Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Tarih
 

1960 Meclis Tahkikat Komisyonu'nun anımsattıkları

1960 Meclis Tahkikat Komisyonu'nun anımsattıkları
 

www.byegm.gov.tr/.../kitaplar/fmd/tr/03067.htm


Bu yazımı daha önce seri olarak yazmayı sürdürdüğüm “Millet İradesinden Hareketle” dizisinin kaldığı yerden olmasa da bir devamı olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Diğer taraftan günümüzde olup bitenlere bir ışık tutacağını da sanıyorum.

Bundan 49 yıl önce, yaklaşık 10 yıl süren Demokrat Parti iktidarının sonunu getiren 1960 yılının 18 Nisan günü TBMM’de;<ı>“Bursa Milletvekili Mazlum Kayalar ve Denizli Milletvekili Baha Akşit'in 'CHP'nin yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyetlerinin nelerden ibaret olduğunu tahkik, tespit ve memleketin her tarahnda yaygın bir halde görülen kanun dışı siyasî faaliyetlerin muhtelif sebeplerine intikal etmek, matbuat meseleleriyle adlî ve idarî mevzu¬atın ne suretle tatbik edilmekte olduğunu tetkik eylemek üzere Meclis tahkikatı açılmasını isteyen önergeleri kabul” edildi. (http://www.e-tarih.org/sayfa.php?sayfa=1987440.2327699.6982941.0.0.php&1960)

Siyaset bilimci Cem Eroğul’un tarihi belge olarak nitelediği bu önerge metnini Eroğul’un “Demokrat Parti – Tarihi ve İdeolojisi” isimli kitabından aktarıyorum;

<ı>“Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyasetine, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gayrimeşru mücadele usullerini terk etmesi için 11 Ağustos 1958 tarihinde Demokrat Parti Meclis Grubu bir tebliğ neşretmiş bulunuyordu. Bu tebliğden sonra CHP’liler faaliyetlerini ve hareketlerini büsbütün artırmışlardır. Bu itibarla CHP’lilerin:

<ı>a) Meşru iktidarımızı en ağır isnatlarla kötüleme ve halkı kanunları ihlale, kanuni tedbirlere karşı mukavemete, hükümete karşı mukavemete, hükümete karşı galeyana ve fiili tecavüzlere tahrik ve teşvik etmek,

<ı>b)Müsait telakki ettikleri mahallerde mensuplarını silahlandırmak suretiyle iktidar mensupları üzerinde baskı yapmak ve kardeş kavgasına müncer olabilecek tertiplere başvurmak,

<ı>c)Orduyu siyasete karıştırmak,

<ı>d)Hükümetin meşruiyetinden halkı şüpheye düşürerek ve gelecek seçimleri de daha şimdiden muallelmiş gibi göstererek kurulmuş ve kurulacak hükümetler aleyhine vatandaşları tahrik etmek,

<ı>e)Hücre teşkilatı kurarak yıkıcı ve kanun dışı faaliyetlerde bulunmak,

<ı>f)CHP ile aynı maksat ve gayelerle ve neşir yolu ile faaliyette bulunarak genç demokrasimizin manevi temellerini şantaj ve tehdit suretiyle işlemez hale getirmek, hakikatleri tahrif ve yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin iktisadi, içtimai hayatını tehlikeye maruz bırakmak, Cumhuriyet Halk Partisi ile bir kısım basın ve yukarıda tafsil edilen hususların sebeplerini ve mahiyetini tetkik ederek elde edeceği neticeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirmek üzere dahili nizamnamenin 117. maddesine göre 15 kişilik bir tahkikat encümeni kurulmasını ve bu encümenin mesaisini üç ayda ikmal etmesini arz ve teklif ederiz.”

Bu sürecin devamında yaşanan gelişme ise 27 Nisan 1960 tarihinde 7468 Nolu Tahkikat Encümeni Selahiyet Kanunu’nun uzun ve çetin tartışmalardan sonra kabulü olmuştur. Buna dayanarak 12 CHP milletvekili 3-6 celse çıkarma cezası alırken muhalefet lideri İnönü, 12 inikat cezasına çarptırıldı ve Meclis görüşmelerinin yayınlanması yasaklandı. (http://www.e-tarih.org/sayfa.php?sayfa=1987440.2327699.6982941.0.0.php&1960). Yine Cem Eroğul’un aynı kaynağına başvurarak anılan kanunun önemli maddelerini aktarıyorum;

<ı>“Mad. 1: Türkiye Büyük Millet Meclisi encümenleri ve naip olarak vazifelendirecekleri Tali Encümenler; Ceza Muhakeme Usulü Kanunu, Askeri Muhakeme Usulü Kanunu, Basın Kanunu ile diğer kanunlarda Cumhuriyet Savcısı’na, sorgu hakimine, sulh hakimine ve askeri adli amirlere tanınmış olan bilcümle hak ve selâhiyetleri haizdir.

<ı>Mad. 2: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümenleri: a)Tahkikatin selametle cereyanını temin maksadıyla her türlü neşriyatın yasak edilmesine; b)Neşir yasağına riayet edilmemesi halinde mevkute veya gayrimevkutenin tabı veya tevziinin menine; c) Mevkute veya gayrimevkutenin toplatılmasına, mevkutenin neşriyatının tatiline veya matbaanın kapatılmasına; ç)Tahkikat için lüzumlu görülen veya sübut vasıtalarından olan her türlü evrak, vesika veya eşyanın zaptına; d)Siyasi mahiyet arz eden toplantı, hareket, gösteri ve emsali faaliyetler hakkında tedbir ve karar almaya; e)Tahkikatın selametle intacı için lüzumlu göreceği bilcümle tedbir ve kararları ittihaz etmeye ve Hükümetin bütün vasıtalarından istifade eylemeye dahi selahiyetlidir.

<ı>Mad. 3: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümenlerince ittihaz olunan tedbir ve kararlara her ne surette olursa olsun muhalefet edenler bir seneden üç seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.

<ı>Mad. 5: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümenlerinin yaptığı tahkikat gizlidir…

<ı>Mad. 9: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümenlerince ittihaz olunan karar veya tedbirler kati olup aleyhine itiraz olunamaz.”

Dönemin CHP Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata söz konusu kanuna ilişkin CHP’nin girişimini şöyle aktarmaktadır: <ı>CHP ve Basın aleyhinde tahkikat yapmakla vazifeli, DP’li beş mebustan kurulan, Meclis Tahkikat Komisyonu’na Anayasa dışı fevkalade selâhiyetler verilmesi hakkındaki kanun teklifinin tümü üzerindeki müzakereler sırasında Meclis’te 27 Nisan 1960 Çarşamba günü büyük gürültüler ve münakaşalar oldu. Bu esnada maddelere geçilmeden önce reye arz edilmek üzere şu önergeyi Riyasete verdik:

<ı>T.B.M. Meclisi Reisliğine

<ı>Bu kanun teklifi Anayasa’ya aykırıdır.

<ı>Bu itibarla reddini arz ve teklif ederiz. 27.04.1960

<ı>Ankara Milletvekili Adana Milletvekili

<ı>Hıfzı Oğuz Bekata Hamdi Öner

<ı>Riyaset tarafından Meclise arzı usulen şart olan bu önergemiz, Mecliste hiç okunmamış, reye konulmamış ve tarihi mesuliyetinden kurtulmak endişesiyle olacak, 27 Nisan 1969 tarihli T.B.M. Meclisi zabıt ceridesinde de neşredilmemiştir.(Hıfzı Oğuz Bekata, “Birinci Cumhuriyet Biterken”, Ankara, 1960, s.216). Bekata bir gün önceki Meclis oturumunda ise Kanunun birinci maddesi üzerindeki görüşünü kitabında şöyle aktarmaktadır: <ı>Hadi Tan’ın ve Akşemsettinoğlu’nun (DP Bolu milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu)<ı> konuşmaları maksadı zaten açığa vurdu. Artık iyice anlamış oluyoruz ki, bu teklif herhangi bir tahkikat Encümenine selâhiyet getirilmesi için getirilmiş değildir. Bu teklif, C.H.P. ve Basın aleyhinde tahkikat yapmak için kurduğunuz Encümeni gayrimeşruluktan ve selâhiyetsizlik ithamından kurtarmak ve O’nu anayasa dışı yetkilerle teçhiz ederek, kullanmak için, Hükümetten gelen hususi bir gayretin ifadesidir. Akşemsettinoğlu boş bulunarak yaptığı itirafla bize bir ufuk da açtı. Bu Encümenin benzeri olarak İstiklal Mahkemelerini örnek gösterdi. Tamam, görünüyor ki maksat meydanda, İstiklal Mahkemelerine mütenazır selâhiyetleri haiz bir anormal mahkeme kurup işleteceksiniz, demektir.

Diğer taraftan anılan Kanunun Anayasa’ya aykırılığı konusunda Prof. Orhan Aldıkaçtı aynı kanıda olmadığı gibi İstiklal Mahkemeleri’ni de örnek göstermektedir. <ı>Aldıkaçtı, <ı>Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., ….s.117<ı>.<ı> <ı>Belirtelim ki, yukarıda açıkladığımız gibi, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, doğal yargıç ilkesini kabul etmemiş, Teşkilât-ı Esasîye Kanununun görüşmelerinde önerilmiş olmasına rağmen, özel yetkilere sahip olağanüstü mahkemelerin kurulmasını yasaklamamıştı. Keza izleyen yıllarda da olağanüstü mahkeme niteliğinde olan istiklal mahkemeleri kurulmuş ve çalışmışlardır. Böyle bir anayasa ortamında Meclis Tahkikat Komisyonlarına yargısal yetkiler verilmesinin anayasaya aykırı olmadığı bile düşünülebilir. http://www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.htm#_ftn23.

Bu noktada, yukarıda sözünü ettiğim “Millet İradesinden Hareketle” dizisinin dördüncüsünden bir alıntı ile, siyasi mücadelenin daha eski dönemine bir girinti yapmakta yarar görüyorum: <ı>“Bu bölümü bağlamadan önce konumuz açısından altı çizilmesi gereken noktanın, Osmanlı İmparatorluğu’nun sivil-asker bürokrat ve bazı aydınlarınca yönlendirilen Kurtuluş Savaşı’nın hedefi olan; istiklâl, vatanının namusunun kurtarılması ve düşmanın defedilmesi fikrinin etrafındaki ittifak, bu amaca ulaşılmasını takiben yerini yeniden merkezi güç tesisi mücadelesi ve buna karşı muhalefete terk etmiştir. Buna yönelik olarak da taraflar ve saflar belli olmaktadır. Ayrıca, Sözü edilen ittifakın iğreti ve geçici niteliği, kurtuluş mücadelesinin en kritik anlarında dahi göz önündedir. Bu görüntüyü anlatmak için Birinci TBMM’nin sahne olduğu çetin güç mücadelesinden pek çok örnek vermek mümkündür. Ancak bunun öncesinde ortaya koymaya çalıştığım saptama bu siyasi mücadelenin taraflarının siyasi yöntemlerinin daha öncekilerle benzeşen karakteri ise yine yukarıdan aşağıya, yani yönetime talip olanlardan topluma doğru olmasıdır.” http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=108819

Nitekim Birinci Meclis’in seçim kararı alarak dağılması sonrasında oluşan İkinci Meclis’te ve Cumhuriyet’in ilanı sonrasında da bu siyasi mücadele devam etmiştir. Bu kez Mustafa Kemal ve İnkılaba karşı olanlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda toplanmışlar, Milli Mücadele sırasında idareyi ele almaya çalışan İttihatçılar da amaçlarının gerçekleşmemesi üzerine bu fırka içinde yer almışlardır. Sonrasında ise Terakkiperver Fırka’nın kapatılması, Şeyh Sait İsyanı, Takrir-i Sükun Kanunu’nun uygulanması, Mustafa Kemal’e suikast tertibinin ortaya çıkarılması ve İstiklal Mahkemeleri’nin çalışmaları gelmiştir. Bunun üzerine 26 Haziran 1926’da Ankara Milli Kütüphane binası mahkeme salonu haline getirilerek duruşmalara geçilmiştir. 26 Ağustos 1926 tarihinde ise mahkeme kararını açıklamış, Cavid, Dr. Nazım, Hilmi ve Nail Beyler idam diğerleri de çeşitli cezalara çarptırılmıştır (Selma Ilıkan-Faruk Ilıkan “Ankara İstiklâl Mahkemesi-Resmi Zabıtlar” İstanbul, 2005). Böylece eski İttihatçıların tasfiyesi gerçekleştirilirken, Terakkiperver Fırka’nın kurucuları da aktif siyasetten uzaklaştırılmışlardır. (İstiklâl Mahkemeleri Kanunu için bkz. http://tr.wikisource.org/wiki/%C4%B0stiklal_Mahkemeleri_Kanunu)

Bu saptamayı yaptıktan sonra tekrar 1960 yılına dönersek; tek başına iktidarın üçüncü seçim döneminin sonuna gelindiğinde DP iktidarının muhalefet üzerinde kurduğu baskının şiddetinin giderek arttığı yönünde genel bir görüş birliği bulunmaktadır. Tarihçi Bernard Lewis bu dönemi ve başlangıcını şu vurgularla özetlemektedir; <ı>“DP 1954 yılında ardından çok bariz bir şekilde yön değiştirdiği ikinci seçim zaferini kazandı. Daha seçimlerden önce, 7 Mayıs 1954’te hükümet, resmi kadrolara karşı basın yoluyla iftiraya ve “kamu düzenini bozan ya da devletin mali veya siyasi itibarını zedeleyecek yanlış haber, bilgi veya belge”nin yayımlanmasına ağır cezalar getiren yeni basın yasasını geçirmişti. Dahası bu yasa, sözü edilen kapsamdaki suçlamaların doğruluğunun kanıtlanmasının, suçlamanın yapılabilmesi için gerekli olmadığını da hükme bağlıyordu. Seçim zaferinden sonra, 21 Haziran ve 5 Temmuz’da DP, hükümete 25 yıllık hizmeti bulunan yargıçları hemen, devlet memurları ile silahlı kuvvetler mensuplarını ise bir süre açığa aldıktan sonra emekliye ayırma yetkisini veren iki yeni yasa çıkardı. Yargıçları ilgilendiren bu yasa özellikle önemliydi. Serbest seçimleri gerçekten mümkün kılan değişikliklerden biri, seçim iradesi sorumluluğunun valilerden ve dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’ndan alınıp Türkiye’de büyük ölçüde bağımsızlığı olan yargıçlara aktarılmasıydı. DP iktidarı daha baskıcı bir hale geldikçe ve meclisi daha etkili bir şekilde denetim altına aldıkça, muhalefetin elinde tek itiraz yolu olarak mahkemeler ve bağımsız hakimler kalmıştı. Böyle pek çok dava açıldı, bunların arasından en önemli olanı Ankara’daki Yargıtay’a uzanıyordu. Yirmi beş yıldan az görev yapmış biri Yargıtay Başkanı olamıyordu ve emeklilik kuralı hükümete, inatçı yargıçlara baskı uygulamakta kullanabileceği ve kullandığı bir silah sağlamıştı. Seçim yasasında da değişiklikler yapıldı ve 27 Haziran 1956’da, toplantı ve gösterilere katı sınırlamalar getiren toplantı ve dernekler kanunu Meclis’teki etkin muhalefete karşın kabul edildi. Bardağı taşıran son damla 1960’ta siyasi tansiyonun tırmandığı bir dönemde; muhalefeti kanun yetkisiyle “soruşturmak” üzere hükümet partisine ait bir meclis komitesi oluşturulması oldu (Bernard Lewis, “Demokrasinin Türkiye Serüveni”, İstanbul, 2007, s.14).


Ankara, 10.01.2009

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..