Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '11

     
    Kategori
    Ekonomi - Finans
     

    20-11 Anlaşıl(ma)dı Merkez!

    Türklerin polislerle ilgili hafızalarında yer etmiş izlenimlerin başında , telsizlerden taksi şoförlerinden yayalara kadar bir çok kişiyi  polis aracındaki megafonundan azarlaması ve  “Anlaşıldı Merkez” ifadesi  gelir diye düşünüyorum. Ben de şimdi telsizin başına geçip Merkez Bankamızın 2011 yılında gönderdiği mesajları nasıl algıladığımı anlatmaya çalışacağım. 

    Merkez Bankası 4 Ağustos’ta Avrupa’da krizin tepe noktalarına ulaştığı liderler zirvesinden çıkan kararların merakla beklendiği bir tarihte faiz oranlarını “pro-aktif” bir şekilde indirerek beklenmeyeni herkesten önce yaparak hepimizin dikkatini çekmişti. Kendi adıma Başkanın dâhice bir adım attığını herkesten önce yapılması gerekeni yaptığını düşündüm.

    Satrançta açılışta 20 küsur muhtemel adım vardır. Ama herkes bilir ki doğru  adımların sayısı sınırlıdır. Hemen hemen herkes aynı adımları atar. Dahi oyuncuyu diğerlerinden ayıran,  bir noktada diğerlerinden farklı adım atması ve oyunu kazanmasıdır. İşte ben 4 Ağustos’taki kararı bu şekilde okumuştum. Şah- fiyat istikrarı, finansal istikrar ve sürdürülebilir büyüme. Ama daha üzerinden üç ay geçmeden merkezin mesajının tam da ne olduğunun net olmadığını düşünmeye başladım. Bu cihetle, dün gece Merkez Bankasının web sitesinde yayınlanan başkanın son basın toplantısının videosunu izledim. Başkan 2011 yılında alınan kararları sermaye hareketlerindeki hareketlere bağlaması ve gelişmekte olan ülkelerin bu hareketlerin yönüne göre nasıl şekilde hareket edebileceğini özetliyor.  Sermaye girişi varsa döviz al, faizleri düşür, zorunlu karşılıkları artır. Sermaye çıkışı olduğunda da tam tersini, döviz sat, faiz arttır zorunlu karşılıkları arttır diyor. Esasında mekanizma oldukça basit gibi görünüyor. Bir yıl boyunca yok tinbergen kuralı, yok iki amaçlı üç araçlı para politikası gibi şeylerle kafa yormaya gerek yokmuş. Sistematik bu şekilde işliyormuş.

    Şimdi bu noktadan geriye bakıp alınan kararları bu çerçevede nasıl değerlendiriyoruz ona bakalım. Öte yandan bankanın basın duyurularında içsel tutarlılık problemini işaret edecek hiçbir ibare görünmüyor hatta her basın duyurusunda önceki bir basın duyurusuna işaret edilerek “biz bunu zaten söylemiştik” deniliyor. O zaman nasıl oluyor da biz mesajı doğru alamıyoruz. Banka zaten bu olacakları önceden görmüş ve söylemişti diyebilirsiniz.  Ben bunu şu şekilde açıklıyorum. Banka hem çok amaçlı hem de çok “opsiyonlu” bir para politikası izliyor. Bunu bir analoji ile anlatmaya çalışayım. Ayda bir,  bir hava durum tahmini ve görünümü raporu hazırlıyorsunuz. Raporun birinde havanın önümüzdeki dönemde güneşli ve açık olacağını beklediğinizi ama aynı zamanda kar yağışı ve donunda muhtemel olduğunu söylüyorsunuz. Bunu o kadar sık tekrar ediyorsunuz ki artık bu tür bir yaklaşım rapora bakan herkes tarafından doğal karşılanıyor. Bir sonraki ay kışın zor geçeceği belliydi biz zaten bunu önceden söylemiştik deseniz başınız ağrımayacak demektir. Karın yağmış olması ya da günlük güneşlik olması sizin tutarlılığınız açısından bir sorun yaratmıyor.  

    Her halükarda siz olacak olanları önceden görmüş ve söylemişsiniz. Bu işte çok opsiyonlu para politikasını oluşturmuş oluyor. Bulunduğunuz noktada hangi ayki hava tahmin raporunu referans gösterme şeklinde bir seçme özgürlüğünüz de varsa  “haksız çıkma”  özgürlüğünüzün de olmayacağı açıktır.

    Şimdi son kararları Cem Yılmaz’ın stand-uplarında askerde işletmecinin kantinde çalıştırılmasını anlattığı “al parayı-ver Çokomilk’i” şekilde olayları basite indirgeyen bir yaklaşımla irdelemeye çalışalım. Sermaye çıkışı var, kur artıyor; o zaman faizi arttır, döviz sat zorunlu karşılıkları azalt şeklinde Merkez’le piyasalar arasında bir iletişim olması lazım gelmez mi? Bakalım durum ne merkezde:

    Faiz artırımı: Faiz artırımı Bankanın piyasaya “politika faizi” olarak ifade ettiği faize yapılmıyor. Yani aktarım mekanizmasının temel aracı olan bir hafta vadeli repo oranı halen 4 Ağustos’taki görünüme ilişkin durumu yansıtıyor. Ama fiiliyatta faizin 5,75-12,50 bandında hatta 12.50 ‘e yakın gerçekleşeceği ifade ediliyor. Yani aslında 675 bp lık bir artış yapılmış olarak görülüyor. Ama bu saatlik olarak değişebileceği ilan ediliyor. Yani istersek (6-8 quarter’lık)  hava durumu öngörümüzü bir saat içinde fırtınadan  günlük güneşliğe revize eder sonra tekrar dolu yağışına  çevirebiliriz.

    Döviz Kuru politikası: Burada esasında Merkez Bankası’nın hakkın yenilmemesi lazım. Elde bulunan tüm araçlar son ppk kararından önce kullanıldı. Döviz satım ihalesi, doğrudan döviz satış müdahaleleri, sözlü müdahale ve döviz zorunlu karşılıklarında indirim . Ancak, esas olarak parasal sıkılaştırmanın “resmi” olarak ilan edildiği son kararlardan sonra döviz piyasasında merkez bankası hareketinin durduğu görülüyor. Ne döviz satım ihalesi ne doğrudan müdahale yapılıyor. Ama cephanelikte mühimmat tükenmez. Şimdi Döviz depo piyasasında aracılık işlemlerine başlanabileceği belirtiliyor. Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa bu piyasalar Türkiye’de bankacılık piyasasının derinlik kazanması nedeniyle kapatılmamış mıydı? Şimdi bir derinlik kaybı endişesi mi oluştu. Öte yandan bu piyasada merkez bankası taraf olmadan gerçekleşen işlemlerin bankacılık piyasasının konsolide döviz pozisyonu üzerine etkisi sıfırdır. Bundan nasıl bir fayda beklendiğini anlayamadım. Ama tabi bankalar arasında işlem yapılmasını engelleyecek bir güven problemi oluştuysa başka.

    Zorunlu karşılıklar: Elindeki silah, silahı kullananın becerisi kadar tehlikelidir. Biz yıllarca hep zorunlu karşılıkların ince ayar için kullanılamayacağını okumuş ve duymuştuk. Ama yeri geldiğinde sineği anlından vuracak kadar nokta atışı yapabilecek bir enstrümana çevrilebileceğini gördük. Merkez Bankaların yılda bir ya da iki kez kullandığı bu araç, saatlik olmasa da haftalık kullanılabilir bir hale dönüştürülmüştür.

    Aspirin gibi zorunlu karşılıklarında bilinmeyen birçok faydasının olduğu da ortaya çıkmış bulundu. En önemlisi rezerv artırma fonksiyonu. Zorunlu karşılıkların tutulma şeklini değiştirerek hem altın hem de döviz rezervlerimizi arttırabilir olduk. Net rezervimiz artmasa da brüt rezervimiz artıyor hem de 1991 den beri artmayan altın rezervimiz bile. IMF’in  bu rezervlere kendi programında niye “net” olarak baktığı tam  anlaşılmamış olsa da  artış artıştır ve bunu bizden gayrı keşfeden de olmadı. Libya’ya muhaliflere para transferi yapılamadığı dönemde banknot transferi yaptığımız da söylendiği gibi “Turkish way”

    Para politikasını okulda okurken bize öğretilen hususlardan biri para politikasın bir kara kutu ya da (sihirli kutu) şeklinde çalışmadığıydı. Yani faizler ya da parasal büyüklükler bir taraftan girip, diğer taraftan enflasyon oranlarının çıkmadığıydı. Kutunun içinde işlemin nasıl gerçekleşeceğini birçok faktörün belirlediği söylenirdi. Beklentiler bu etkileşimin en önemli öğesiydi. Beklentileri yönetenin ise “doğru” iletişim olduğu söylenirdi. Size bu satırlarda merkez bankası iletişimini nasıl okuduğumu anlattım. Son olarak: 20-11 Anlaşılmadı Merkez!

    Gelecek yazımın konusunun başlığı Merkez Bankası enflasyon raporundaki kutuların irdelendiği “kutu kutu pense” olacaktır.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 425
    Kayıt tarihi
    : 01.11.11
     
     

    Yüksek okul mezunuyum. Ekonomi ve finans alanındaki kişisel görüşlerimi paylaşmak için blog oluşt..