Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '08

 
Kategori
Kültürler
 

1500 Yıllık bir dev eser:''Kariye Camii...''

1500 Yıllık bir dev eser:''Kariye Camii...''
 

Asırlara meydan okuyan...


İstanbul'u karış karış gezerken gördüğüm yabancı turist sayısının çok oluşu, beni çok sevindiriyordu...

Onlarla, birçok turistik mekanda karşılaştığımda, göz göze geldiğimde, hep gülümsemişimdir...

Onlar da bana gülümsemiştir...

''Turiste güleryüz gösterelim !..'' sloganlarının etkisiyle mi ? Hayır !..

Ülkemi ziyarete gelen konukları,'' kendi evimde ağırlıyormuşum gibi '' hissettiğimden...

Turistin iyisi, kalitelisi; kitap okuyuşundan, giyiminden, yemek yiyişinden ve tarihi eserlere karşı gösterdiği ilgiden belli olur...

Adamın iyisi iş başında; yazarın iyisi yazdıklarından belli olmaz mı ?...

Okur-yazarın kalitesi de böyle ölçülmez mi ?..

Bursa'da ,Erzurum 'da, Mardin'de, Diyarbakır'da, Adıyaman 'da oturan ya da oraları gezen bir yazarın yöresel güzellikleri dillendirmesinden kim rahatsız olabilir ki !..

Aksine, birbirimizi kaynaştıran, kutsal bir görev ifa edilmiş olur...

Bir gün önce, Harbiye 'deki Askeri Müze'yi gezerken tanık olmuştum...

Mehteran Bölüğünün , muhteşem konserini coşkuyla izleyen ve tempo tutan yabancı konukların ;özellikle Uzak Doğu'lu turistlerin sempatik tavırları ne kadar hoştu !..

Mehter Marşı'na tutkuluyumdur...Başladı mı da doyasıya dinlerim...

Bir zamanlar siyasi, dini gösterilere alet edilen ve uyduruk kıyafetlerle ,liyakatsizce Mehter Gösterileri adı altında sunulan ''kılıksızlar güruhunu '' hatırlamak bile istemiyorum...

Tarihimizin muhteşem efsanesi, Ergenekon'u mahkeme koridorlarında siyasallaştıranları da...

Geçen hafta canlı izlediğim, ''Mehter ve Kızıl Ordu Konseri'nin'' tadı damağımda kalmıştı...

Bir zamanlar kıyasıya savaşmış iki ordunun mensupları, birbirlerinin şarkılarını söylüyorlardı...

Mehter, dünyanın en eski ordu orkestrası...

Dünya mirası evrensel müzik ve tarihi yapıtlar, insanları kaynaştırıyor...

Geçen bayramın yine sıcak bir gününde, Edirnekapı'da tarih içinde geziniyordum...

İki genç sevgili, sarmaş dolaş bana doğru geliyorlar... Belli ki yabancılar...İki Alman genç...

Edeplice birbirlerinden ayrılıyorlar...Saygıyla yaklaşıyorlar...

Bana Kariye Camiinin tam yerini soruyorlar...Ellerinde broşürler de var...

Kırk yıllık İstanbul'lu gibi dilimin döndüğünce tarif ediyorum...

Seviniyorlar...Yollarına devam ediyorlar...

Utanıyorum !..Yerini bilmeme rağmen o güne değin, Kariye Camii'ni hiç gezmemiştim...

Halbuki benim İstanbul'da olduğumu bilen saygın bir okurum da Kariye Camii'ni mutlaka görmemi önermişti...

Ortalama bir insan ömrünün 20 katı yaşında,1500 yıllık Kariye Camii'ne doğru yöneliyorum...

Akılalmaz bir olay...Yapılışı 6.Yüzyıla dayanıyor...

''Yapıtı ortaya çıkaran mimarının bedeninin toprak olduğunu,hatta kemiklerinin toz olup sert rüzgarlara karışarak kendi eserini yıprattığını'' hayal ediyorum...

Bugün topraklarımda, liyakatince korunan ''Ayasofya '' benzeri,tarih kokan muhteşem bir eserin müze olarak kullanıldığına tanık oluyorum...

Bu devasa eseri onararak pırıl pırıl bizlere sunan eller dert görmesin...


Kariye Camii , İstanbul, Edirnekapı'da bulunan muhteşem bir müze...

Asıl adı CHORA Kilisesi (Manastırı )'dır....

15 ASIR'dır ki halen ayaktadır...

Geçirdiği binlerce depreme rağmen...

Sessizce süzülüyorum bahçeden içeriye...Yüzlerce yabancı konuğun yanında koltuklarım kabarıyor...

Müze olmasından dolayı giriş ücrete tabi...

Perşembe günleri ,girişlerin bedava olduğunu hatırlıyorum...

Dev yapıtın adı,Türkçe'de ''Köy '' anlamına gelen ''Karye'' sözcüğünden türeyerek zamanla ''Kariye'' biçiminde anılır olmuş...

Bizans döneminde kilise; fetihden sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapı...

XI. yüzyıl sonlarında imparator olan I. Aleksios Komnenos'un kayınvalidesi Dukaina tarafından, o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonu ile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşası dolayısıyla ikinci defa tanınmıştır...

Bugünkü binanın esasını teşkil ettiği sanılan bu kilise, "Soteros" ;yani İsâ'ya adanmış...

Fakat ardından yine tamir gerektiren binayı Aleksios'un oğlu ihya ederek iç holünde kendisi için bir mezar yeri hazırlatmış ve buranın duvarında mozaik İsâ tasvirinin bir köşesinde kendi portresini yaptırmıştır.


IV. Haçlı Seferi sırasında (1204-1261) harap olan mabedin Bizans İmparatorluğu'nda saray ileri gelenlerinden Theodoros Metokhites tarafından çok büyük ölçüde tamir ettirilip genişletilerek 1321' de tamamlandığı bilinmektedir.

Bu sırada binanın güney tarafına, bir dış hol eklendiği gibi içi mozaikler ve fresko resimlerle bezenmiş, ayrıca Metokhites'in mozaik portresi iç kapının üstündeki İsâ tasvirinin ayakları dibine yerleştirilmiştir.

Fetihte ilk ele geçirilen yapılardan olan Khora Manastırı bir süre boş kalmış, şehrin içindeki bazı kilise ve harabeler bilhassa II. Bayezid döneminde , Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'nde "Kenîse (kilise) Camii" adıyla zikredilen mabedin paşanın, Çemberli-taş'taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır.

Türk döneminde Kahriye Camii olarak da adlandırılmıştır. İstanbul'daki sahabe mezarlarından Ebû Saîd el-Hudrî'nin makam kabrinin de burada olduğu kabul edilmektedir.

Mimar Sinan'ın eserlerinin adlarını bildiren listelerden Tezkiret Ü'I-hünyân 'da, Mimar Sinan'ın Kariye Camii'ne yakın bir medrese inşa etmiş olduğu öğrenilmektedir.

İstanbul medreseleri hakkında 20 Ağustos 1330'da (2 Eylül 1914) yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi'nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmektedir.


Evliya Çelebi, XVII. yüzyılda Kariye Camii'nden onun "evvelce bir sanatlı kilise" olduğu şeklindeki tek cümle ile bahsederek herhalde içindeki zengin mozaik süslemelere işaret etmiş...

İstanbul'u dolaşan bazı yabancıların, seyahatnamelerinde, ''caminin İçinde mozaikle işlenmiş resimler gördüklerini'' yazmalarından buradaki duvar resimlerinin bir kısmının üstlerinin açık olduğu anlaşılır.

Ayrıca 1886'da duvar resimlerinin bir de katalogu bastırılmıştır. İstanbul'da büyük zararlar veren 1894 depreminde Kariye Camii'nin bazı kısımları yine harap olmuş, hatta minaresi de yıkılmıştır.

Kariye (Chora) Kilisesi, 6. Y.Y.’a kadar giden bir geçmişe sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yy’in ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur.

1296’daki büyük depreme dayanan bina, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından çok sonra,1511 yılında camiye dönüştürülmüştür. Yapı 1948’den bu yana da “Kariye Müzesi” olarak hizmet vermektedir.

Dış köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap dışında, hiçbir İslam unsuru taşımamaktadır.

Türkiye'deki eski kiliseler arasında, içinde en fazla mozayiğe sahip olanıdır.

Bu muhteşem eseri görmeyenlere, ilk fırsatta ziyaret etmelerini öneririm...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..