyle ele geçirildiğini öğrendi.

Daha sonra vatandaşların da desteğiyle askerle konuşmaya çalışan Asım B. ve arkadaşları, askere "İhtilalin yanlış olduğunu, vatana ihanet olduğunu ve bu kalkışmalarının ceza almalarına sebep olacağını" anlattı.

Asım B. ve arkadaşları, İstihbarat Daire Başkanı ve personelinin desteğini de alarak vatandaşlarla askere biraz daha yaklaştı.

Kargaşa sırasında bir vatandaş ve polis memuru ile TRT'ye girmeye çalışan Asım B. de vuruldu.

Ardından vatandaş ve polisler, TRT'ye girdi. Asım B. ise gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Tedavisi tamamlanan Asım B'nin bugün taburcu edileceği öğrenildi.

Darbe girişimine tepki göstererek, Atatürk Havalimanı'nda bir tankın önüne yatan Metin Doğan o anları anlattı. Doğan: "Gördüğüm manzara beni çok etkiledi. Birden fırladım.

Metin yaptığı açıklamada, 40 yaşında bir üniversite öğrencisi olduğunu söyledi.

Zamanında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini derece yaparak kazandığını, bir yıl okuduktan sonra, kendisine uygun olmadığı düşüncesiyle okulu bıraktığını belirten Doğan, okula, 2011'de çıkan öğrenci affıyla tekrar döndüğünü dile getirdi. Bu arada, üniversite sınavlarına girecek öğrencilere matematik dersi verdiğini ifade eden Doğan, 15 Temmuz'da yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Ben bu alçak saldırıyı duyar duymaz kendimi sokağa attım. Ankara'dan gelen misafirlerin ve kardeşim bana engel olmaya çalıştı ancak ağabeyim destek oldu. Atatürk Havalimanı önüne gitmek için taksi bulamadım. Motosiklet kullanan birini gördüm. Onu durdurdum. 'Allah rızası için beni havaalanına götürür müsün?' dedim. Gözlerimden ne kadar çok gitmek istediğimi anlayınca bunu kabul etti. Yüzünü bile tam görmedim. O kişiye, 'Bak kardeş seni tedirgin etmemek için söylemedim ancak belki de bu gece öleceğim. Bu paraya ihtiyacım yok. Al kendine benzin parası yap' dedim. Tüm ısrarlarıma rağmen kabul etmedi. Ona dualar ederek vedalaştım ve havaalanının girişinde tankları ve askerleri gördüm."

Metin, Atatürk Havalimanı önüne geldiğinde mermi sesleri duyduğunu ve uzakta telsizli kişiler gördüğünü ifade ederek, "Gördüğüm manzara beni çok
etkiledi. Birden fırladım. Askerin üzerine doğru giderken 'Ben Türk askeriyim, siz kimin askerisiniz?’ diye bağırmaya başladım. Tank durdu ve ben bağırmayı sürdürdüm. Sağ tarafımda yerde ellerinde silahlarıyla duran, sol tarafımdan kamyonun içerisinde olan askerler vardı. Bağırmaya devam ettim. Sonra tank hareket etmeye başladı. Bende tankın sağ paletinin altın yattım. Tam o sırada durdu." diye konuştu.

Metin, askerlerin tank paletinin önünden kalkması için kendisini sürekli uyardığını ve aksi takdirde vurulacağını söylediğini belirtti. Onlar bağırdıkça kendisinin de yüksek sesle, "Siz kimin askerlerisiniz?" diye sormaya devam ettiğini aktaran Metin, şöyle devam etti:

"Bu sırada tank üstüme doğru biraz hareket etti. Ben de bu sefer sol paletin önüne yattım. Tank hareketini durdurunca üzerimi çıkardım ayağa kalkarak tepkimi göstermeye devam ettim. Ondan sonra tankın üzerinde 3 kişi gördüm. 'Biz de sizdeniz' dediler. O laftan sonra sakinleştim. Ardından polis müdürü olduğunu düşündüğüm bir kişi çıkmamla ilgili bir çağrıda bulundu ve ben de tankın önünde ayrıldım. Bu arada 20 kişilik grupta bölgeye geldi." 

Metin, kendi halkını öldürmeye kalkanların akıl tutulması yaşandığını vurguladı.

Olaylar sırasında ölüm anının geldiğini hissettiğini dile getiren Metin, "O ölüm anını yaşmak için bekledim. Çünkü beni sürekli uyarıyorlardı ve aksi takdirde ateş edeceklerini söylüyorlardı. Tüm hareketimin 5-10 dakika arasında gerçekleştiğini düşünüyorum. Eğer darbeciler başarıya ulaşacak olsalardı, ölmeyi ve o anı görmemeyi çok isterdim. O zaman kendimi mutlu hissedecektim. Tank üzerimden geçseydi 161 kişi gibi şehit olacaktım." şeklinde konuştu. 

Metin, Türk milletinin 15 Temmuz gecesi bir destan yazdığını, Vatan Caddesi, Genelkurmay Karargahı, Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi yerlerde kahramanlıklar yaşandığını vurguladı.

Darbe girişiminin olduğu akşam ağabeyini ziyaret için gittiği Ankara'da, televizyonda izlediği haberler üzerine AK Parti Genel Merkezi'ne gitmeye karar veren ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde helikopterden açılan ateş sonucu vücuduna isabet eden şarapnel parçalarıyla yaralanan  Orhanelili Abdurrahman Kafkas, yaşadıklarını, Bursa'nın Orhaneli ilçesindeki evinde anlattı.

Kafkas 15 Temmuz akşamı olanları aktarırken evinde istirahat ettiği kanepenin hemen yanındaki sehpanın üzerinde, o geceden kalma kanlı tişört, ayakkabı ve eşofmanı ile vücudundan çıkarılan iki şarapnel parçası yer aldı. 

AK Parti binasının kalabalık olduğunu, bir süre sonra buradaki kalabalığın yarısının Kızılay Meydanı'na gittiğini belirten Kafkas, "Biz Genel Merkez'de kaldık. Ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi tarafından beyaz, uzun saçlı bir ağabeyin bize doğru koştuğunu gördük. 'Allah rızası için yetişin. Tanklar Külliye'ye giriyor, hep beraber durduralım' dedi. Biz de kalabalık halinde Külliye'ye doğru yöneldik ve hep beraber koşmaya başladık. Beraber koştuğum insanlar, sanki 10 yıllık tanıdıklarımdı." diye konuştu.

Beştepe'ye ilk giden kişiler olduklarını, tankların önüne vardıklarında, askerlerin sivilleri korkutmak amacıyla hiçbir ikaz yapmadan havaya ateş açtığını aktaran Kafkas, şunları kaydetti:

"Bizim korkmaya hiç niyetimiz yoktu. Vatan sevgisinin önüne hiçbir şey geçemez. Siviller, askerlerle konuşmaya çalışıyordu. Ben de o sırada video çekmeye başladım. Vatandaş, 'Senin ne işin var burada? Kışlana git' diyordu. Askerler sanki büyülü gibiydi hiçbir şekilde cevap vermiyor, boş boş bakıyorlardı. Yaklaşık 10 dakika sonra yukarıdan bizleri taramaya başladılar. Helikopterle, uçaksavarlarla üzerimize doğru ateş etmeye başladılar. Ben o anda yaralanmışım, hiç farkında değildim. Barutun kokusuyla içim yandı ve bağırmaya başladım. Kendimi bir ağacın dibine attım. Ömrümde ilk defa tank görüyorum ve karşısına geçip onu durdurmaya çalışıyorum. Külliye'nin oradan aşağıya doğru ilerledim. Vücuduma bakmak, hiç aklıma gelmiyordu. Daha sonra aklıma ağabeyim geldi, onunla konuşurken vücudumdan kanlar aktığını gördüm."

Ağabeyine vurulduğunu söylediğini anlatan Kafkas, bir yandan da helikopterlerden ateş açıldığını vurguladı. 

Tarifi imkansız anlar yaşadıklarını dile getiren Kafkas, "Ağabeyim 'Tişörtünü çıkar, bacağına sarıp bekle, geliyorum' dedi. Tişörtümü çıkardım, yırtmaya çalıştım çünkü iki bacağımda da yaralar var. Gücüm yetmedi yırtmaya." dedi.

Kafkas, bir süre sonra bağırmaya çalışsa da sesinin çıkmadığını, başının döndüğünü belirterek, şöyle devam etti:

"Arkamdaki bir ağabeye seslendim, 'Bana yardım et, burada kaldım, hareket edemiyorum' dedim. Sağ olsun geldi, bacağımı sardı. Beraber yaklaşık 100 metre yürüdük. Ben, 'Daha fazla devam edemeyeceğim, ayaklarım çok acımaya başladı' dedim. Beni duvarın dibine oturttu, dinlenmem için. Burada gözlerim karardı. 'Ben ölüyorum, bitti bu iş' dedim. Annemin, babamın bir sesini duyayım diye telefonla aramayı düşündüm ama onları telaşlandırmak istemedim. Aramaktan vazgeçtim. Daha sonra yolun karşısına geçtik. Bana yardım eden kişi, bir araba durdurdu. 'Arkadaş yaralı, hastaneye götürmemiz lazım' dedi. Ben, bacaklarımdan kanlar aktığının farkındayım, arabanın sahibine 'Araban kirlenecek. Ben Çorumlu'yum, ismim Abdurrahman Kafkas. Beni daha sonra bul' dedim. Ondan sonra arabaya bindik. Beni taşıyan ağabey, hastaneye kadar hiçbir şekilde elimi bırakmadı. Beni kendime getirmeye çalıştı, destek verdi. Yolun kapalı olduğu yerlerde çıkıp yolu açtı."

- TOBB ETÜ Hastanesi'nde tedavi altına alındığını anlatan Kafkas, "Bana yardım eden kişi, ağabeyimle görüştü ve onu hastaneye yönlendirdi. Ardından ağabeyim geldi. Sabah 09.00'a kadar 6-7 kere bomba sesine uyandım. Sabaha kadar hastane civarlarını bombaladılar. Şimdiye kadar PKK'ya atılmamış bombaları TBMM'ye, Külliye'ye, insanlara attılar. Çok değişik bir duygu. Hastanede yatarken, herhalde hastane üzerimize yıkılacak dedim. Böyle bir sallanma yok. Şişeler, tabelalar düşüyor. İnsanlar panik halinde." dedi.

Vurulduğunda birçok insanın yerde yattığını kaydeden Kafkas, "Bir teyze ve amcayı tank, bellerine kadar altına aldı. Onlar can havliyle durmaya devam ettiler ama tank, bir adım geri çıkmadı. Onlar, altında can çekişiyordu. Bunları yapan ne Türk, ne de Müslümandır. Hiçbir şekilde bizden olamazlar." diye konuştu.

Vücuduna 22 şarapnel parçası isabet ettiğini vurgulayan Kafkas, "Şarapnel parçaları, daha çok bacaklarıma isabet etti. Belden yukarıda iki tane sıyrık var, kollarım ve göğsümde. Ayağımdaki ikisi ameliyatla alındı. Diğer şarapnelleri almak doku hasarına yol açacağı için 20'si vücudumda kalacak. Bunlarla yaşayacağım, bunlar benim şeref madalyam." ifadelerini kullandı.

Kafkas, kendisini hastaneye götüren kişinin isminin "Harun" olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Ona bir can borcum var. Onunla görüşmek istiyorum. Benim 3 ağabeyim var, kabul ederse dördüncü ağabeyim olmasını istiyorum. Çok değişik bir duygu. Ölüme en yakın olduğunuz anda biri sizi oradan çıkartıp alıyor. Bu insanla ben ömür boyu dost olmak isterim. Şimdiye kadar Çanakkale destanları anlatılırdı. İnsanın aklı almıyordu ölmeye nasıl gidilir. Söz konusu vatan olunca insanın gözü hiçbir şey görmüyor. Ölsem de fark etmez, vatanıma, Cumhurbaşkanımıza feda olsun. Bir can, bundan ötesi yok. Ben normalde fazla koşamam ama soluksuz bir şekilde tankların önüne vardık. Dünyaya çok güzel bir mesaj verdik ve ben de bunun içindeyim. Çorbada bir tuzum var, ne mutlu bana. Ailemin, ağabeylerimin, sevdiklerimin yüzüne alnım açık, başım dik bakabiliyorum. Annem de babam da 'Niye gittin' demedi. Benimle gurur duydular. Gittiğim için annem teşekkür etti, 'Gitmeseydin üzülürdüm' dedi."

En büyük isteklerinden birinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek olduğunu dile getiren Kafkas, "Bir Türk genci olarak Cumhurbaşkanımızın her zaman yanında olmak isterim. Onun yanındaki yaverlere, ihanet eden sözde askerlere sesleniyorum, biz Cumhurbaşkanımızın yanında olmak için canımızı veririz." ifadesini kullandı. 

Haliliye Kaymakamı Sayın Yusuf Ziya ÇELİKKAYA, 15 Temmuz gecesi İstanbul’da gazi olan Mehmet DEVRAN’ı Makamında Kabul etti.

  15 Temmuz gecesi Fethullahçı Terör Örgütü FETÖ/PDY tarafından yapılan darbe girişiminde sokağa çıkarak darbe karşıtı gösteriler sırasında yaralanan Mehmet DEVRAN yaşananları İlçemiz Kaymakamı Sayın Yusuf Ziya ÇELİKKAYA’ya anlattı.

Demokrasiye sahip çıkmak ve vatan uğruna şehit olmak için sokaklara çıktıklarını ve İstanbul Saraçhane’de darbecilerin halkın üzerine ateş etmeleri sonucu yaralandığını ifade eden Gazimiz Mehmet DEVRAN vatan uğruna şehit olmak için her zaman hazır olduğunu belirtti.

İlçemiz Kaymakamı Sayın Yusuf Ziya ÇELİKKAYA  ise: “Vatanına ve demokrasiye sahip çıkan milyonlarca vatandaşımıza darbe girişimine karşı gösterdikleri dik duruşlarından dolayı müteşekkirim. Bu hainliğe karşı çıkan tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, aileleri ve milletimize sabır, gazilerimize de acil şifalar diliyorum, her zaman şehit aileleri ve gazilerimizin yanında olacağız” dedi.

İstanbul'da yaşayan 36 Yaşındaki Nevşehirli Kahraman Gurbetçimiz Ersoy Kabaktepe, 15 Temmuz Darbe girişimi anında yaşadıklarını açıkladı. 16 Yaşında iken, Nevşehir'in Derinkuyu ilçesine bağlı Yazıhüyük kasabasından kader meleğinin kanatlarında ekmek kapısı için gittiği İstanbul'a yerleşerek, 20 yıldır İstanbul da yaşamını sürdüren 36 yaşındaki Nevşehirli vatansever gurbetçimiz Ersoy Kabaktepe, Ümraniye'de ki özel bir şirkette bölüm sorumlusu olarak çalışıyordu. Demokrasi Gazimiz Ersoy Kabaktepe, Evli ve üç çocuk babası. 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi Saat : 01.00 sularında Boğaziçi köprüsünde (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) darbeci askerlerce hain saldırıda açılan ateş sonrası göğsünden vurularak Gazi olan Nevşehirli Demokrasi Gazimiz Ersoy Kabaktepe , Ümraniye Araştırma hastanesinde geçirdiği iki ağır ameliyat sonrası taburcu olarak evinde tedavi altına alındı. Gazimizin şuan sağlık durumu iyi. Nevşehirli Gazimiz Ersoy Kabaktepe: "Evlatlarım Babasız Kalsın, Ama Vatansız Kalmasınlar!"

15 Temmuz Darbe Girişiminde yaşadıklarını o anları şöyle anlattı: Allah bir daha vatanımıza milletimize bu acıları bir daha yaşatmasın diyerek başlıyor sözlerine.. O gün akşam iş'ten Ümraniye'deki evime gelmiş pijamalarımı giyerek eşimle birlikte televizyon izliyordum. O saatte Çocuklar uyumuşlardı.   Darbe kalkışma anını ilk olarak televizyondan öğrendim. Ekranlarda Boğaziçi köprüsü, havalimanı ve tankları gösteriyordu.  Başbakanımızın Darbe Kalkışması şeklindeki açıklmasını alt yazıda gördüm. O sırada beynimden vurulmuşa döndüm Bu kadar huzurlu, herşeyin güzel gittiği ülkemde böyle bir kalkışma neden nasıl olurdu? Kimdi bu hainler ? Artık öyle oldumki sanki başımı iki taşın altına koyup eziyorlar Kendimi çok kötü hissettim. İşte tam o anda Televizyondan Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Cep telefonuyla ekranlara yaptığı açıklamasında herkesi sokaklara, havalimanına, köprüye, meydana davet etmesiyle birlikte artık bir dakika bile evde duramazdım. O an ne 3 çocuğum ne eşim ne ailem hiçbiri aklıma gelmedi. Tek düşüncem Vatandı, Bayraktı, Devletti Aziz milletimizdi. Üzerimde eşofmanım vardı. Hemen pantolon ve tşörtümü giyip sokağa çıkıp, motorsikletime binerek Ümraniye'de ki evimden E 5 e doğru gittim. Boğaziçi köprüsünde halkın üzerine ateş atıyorlarmış haydi oraya gidip tanklara el koyup, oradakileri teslim alalım dedik. Motorsikletime binerek gişeler mevkisine yaklaşıp emniyet şeridinden karşı yaya kaldırıma geçtiğimde ateş sesleri geldi . Bu esnada çok sayıda yaralı ve şehitlerimiz vardı. Ambulansların girmesine bir grup pelsinvanya askerleri izin vermeyince, Onları teker teker kucaklayarak özel sivil araçlarla taşımaya çalıştık. O an şahit olduğum ve beni çok etkileyen hayatım boyunca gözümün önünden gitmeyecek bir olaya şahit oldum. Hemen köprünün o bölümünde Başından vurulmuş bir vatandaşımız yerde yatıyordu . Yüzünde öyle bir tebessüm vardıki, yüzü gülüyordu adeta, insanı ölüme imrendirecek bir andı gördüğüm manzara. O esnada bir kaç dakikalığına da olsa ateş kesilmişti ,Yeniden Türk bayrağı açılmıştı tekbir getirip asker kışlaya vatan bölünmez derken bir defa daha üzerimize ateş açıldı. Bir yaralının yanına gittim bacağından vurulmuştu yanına gittim çok duygulandım ben iyiyim yanımdaki arkadaş daha ağır deyip ona yönlendirdi. Göğsünden yaralanmıştı vatandaşımız Onu oradaki araca bindirdik yerdeki büyük bayrağı bu kez biz alarak taşımaya başladık. Artık en ön saflardaydık bizden başka kimse yoktu önümüzde. Aramızdaki Mesafe iyice yakınlaşmıştı Askerleri ikna etmeye çalıştık. Artık gözümüz hiçbirşey görmüyordu. Şehit olacağımızı yaralanacağımızı biliyor ve çoktan razıydık buna. Karşıdan G 3 ile ateş açıldı, Mermi önce yanımdaki arkadaşı vurdu kucağıma düştü. O an bacaklarımın arasına alarak sarıldığım sırada, bende bir acı, vücudumda sıcaklık hissettim ve baktım ki üzerimde kan var. Göğsümden Vurulduğumu anladım. Hemen göğsüme elimi bastım.  Bir taraftan kelimeyi şehadet getirdim bir taraftanda bildiğim tüm sure ve dualar okudum. O an sadece Tek şey aklımda idi. O da vatanım... Yerde uzanmıştım kucağımda o hainlerce vurulmuş durumu ağır olan bir kişi yatıyordu. O sırada sağımdan solumdan yanımdan sürekli mermiler geçiyordu.Tam o sırada vurulduğumu gören vatandaşlarımız tarafından beni sivil araca bindirerek hastaneye götürdüler, yanıma bir kişi daha bindirdiler onun durumu daha ağırdı birisi başımı tuttu sakin ol telaş etme yaran ağır değil kurtulacaksın diye moral verdiler sonra hastaneye yakın yerde ambulansa verdiler sonra Ümraniye eğitim ve araştırma hastanesinde ameliyata aldılar. Sonrasını pek hatırlamıyorum gözümü açtığımda darbe oldumu biz başardık mı diye sormuşum doktora... Doktor beyde çok şükür Darbe girşimi başarısız oldu başardınız diyerek müjdeyi verdi. Gazi:Vatan elden gittikten sonra can olsa ne olur, olmasa ne olur. Bugün darbe girişimi olsa yine meydanlara inerim." dedi. Hiç önemli değil, yine olsa yine vatanımız için canımızı veririz, millet olarak yine elimizden geleni yaparız" ifadelerini kullandı

Hastanede 6 gün kalıp iki ameliyat oldum. Biz Vatanımız , Bayrağımız, Ezanımız, Milletimiz , Devletimiz  için yaşıyoruz, Allah göstermesin ama bugün böyle hain bir girişim olsa yine giderim.Hiç pişman değilim çok gururluyum. 7 Ağustos'taki Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingine bende gitmek istiyorum dedim ama, Doktorlarım izizn vermediler sağlık durumumun şuan için uygun olmadığını söyledi. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, Öleceksek adam gibi ölelim vatan bayrak olmadıktan sonra, çocuğumun yanında babası olsa ne olur olmasa ne olur. Bırakın evlatlarımız Babasız kalsınlarda yeterki vatansız kalmasınlar..

'Kazan, demokrasi savaşında gazi olmuştur'

ANKARA Valisi Mehmet Kılıçlar, darbe girişiminde 4’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan kalkan F-16’ları engellemeye çalışırken 9 şehit ve 82 gazi veren Kazan ilçesine ilişkin olarak, “Ankara'da Kazanlılar destan yazdı. Kazan demokrasi savaşında artık hakikaten gazi olmuştur" dedi.

Vali Mehmet Kılıçlar, İl Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan İlçe Kaymakamı Engin Aksakal ve Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk ile birlikte dün gece Kazan Hamdi Eriş Devlet Hastanesi’nde tedavi gören demokrasi kahramanlarını ziyaret etti.
Kazan Hamdi Eriş Devlet Hastanesi’nde gazileri ziyaret eden Vali Kılıçlar, yaralılarla sohbet ederek, darbe girişimi sırasında yaşadıklarına ilişkin bilgi aldı. Kılıçlar ve beraberindekilerin, gazi Osman Aydın’ı ziyareti sırasında duygusal anlar yaşandı. Aydın’ın 4 yaşındaki torunu Gökçen Buğlem, Vali Güler’in okuduğu 'Bayrak' şiiri, dinleyenlerden büyük alkış aldı.

Vali Kılıçlar, darbe girişimi sırasında 4’ncü Ana Jet Üs Komutanlığı’ndaki duruma ilişkin olarak, emniyet yetkilileri ve Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk’le irtibat halinde olduklarını söyledi. Korkusunun, komutanlık önünde bekleyen vatandaşlara ateş açılması olduğunu söyleyen Vali Kılıçlar, “Maalesef korkum gerçek oldu. Şu anda 80'e yakın Kazanlı gazimiz ve 9 şehidimiz var. Allah'tan şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza geçmiş olsun diyorum. Kazan, demokrasi savaşında hakikaten artık gazi olmuştur. Allah hepinizden razı olsun, hepinize teşekkür ediyorum. Çok şükür yaralılarımızın durumu iyi, hepsi aynen bir daha olsa yine gideriz diyorlar. Vatan sevgisiyle dolu insanlarımız. Biz bu 15-16 Temmuz’da bu işi tersine çevirdiysek milletçe bu milletle beraber çevirdik. Ankara'da da Kazanlılar destan yazdı, ben kendilerine çok teşekkür ediyorum şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum diye konuştu.

Vali Kılıçlar, daha sonra Kazan Belediyesi’ni ziyaret ederek '15 Temmuz Anı Defteri'ne 'Kazanlı hemşerilerimizin otomatik silahların üstüne hep birlikte yürümelerine ve şehadetlerine şahit olduk. Kazanlı 9 şehidimize ve bütün şehitlerimize rahmet 82 yaralımıza acil şifalar diliyorum. Kahraman hemşerilerime ve onların önderi Belediye Başkanımıza selam olsunö diye yazdı.

Milli karateci Vildan Güvercin

Milli formasını giyerek sokağa çıktıktan sonra annesi ve babasıyla birlikte şarapnel parçalarıyla yaralanan milli karateci Vildan Güvercin’in hikâyesi de anlatılıyor. Güvercin, “Benim, uğruna maçlarına çıktığım, uğruna ter döktüğüm bayrağım olmadığı sürece yaşamamın bir anlamı yok. O yüzden evden çıkarken bir an bile düşünmedim. Bomba seslerini, silah seslerini duyunca dahi geri dönmek de hiç aklımızdan geçmedi. Kanlı formamı ömrüm boyunca saklayacağım” ifadelerini kullandı.

Süleyman Tok

Darbe girişimine karşı Ankara’da demokrasi yürüyüşüne katılan Çaykara’nın Yeşilalan mahallesinden Süleyman Tok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı üzerine manevi duygularla sokağa çıktığını vurgulayarak  “Sabah namazını kıldım ve Kur’an okudum. Annemi rüyamda görmüştüm, elimden tutmuş gülümsüyordu bana. Sonra çıktım evden. Şehit olmaya gitmiştim ama gazi oldum.” ifadelerini kullandı.

Süleyman Tok’un vücuduna iki mermi isabet etti. Mermilerden biri kalçayasına isabet ederken diğer mermi ise kalın bağırsaklara isabet ederek hasar verdi

Demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet demokrasi gazilerimize de acil şifalar diliyoruz

“Cideli İki kardeşten biri şehit diğeri gazi oldu”

Milletvekili Murat Demir'in, aynı zamanda köylüsü ve akrabası olan ve Başkent Hastanesinde tedavi gören Oğuz Ayanoğlu, aynı gecede kardeşi Onur Ensar Ayanoğlu'da, açılan direk ateş sonrası boğazından vurularak şehit edilmişti. İki kardeş Onur ve Oğuz Ayanoğlu, 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe kalkışmasında yaralanan bir arkadaşlarını almak için Boğaziçi Köprüsüne gittikleri esnada bir gurup hain askeri personel tarafından yaylım ateşine tutuldular. Açılan ateşte Onur Ensar Ayanoğlu, orada hemen şehadet şerbetini içerken, kardeşi Oğuz Ayanoğlu ise baldırından vurularak yaralandı. Yaşanan olayda  yaralanan Oğuz Ayanoğlu, o geceyi Milletvekili Demir'e anlattı. Ayanoğlu, "Bizim silahımız falan yoktu bize niye ateş ettiler ki" derken gözleri yaşlanıp, uzaklara dalması, ziyarete katılan herkesi tarifsiz bir hüzne boğdu. Milletvekili Murat Demir yaralı gaziye taziyelerini sunarken, "Bunları yapanların Allah belasını versin. Gereken ne varsa yapılacak haklarında" dedi.

 "Tekbir getirenlere kurşun sıktılar”

Genelkurmay Başkanlığı'nın yerini bilmediği için sorarak bulduğunu söyleyen Atilla Yüce "Orada sivil polislerimiz karşımıza çıktı. Kardeşler dedi bu ülkeyi kurtarabilecek birileri varsa oda bu millet. Şuan cayır cayır bizi öldürüyorlar, hiç acımaları yok. Sonra tam Genelkurmay Başkanlığının önünden geçiyoruz, baktık bütün askerler siperde. Yapmayın diye bağırmaya başladık. Tekbirler getirerek ilerlemeye başaldık. Sonuçta tekbir getiriyoruz. Sen yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede yaşıyorsun. İnsanın tekbire saygısı olmaz mı? Tekbir getirenlere ateş açıyorlar. Öncesinde darbeye karşı gelen sivilleri kobra gelmiş taramış, . Çok zayiat vardı. Dediler ki toplanın bir kez daha Genelkurmay Başkanlığı’nın önüne gidiyoruz. Bir anda kobra tekrar taramaya başladı. O arada insanlar can havliyle kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Bende Genelkurmay Başkanlığı’nın tam karşısındaki üst geçidin altında merdivenlerin orada siper aldım, elli kişilik bir gruptuk. Birtane topun namlusu bize çevriliydi. Sabaha kadar o namlu bize çevrili kaldı ve orada bulunanları tek tek vurdular. F16 üzerimizden taciz uçuşu yaptı. Çok sayıda yaralı vardı ambulans gelemedi çünkü ambulansı da taradılar. Sivil araçlar geldi sivil araçları taradılar. Yaralıları sivil araçlar götürdü hastaneye. Biz Genelkurmay Başkanlığı’nın tam karşısındaydık bizi görüyorlardı. Tek tek avladılar bizi. Merminin biri ayağımdan girip çıktı. Biride kaval kemiğimi kırıp çıkıyor. Ben şanslıydım, bir dakika içerisinde ambulans geldi. Ve hastaneye kaldırıldım." diye konuştu.

Barış Gülhan

Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde yaşayan ve 15 Temmuz 2016 akşamı yaşanan darbe teşebbüsünde İstanbul'da üzerine çıktığı tankın hareket etmesi sonucu yere düşerek yaralanan Barış Gülhan, yaşadığı o anları anlattı. 15 Temmuz 2016 akşamı İstanbul'da darbe teşebbüsüne karşı sokağa çıkan ve üzerine çıktığı tankın hareket etmesi sonucu düşerek ayağı kırılan Barış Gülhan, iki hafta sonra yaşadığı Zonguldak'ın Ereğli ilçesine geldi. Koltuk değnekleri ile demokrasi nöbetine katılan Gülhan, getirdiği Türk bayrağını salladı. Babasının tedavisi nedeniyle 15 Temmuz'da İstanbul'da bulunan ve akrabalarının evinde kalan Gülhan, gazetecilerin sorularını cevapladı. E-5 üzerindeki tankın üzerine çıktığı sırada tankın hareket etmesiyle birden dengesinin bozulduğunu ve yere düştüğünü, düşme sonucunda da ayağının kırıldığını anlatan Gülhan, millet olarak o gün orada yapılması gerekenleri yaptıklarını ifade etti. Gülhan, "Evde oturuyordum. Özgürlüğümüze olan darbeyi görünce ister istemez başımızdan aşağıya kaynar sular döküldü. Evdekilerden müsaade aldım, helallik aldım. Arkadaşlarımla telefonlaştım. Beni almalarını söyledim. Boğaz Köprüsü'ne niyetlenmiştim. Oraya gitmek istiyordum. Arkadaşlar gelene kadar hayli bir süre geçti. Niyetimde Boğaz Köprüsü varken E-5 üzerinde Maltepe Küçükyalı yakınlarında 2 tane tank vardı. O tanklarla ilgili millet olarak gerekli çalışmayı ve mücadeleyi yaptık. Oradaki askerlere de telkinde bulunduk. 'Yapmış olduğun iş yanlıştır. Devletine ve milletine teslim ol. Gittiğin yol yol değildir' diye anlatmaya çalıştık. Bir tane arkadaş orada olayın farkına vararak tankı etkisiz hale getirdi, kendisi bıraktı. İkinci tanka geçtik. Yine hep bir ağızdan millet olarak üzerindeydik. O ara nasıl olduysa aniden tankı geri hareket ettirdi. Öne doğru tankı hareket ettirirken aracı altına aldı. Araçla birlikte orta refüje vurdu. O ara ben tankın üzerindeydim. Dengemi kaybettim. O atlayışta ayağım kırılmış. Onun farkında değildim. Oradaki tanklar çok şükür hedefine ulaşamadı. Tekrar ters istikamete doğru gitti.

Arkadaşlarımızla organize olup Boğaz Köprüsü'ne gittik. Boğaz Köprüsü çok farklıydı. F-16'ların bizzat tepemizden geçtiği, Skorsky helikopterlerinin geçtiği, tank ve top sesleri, silah seslerinin birebir yaşandığı yerlerdendi. Oradaki duygu çok farklı. Elinizde herhangi bir cisim olmadan sadece millet ve vatan için Allah için, iman için ve iman aşkı ile sokaklardaydık. Hiç kimseye zarar verilmedi. Orada kendimiz zarar gördük. Kendi canımız yandı. Ama kimsenin canı yanmasın dedik. Millet olarak o gün orada yapmamız gerekeni yaptık" dedi. “Çanakkale duygusunu orada yaşadım” Tankların üzerindeyken Çanakkale'de yaşanan kahramanlık destanlarının aklına geldiğini ve o duyguyu orada yaşadığını kaydeden Gülhan, "Çocukluğumda geçen bir anı vardı. Bizim atalarımız nasıl oluyor da kılıca korkusuzca gidiyordu. Ben o gün orada o duyguyu tattım. Ben orada o tankın, oradaki durumun, atmosferin, üstümde dolaşan F-16'ların geçmesi, tankın top sesi, keskin nişancı sesleri, orada milletin karakollara etten duvar olduğunu gördüm. Orada tamamıyla Allah'tan. Normal şartlarda bir insanın gidip de o tankın üzerine çıkma şansı yok. Ama orada yeter ki bu millet, bu vatan eski günlerine dönmesin, herkes karınca kararınca, gücümüz yettiğince sesimizi çıkartmış olduk" diye konuştu.

Mustafa Zorova

Darbecilere engel olmaya çalışırken bacağından yaralanan 70 yaşındaki Zorova, gerekirse vatan ve millet için hiç tereddüt etmeden yeniden sokağa çıkacağını söyledi.

Sosyal medyada adeta fenomen haline gelen 9 çocuk ve 15 torun sahibi 70 yaşındaki Mustafa Zorova, tedavi gördüğü Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gerçekleştirilen ameliyatların ardından açıklama yaptı.

 Zorova, yaşadıklarını şöyle aktardı:

"Allah'a bin şükür, sıhhatim şimdi iyi. Sıhhatim hakkında bir diyeceğim yok. Bize bunları yapanların bizden çekeceği var. Hiç ortada bir şey yokken Kazan Belediyesinin önünden indiğimiz gibi ama albay, ama binbaşı hiç sormadan 'Bunlar buraya baskına geldi' diye taradılar. Asker değil ama asker atmadı. 'Sen dedene, nasıl silah doğrultursun, hiç mi acıma yok sende?' dedim. Usulca asker dedi ki 'Ne yapalım amca, emir verdiler. Ben vurmasam, o beni vurur' dedi."

"Bayrağıma bir dokun, pencereden aşağı şu vaziyette atarım seni" 

Tedavi gördüğü hastanede üç ameliyat geçirdiğini, genel sağlık durumunun iyi olduğunu dile getiren Zorova, yaşadığı sıkıntılara rağmen bir kez pişmanlık duymadığını vurguladı.

Zorova, "Şimdi ayağım iyi olsun, ayağa kalkayım, böyle bir durumu şimdi duyayım yine giderim. Hiç tereddüt etmem vatan ve millet için. Gözümü kırpmam, istersem yüz yaşımda olayım. Şimdi 70 yaşındayım. Her zaman aynı şekilde yine giderim. Yeter ki millet, devlet el ele beraber olsun. Dimdik olunsun. Bırak bacağımı, canımı versem helal olsun bu devlet için." dedi.

Basın kuruluşlarından da dik durmalarını isteyen Zorova, şu değerlendirmede bulundu:

"Özellikle sizler, televizyoncular dimdik olsun. Dosdoğru çeksin, dosdoğru vazifesini yapsın. Dünyada bizi kimse yenemez, kalleşlik olmazsa. Zaten, bizi hep kalleşlikle yendiler. Dimdik durursak bize kimse dokunamaz. Çünkü, bizde iman var, iman. Şu bayrağıma bir dokun da bir dene. Elle bir, pencereden aşağı şu vaziyette atarım seni. Önemli olan devlet, millet sağ olsun, el ele olsun kardeş gibi. Zaten, kardeş değil mi? Hepsi, aynı kardeş. Ama bunlar ne olacak? Bunları yapanın devlet inşallah, üstünden gelecek. Hepsini tek tek içeri tıktı. Esas, bizim gibi gazilere onları bir verecekler. Şu sağlam bacağımla onları hak ederim, hem de tepe tepe."

 Gazi Orçun Şekercioğlu

Gazi Orçun Şekercioğlu, Cumhurbaşkanlığı himayesinde, İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Yenikapı Miting Alanı'nda düzenlenen "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"nde katılımcılara 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı.

Darbe girişimini ilk haber aldığında, arkadaşlarıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konutunun bulunduğu Kısıklı'ya hareket ettiğini belirten Şekercioğlu, Kısıklı'da ciddi bir kalabalığın oluşmasından sonra Boğaziçi Köprüsü'nün işgal edilmeye çalışıldığını duyduklarını ve aralarında yaptıkları istişare sonucu arkadaşlarıyla Boğaziçi Köprüsü'ne doğru yola çıktıklarını ifade etti.

Niyetlerinin işgale son vermek ve köprüyü darbecilerden kurtarmak olduğunu dile getiren Şekercioğlu, şöyle devam etti:

"Niyetimiz işgale son vermek, Boğaziçi Köprüsü'nü darbecilerden kurtarmaktı. Ancak gişelere yaklaştığımızda, bizden önce giden grubun üzerine ateş açıldığını gördük. Orada vurulanlar, yaralananlar, şehit olanlar ve düşenler oldu. Biz de arkadaşlarımızla, ellerimizdeki taşlarla tankların üzerine yürümeye başladık. Onların tankları, tüfekleri vardı. Bizim imanımız vardı. Tankların üzerine yürümeye devam ettik. Bizim grubumuza açılan ateşte, biz de maalesef o hain kurşunlardan nasibimizi aldık. Akabinde arkadaşlarımız bizi hastaneye götürebilmek için bir mücadeleye giriştiler. Yoğun bir ateş hattı vardı. Öyle ki bindirildiğim aracın kurşunlandığını ve tarandığını hatırlıyorum. Arkadaşlarımdan biri bacağıma tampon yaparken, diğeri alnımdan öptü ve bana unutamayacağım şu sözleri söyledi; 'Kardeşim, sen vuruldun. Allah şehitlik nasip ederse, hakkım helal olsun. Fakat ben kalıyorum. Bu ablukayı kırmak zorundayız. Darbelerle çarpışmaya devam edeceğim' dedi. Allah tüm milletimizden razı olsun."

Orçun Şekercioğlu, yarası ağır olmasına rağmen doktorların ve hastane çalışanlarının kendisini hızla iyileştirmeye çalıştığını ifade ederek, "Aslında benim burada anlatmaya çalıştığım, o gün sokaklarda ve meydanlarda olan milyonların anlatmaya çalıştığıdır. 15 Temmuz gecesi yeni bir Çanakkale, yeni bir istiklal mücadelesine şahit oldu." diye konuştu. Darbe girişiminin yaşandığı gece vurulanlar olmasına rağmen hiç kimsenin kaçmadığını aktaran Şekercioğlu, hatta vatandaşların bir adım ileri gittiğini vurguladı. Vurulanların yerini hemen başka bir vatandaşın doldurduğunu aktaran Şekercioğlu, şunları kaydetti:

"Ayrıca o gece yollarda, köprülerde, meydanlarda Allah'a hamdolsun ki 79 milyonun sesi vardı. FETÖ mensupları bu milletin sineceğini, korkacağını ve meydanlara inmeyeceğini hesap etti. Fakat o karanlık gecede Alevisi, Sünnisi, başı açığı, başı kapalısı, genci, yaşlısı, Türkü Kürdü, AK Partili'si, MHP'lisi, CHP'lisi ayırt etmeksizin herkes, İstanbul ve tüm Türkiye'nin meydanlarını doldurdu. Rabbimize hamdolsun ki o gece kahraman, büyük bir milletin parçası olduğumu bir kez daha gördüm ve bundan dolayı da gurur duyuyorum. Bugün karşımda gördüğüm muhteşem manzara, hamdolsun ki o darbeci hainlerin ve onları maşa olarak kullananların başarısız olduğunu gösteriyor. Rabbimize hamdolsun, Rabbim bu birlikteliği, 79 milyonun bu kardeşliğini daim kılsın, bize bir daha bu kötü günleri yaşatmasın."

Yaralanarak gazi olan vatandaşlarımızın söyledikleri sözleri ve vermek istedikleri mesajları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

1-Cumhurbaşkanımızın "sokaklara çıkın" çağrısını duyduk. Arkadaşlarımla birlikte Genelkurmay'ın önüne indim.

2-Biz şimdi evimizde yatarsak, çocuklarımız ömür boyu rahat uyuyamayacak diye düşünerek çıktım sokağa.

3-Yalvardım askerlere, 'Yapmayın, siz Türk askerisiniz' dedim. 20 metreden direkt sıktılar.Tekbir getirenlere kurşun sıktılar.

4-Bin şükür vatanımızı kurtardık. Onlar emellerine ulaşamadı ya bin şükür. Allah yardım etti.

5-Tek aklımda kalan şey, insanlar yardım etmek yerine duyarsız bir şekilde telefonları açıp çekim yapıyordu.

6-Bir daha olsa bir daha giderim, iki defa olsa yine giderim, dört, beş defa daha olsa yine giderim. Vatan uğruna canımız feda olsun hiç sıkıntı değil.

7-Genelkurmay'a kadar yürüdük, uçaklar, helikopterler komple üzerimizde uçuyorlardı. Tabii ki vatan için gözümüzü kırpmadan direkt içeri daldık.

8-Kolum ve bacağımda his kaybı var, hiçbir zaman pişman olmadık, öbür ikisini de vermeye hazırım.

9-Medyaya ben de teşekkür ediyorum, arabalarla meydanları kapatmak için ve tanklar yürümesin diye arabamı Kızılay Meydanı'na bıraktım.

10-Ne mutlu ki ülkesini seven insanlar çokmuş, daha çok seveceğim ülkemi, bir daha olsa bir daha gideceğim.

11-Oğlum :"baba gitme seni vuracaklar" demişti, "ben gitmezsem hepimizi vuracaklar" dedim. Namazımızı kılıp evden çıkmıştık.

12-Ben bir Kürt'üm, ben bu toprakların çocuğuyum. Ben bu topraklarda Allah'ın razı olduğu hayatı yaşamak istedim, şükür bu bayrağın altında yaşadım.

13-Bütün Kürt kardeşlerime söylüyorum ben, bu vatan hepimizin, biz Asım'ın nesliyiz, nesilmiş gerçekten. İnşallah bu ülkede hep birlikte mutlu olacağız.

14-Köprüde mahşeri bir kalabalık vardı, 7'den 70'e çocuğundan ihtiyarına ve gencine varıncaya kadar vatanını devletini ve milletini savunmak için herkes oradaydı.

15-Eğer darbeciler başarıya ulaşacak olsalardı, ölmeyi ve o anı görmemeyi çok isterdim.

16-Annem de babam da 'Niye gittin' demedi. Benimle gurur duydular. Gittiğim için annem teşekkür etti, 'Gitmeseydin üzülürdüm' dedi."

17-Evlatlarım Babasız Kalsın, Ama Vatansız Kalmasınlar!

18-Hastanede 6 gün kalıp iki ameliyat oldum. Biz Vatanımız , Bayrağımız, Ezanımız, Milletimiz , Devletimiz  için yaşıyoruz, Allah göstermesin ama bugün böyle hain bir girişim olsa yine giderim.Hiç pişman değilim çok gururluyum.

19-Bomba seslerini, silah seslerini duyunca dahi geri dönmek de hiç aklımızdan geçmedi. Kanlı formamı ömrüm boyunca saklayacağım.

20-Şimdi ayağım iyi olsun, ayağa kalkayım, böyle bir durumu şimdi duyayım yine giderim. Hiç tereddüt etmem vatan ve millet için. Gözümü kırpmam, istersem yüz yaşımda olayım. Şimdi 70 yaşındayım.

21-15 Temmuz gecesi yeni bir Çanakkale, yeni bir istiklal mücadelesine şahit oldu.

22-Darbe girişiminin yaşandığı gece vurulanlar olmasına rağmen hiç kimsenin kaçmadığı görüldü.

23-Rabbimize hamdolsun ki o gece kahraman, büyük bir milletin parçası olduğumu bir kez daha gördüm ve bundan dolayı da gurur duyuyorum.

24-Bugün karşımda gördüğüm muhteşem manzara, hamdolsun ki o darbeci hainlerin ve onları maşa olarak kullananların başarısız olduğunu gösteriyor.

25-Rabbimize hamdolsun, Rabbim bu birlikteliği, 79 milyonun bu kardeşliğini daim kılsın, bize bir daha bu kötü günleri yaşatmasın."

Halkın birbirini sevmesi ve birlikte hareket edebilmesi için bu güzellikleri devam ettirmeliyiz.        

“Bu elleri ayıramayacak, bu vatanı bölemeyeceksiniz.”

“Vatan bizim namusumuz,biz namusumuzu çiğnetmeyiz.”

Vatan sözkonusuysa gerisi teferruattır.

KAYNAK:İNTERNET

 (Devam edecek)

 
Toplam blog
: 40
: 195
Kayıt tarihi
: 21.09.15
 
 

Üniversite mezunu olup,öğretmenlik yapmaktayım. Kitap okumayı ve yazı yazmayı seviyorum. Vatanımı..